bir renk dileniyorum oysa mavidir göğün telaşı
sessiz rakamlar geçiyor üst kesiminde düşüncelerimin
akşam diyorum
o lekeli camlar ardında gülümseyen
o garip heyula
o ortaçağ kiliseleri kadar karanlık
bir bazilikada ya da helenistik dönemden kalma
ağrıyacak başımın seferini başlatan
yaralı heykeller
yaralı kuşun şarkısını kanatlarından dinledim
canı yanan son gölgeye sığınıyordu yalnızlık
başını sokağa yaslamış kalabalıklarda şehir
adımını kimsesizlerin yüreğine atıyordu
farklı bir kalabalık içinde yaşarken herkes
martılar çöle kaçıyordu
sesi yok nefesinin yoksa üzgün mü gölgen
bu hengame dünya sofrasının kaşık sesleri
üstün bir ırk değiliz lekelenmiş tarih sayfalarında
üzerine titriyoruz isimlerimizin lakin unutkanız
hangi çöle kaçtığını artık hesap edemiyoruz
martıların
uzağız lâkin uzak demeye tereddütlü adımlarımız
sanat tarihinden fırlamış yüzümüz kadar orijinal
bir natürmort bile olamayız aydoğan ile birlikte
oysa üzgün duran bir yaramız var duvardaki çatlakta
sulhi demeye bin şahit arıyor sözlerimiz
Bilal Can
3 Yorum