Sonunda uzak yol gemi kaptanı ile söyleşi yapabildik. Yıllardır merak ettiğimiz meseleleri sorduk. Haftalarca ve hatta aylarca denizde nasıl kalabildiklerini anlatmasını istedik. İlgiyle okuyacağınız bir söyleşi oldu. (İbrahim Orhun Kaplan)
***
Edebifikir okurları için kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Merhaba. Mazur görürseniz ismini vermek istemeyen kaptan olarak kayıtlara geçmek isterim. Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği mezunuyum. Bizim bölümde okulun bir, iki ve üçüncü sınıflarında deniz stajları olur. Okurken yaptığınız toplam bir sene stajdan sonra son sınıfı da bitirip mezun olursunuz. Daha sonra ehliyet sınavına girerek uzak yol vardiya zabiti ehliyetini alırsınız. Ardından belirli hizmet sürelerini doldurarak uzak yol ikinci kaptanı ve uzak yol gemi kaptanı ehliyetlerini almaya hak kazanırsınız. Ben de okul mezuniyetimiz sonrasında uzak yol sefer yapan gemilerde dört, üç ve ikinci kaptan olarak çalıştıktan sonra uzak yol kaptan ehliyetimi aldım. Böylece uzak yol kaptanı olarak hizmet vermeye başladım. Bu sene itibariyle meslekte yirminci yılımı doldurmuş bulunuyorum.
Denizci olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Lise yıllarımda Fen-Matematik bölümlerinde okudum. Mühendisliğe ilgim vardı. Üniversite giriş sınavı öncesi denizci olan tanıdıklarımın da teşvikleriyle tercih listeme diğer mühendislik bölümleriyle beraber, bizim bölümü de yazdım. O zaman tercihler şimdiki gibi sınavdan sonra değil, sınava girmeden önce yapılarak ÖSYM’ye gönderiliyordu. Sınavdan sonra aldığınız puana göre de yaptığınız tercih listesinden puanınız nispetinde bir okula yerleştiriliyordunuz. İngilizce hazırlık ile birlikte 5 sene okudum. Denizcilik, sevmeden yapılabilecek bir meslek değil. Ben, çocukluktan beri İstanbul’da denize aşina olarak büyüdüğüm için denizcilik bölümünü de severek tercih ettim ve bitirdim. Bu hal üzere kaptanlık yapmaya devam ediyorum.
Gemi kaptanlığı zor bir meslek mi?
Gemide yaşam, tabiatı itibariyle mahrumiyet… Bunun üzerine, gemi kaptanının armatör, yük sahibi ve diğer üçüncü kişilere karşı sorumluluğu ve idarecilik misyonları da ekleniyor. Yükleme ve tahliye operasyonları da ciddi anlamda dikkat ve ince hesap gerektiren konular. Geminin kaptanı olarak yükün özelliklerini, bunların yanında seyir yaptığınız suları da iyi tanımanız, bölgeye ilk defa gidiyorsanız kaynak kitaplardan araştırmanız gerekiyor. Gemi üzerindeki personelin idaresinden de siz sorumlusunuz. İaşe, haberleşme, gemideki yakıt durumu, hava durumuna göre rota ayarlamaları, gemi ve yük sahiplerinin ayrı ayrı haklarını korumak, geminin bakım ve kayıt tutumları, sevk ve idaresi hep sizin sorumluluğunuzda. Şuan gemilerde kısıtlı olsa da telefon ve internet imkânları var. Daha önceleri gemide bir teleks ve bir de nadir olarak acil durumlarda haberleşmek için uydu telefonları vardı. Teknolojinin de gelişimi ile birlikte gemide yaşam standartlarının olumlu yönde arttığını söyleyebiliriz ancak mesleğin doğası itibariyle getirdiği zorluklar değişmiş değil. Fakat Konfüçyüs’ün bir sözü var: “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız.” Dolayısıyla yaptığınız meslek her ne kadar zor da olsa siz severek yaptığınız sürece zorluklarını görmezden gelirsiniz.
Ufka bakınca neler düşünüyorsunuz?
Özellikle bulutsuz havalarda güneşin doğuşu ve batışını izlemek büyük keyif… Sanki güneş suda banyo yapıyor gibi geliyor bana. Kamerayla o anı videoya alıp hızlandırarak izlemeyi seviyorum. Gece ise her yer zifiri karanlık… O karanlığın içinde etrafınızda başka yaşam belirtisi de olmadığı zaman, sanki ha uzaydasınız ha denizde…
Sürekli denizde olmak psikolojinizi nasıl etkiliyor?
Denizdeyken işyeriniz, eviniz, hepsi aynı yer. Sürekli denizde olmak insanın kendisi ile baş başa kalması için çok iyi bir fırsat. Olaya tefekkür boyutundan bakarsak karada hayatın koşuşturması içerisinde bulamadığınız bir nimet.
Personelinizde, aylarca karaya ayak basmadığı için kriz geçirenler oldu mu?
Kriz boyutunda olmasa da davranış bozuklukları yaşayan personel oldu. Güvertede iş yaparken hem kendi kendine hem de bağıra bağıra konuşan, ileri derece agresif davranışlar sergileyen, normalin üzerinde mahzun olup duygu patlamaları yaşayanlara şahit olduk. Burada gemi kaptanı olarak size iş düşüyor, geminin sevk ve idaresinde bir baba, bir ağabey, gerektiğinde bir psikolog gibi personelin duygu değişimlerinde de yanlarında olup olayı yönetmeniz gerekiyor.
Aklınızda hiç çıkmayan bir anınız var mı?
Aslında tüm yaşantınız belki de dışarıdaki insanlar için hatırı sayılır anı niteliğindedir ama anormal olaylar o kadar sıradan olmaya başlıyor ki bilemiyorum ne anlatsam.
Kışın İsveç’in kuzey tarafına doğru, Baltık Denizi’nde seyir yapıyorduk. Deniz komple buz tutmuş vaziyetteydi. Bizim geminin de hafif buzda seyir yapabilme özelliği vardı ama giderek kalınlaşan buz tabakasında bir süre sonra sıkıştık ve gemi hareket edemez duruma geldi. Telsizle buzkıran talebinde bulunduk. Bizde de köprüüstü ısıtma sisteminde bir sorun var, yeterli sıcak hava gelmiyor, ufak da bir elektrikli ısıtıcımız var fakat o da her yeri ısıtmaya yetmiyor. Biz kar tulumu ile vardiya tutuyoruz. Bir süre sonra buzkıran geldi, bizim geminin etrafında birkaç tur atarak buzları kırıp, bize seyir yapabileceğimiz yolu açtı. Bu arada buzkıranın köprüüstü de yere kadar cam, köprüüstünde vardiya tutanları izliyoruz, onlar t-shirt ile içeride vardiya tutuyorlardı. (gülücük) Biz kar tulumu ile vardiyadayken diğer gemide t-shirt ile çalışanları izlemek unutamadığım anılarımdandır.
Aylar sonra karaya ayak bastığınızda ilk olarak ne hissediyorsunuz?
Uzun seferlerden sonra ilk karaya ayak bastığınızda yer sallanıyor gibi geliyor. Devamlı sallanan bir kütlenin üzerinde olduğunuz için karaya çıkınca vücut dengeniz sabit yere alışmaya çalışıyor herhalde.
Sabah uyanıp kaptan köşküne geçtiğinizde karayı görememek nasıl bir duygu?
Çok doğal. Karayı görmek daha ilginç…
Denizin ortasında canınız sıkıldığında, yeter artık deyip kendinizi denize bırakmak istediniz mi?
Hayır, ama özellikle fırtınalı havalarda artık bu hava durulsun dediğiniz oluyor. Seyir esnasında tüm gemideki eşyaları sabitlemeniz gerekir yoksa fırtınada gemi sallandığında her şeyin havada uçuşmasına engel olamazsınız. Yemek yemek bile büyük zorluktur. Sakin havalarda seyir daha keyifli tabii.
Köpek balıklarını seviyor musunuz?
Zannedersem saldırgan oldukları düşünüldüğü için bu soruyu sordunuz ama sanılanın aksine bütün köpek balıkları insanlara saldırmaz deniyor. Çoğunlukla köpek balıkları diğer balıklar ve deniz canlıları ile beslenirler. Hatta yüzerken bir balık sürüsünün önünden geçtiği ve o sürüyü kovalayan köpekbalığı ile karşı karşıya kalan tanıdığım var.
Ayrıca Hint okyanusu tarafında kıyı şeridinde, bir taraftan diğer tarafa gidip gelen yavru köpekbalığını ben de seyrettim. Ama tüm bunların yanında profesyonel olarak ayırt etme yeteneğine sahip olmadığımız için denizde köpekbalığından sakınmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Şahsen ben karşılaşmak istemem.
Gemiyle fazla hız yapmaktan ötürü ceza yediğiniz oldu mu?
Ceza yemedik ama denizde bazı bölgelerde hız limitleri olduğu doğrudur. Örneğin bir yerde sabit durup sualtı araştırmaları yapan gemilerin yanından geçen diğer geminin dalga çıkartması istenmez. Bu nedenle emniyetli minimum hız limiti belirlenir ve denizcilere ilan edilir. Bazı kanal ve boğazlarda da hız sınırları olur. (Mesela bizim İstanbul Boğazı’nda bu 10 deniz milidir) Bölgedeki trafik kontrol tarafından radarla gemiler sürekli takip edilir. Bu sınırlara çoğunlukla riayet edilir, edilmediği takdirde ilgili trafik kontrol tarafından gemi hız düşürmesi için uyarılır.
Yakınınızdan geçip size hava atan başka bir gemi ile yarış yaptınız mı?
İlginç durumlar bazen yaşanıyor; ilk başta sizi geçen bir gemi bir süre sonra ters akıntıya girip sürat kaybedince, bu sefer siz ondan hızlı duruma geçerek, yetişebiliyorsunuz.
Hiç korsanlar geminize saldırdı mı? Anlatır mısınız?
Bundan on sene kadar öncesinde Somali bölgesinde korsan faaliyetleri epey fazlaydı. Hatta bizim Türk savaş gemileri, bölgedeki başka ülkelerin savaş gemileriyle beraber devriye faaliyetleri üstlenmişlerdi. Sürekli olarak denizcilere hatta ilanlarda gemilere korsan saldırıları olduğu rapor ediliyordu. Dahası kaçırılan ve uzun süre alıkoyulan gemiler ve personelleri oluyordu. Biz de bölgeye gitmeden önce dikenli tel tedarik ettik ve tüm güvertenin etrafını dikenli telle çevirdik. Bunların arasına da tazyikli su sıkan hortumlar yerleştirdik. Kendimizce bu tip bazı önlemler almıştık. Bölgeden geçerken de uluslararası savaş gemilerinin refakatinde organize edilen konvoy eşliğinde bölgeden geçmiştik. Muhtemelen bu nedenlerden bize bir saldırı olmadı.
Edebifikir
1 Yorum