sırtını denize dönmüş dünyayı seyrediyor
cebinde kedisi ölmüş
arada kıpırdanıyor
kolundaki uyuşukluğun kalbiyle ilgisi yok
haylaz çocuk koşarak geçmiş sokaktan
arkasından başka çocuklar sonra
camı kırılmış teyzenin
canı zaten burnunda
az önce biber doğramış
acı
az sonra gözlerini ovuşturmuş
yanağındaki nemin kocasıyla ilgisi yok
tanrım…
çok kızıyor musun böyle söyleyince?
“nereye gideyim” diyordu filmdeki adam
tanrım
“benim insan”
çamaşırların arasına kendini de astığı fark edilmeyecek
güneş değdiğinde kurumayacak, nemlenecek
bunca mandalın ne işi var üstünde?
yakasından damlayan kırmızı boya?
kızılcık şerbetinizi nasıl alırdınız?
soğuk.
yüksek sesle konuşanları tanımıyor
sessiz sedasızlara gözü aşina
sokak lambaları ağlayanları daima ifşalar
dolmuş,
paralel evrende vakumlanmış kuruyemiş
paketiymiş
yine de bayatlamış yolcular
gevşettiği kravatın bankalarla ilgisi yok
duvarların arasında neden boşluk var?
madem perdeler dikecektik
duvarların arasında neden boşluk var?
kim var orada?
acil durumlarda canınıza kıymayınız
zaman her şeyin hiçbir şeyi
geç kalmaktan korkmayınız
bileğinizdeki diş izlerinin saatlerle ilgisi yok
edilgendim hep
insanları izledim durdum
durdum
kavanozdan dökülen misketler gibiydiler
çoğuna yetişemedim
bazılarını kaybettim
bazılarını buldum
özür dilerim
Şadiye Sare Kaplan
3 Yorum