Leyla’yı Çağırmak

Sabahları Leyla’yı çağırmak gibi bir şey güneşin doğması
Kurcalanan bir kapının yankısı seher vakti
Kim gelir sözcüklere bir ilhamı üfleyip
Kim gider göğsünün siper yapıp denize
Yıkıldı bir dalın dal olmayan gölgesi
Eğildi çok eski bir nazenin gülümseme
Rindlerin dondurulmuş akşamları çok serin
Parmaklarım çok uzak bir ritmi tekrarlıyor
Hayat bu oyunda kesilmemiş bir bilet
Leyla şimdi bir akşam, hafif batan güneşli
Hep o eski zamanlar dilimize takılan
Bilseydim böyle bitirmezdim şarkıyı
Saydım her defasında üstümüzde duruyor kaygı
Heyecan bir heyelan gibi esip duruyor
Dağılan bir dua gibi şehre iniyor ağıt
Çok sıcak görünüyor bu duruş
Duraklar kimsenin kahrını çekmiyor
Emanet bir toprakta tabiatın ayak sesi
Niyetini yalçın kayalıklara yaslamış bir ağaç
Derebeyliğini ilan etmiş bir süzgün bakış
Sırasını bekliyor hey hat kabuğuna çekiliyor akşam
Nesnel bir yargı gibi bakıyorum herkese
Bütün renkler aynı, biraz yorgun biraz kuzey
Eksilerek ölmek değil bu
Yükte hafif pahada ağır bir tebessüm biriken
Topuklarına basarak yitiyor yalın hali yüzümün
Elem biriktirerek geçiyor zaman
Göğe eriyor başımız parmak uçlarımızdan
Pişmanlık yürüyor kıyıdan kıyadan
Daha çok gideriz sabahları Leyla’yı çağırarak

Mustafa Uçurum

(Dergâh Dergisi, 363)

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir