I.
ben diyerek başlıyorum
biz deyince kimse kalmıyor etrafta.
ev içre şehir olan kadınların
bıraktıkları yerden devam ediyorum dünyaya
bankalara doğru devrilerek her gün
annemin gözlerinden damlaya damlaya.
kaşları çok kavisli prensesler
kasları kavi esas oğlanlar arasında
hayatı kekeleyen bir hatip mi olayım?
en çatallı yerine geldim yolun
beklesem burda biraz
berkitmek için kendimi
ah! içime bir tırmanabilsem
belli ki mecalim yok buna, korkuyorum
ekranlara doğru
alçalıyorum
her an
koca bir tarihi yalanlıyorum.
II.
Dandanakan’da akan kanda yıkanan bendim
aynı anda iki kere yenildim Yassıçemen’de
Ankara’da yok yere aynamı kırdım
sordum, çıkmaz sokakları arkama alıp yürürken:
-taht dedikleri nedir?
-say ki uçurum
dağ gibi üzerine kuruldum da düzlendi.
alnım apakça değil ama
kolay da değil
kan kadar mürekkebe de boyandım
kınalandım görklü bir yüze adandım
etinden cayarak bir ceylanın
sütünü sağacak kadar sonra
bekledim, bekledim ve bekledim.
içimde tanıdık bir ses yankılanırdı
rüzgar yaprakları konuşturunca
anlardım, yağmuru şarıldıyorken
ne varsa köpüğün tüyün altında
altundan kıymetli, nâdandan ürken..
anlardım, her şey bir tek şey için
anlardım, içimdeki tanıdık sesten.
III.
her nazara göre bir manzara sunuyordu dünya
her şey artık her şey için olabilirdi
çiğneyip geçmeye başladılar
tarihin taş bağrına tırnağımla kazıdığım izleri
benim durmadan kendine milat arayan
durmadan yeni bir başlangıç arayan kardeşlerim!
ko gitsin dedim giden
çatırdayan kubbemi terk ederken onlar
onlarca türkü olarak çıktım o hengâmeden
eğil dediğim dağlarda
aynalı çarşılarda
bulutsuz havalarda
çınladım, çınladım, çınladım
üstelik on beşimdeyken daha.
çekirge yiyerek direndiğim de oldu
anam babam sana feda olsun efendim
kardeşlerim düşmanlarımla aynı safta
böylece susadım kendime
rengimi parlatıp durdum
ben dedim mecbur
ben
biz deyince kimse kalmıyordu etrafta.
Feyyaz Kandemir
(Mahalle Mektebi, 46. sayı)
Resim: George Inness
6 Yorum