Duvarlarımı ör benim, gün yarılamadan
Renklere son veren sağanaklardan
Cinnet ve delilik püskürtüp
Cümle kavgaları dindiren mevsimlerden
Ör duvarlarımı yürümeyeyim
Işık ve is, is ve ışık ile
Yağmasın gözlerime arzunun içinde yanan kar
Hatasıydım dalgınlığımın
Ayrılık ve kırgınlıkta çelimsiz bir imge gibi karışan iplerin
Herkes evvelden çamurunu arar
Büyütmek için kavgaları tohumunda bir bir
Oysa kırılmamış kemik ensesinde acıdır hayatın
Sapsarı anında bir satin
Kuşkunun boyun eğen diliyle kıpırdamadan
Bir çocuk büyüttüm öfkenin teninden
Tene doğru tende kaybolan
Serçe içlerine can alıcı ufuklar ördüm bir bir
Kadınla eşya kadınla umut arasında yüz tutan
Benim duvarlarımı ör! ki duyulmasın ıslığın
Şu tuğla ertelediğim hiçlikten, şu tuğla çağrışımlarından
Hıçkırık kadar sıkışıp kalsam da kağıtlar arasında
Hatasıydım beklemenin tövbe ve rüyasında
Ör ki yürümeyince değişmesin kalp nöbetlerim
Dağıldık hem aldandık gün yarılamadan
Kimdi çekim gücüyle sineleri onaran, ay’ın?
Kimdi köprü direklerini bir bir kalbinden alan?
Yontulmuş hüzünle emzirilen delinin dilindedir
Güzün ve içtenliğin kökleri, yapraklarım eksik
Ey deli, tokmağında ezsin hayat beni
Her şey ağrıyan gülü kımıldatmak için
Ve kendime giden sonraları bulmak
Şu tuğla özgürlük okların, şu tuğla yenilgilerden
Miras helal ve haktır hem, ağlayalım
Taş ve kapının özsuyunda yıkanırken
Gün dağılmadan
Sinem Çağlancı