Yeni kitabınız hayırlı olsun. İlk kitabınız Hükmen Mağluplar’da okurlarınıza merhaba dediniz. İlk eserinizde aynı zamanda yaşadığınız semti, Güngören’i anlattınız. Bu kitabınızda neyi anlatmak istediniz?
Yine mahalleye dair hikâyeler var ama bu kez umuda, beklenen mucizeyi yazmaya gayret ettik. Hani böyle son umudu da tüketmiş olduğunuz an var ya işte o anda elinizden tutan bir umut sizi hayata bağlar ve bambaşka bir hayata yelken açarsanız, işte bunu anlattık. Umuda dair bir şeyler olsun diye.
Eserinizin ismi üzerinde durmak istiyorum. Radikal ama aynı zamanda çarpıcı bir isim? Kimdir Fazilet Hanım?
Kitabın ismi dediğiniz gibi radikal ama şu ana kadar herkes tarafından çok beğenildi. Fazilet nevrotik bir karakter. Bir de aşırı kompleksleri olan biri. Bu yüzden karşısındakinin hayatını tam manasıyla zindana çevirme kabiliyetine sahip.
Bu zamana kadar hep öyküler yazdınız ancak üslubunuz geniş bir anlatıma kapı aralıyor. Bu hikâyelerden birini romana dönüştürme fikri var mı?
Evet, üçüncü çalışmam bir roman. Daha çok yeni. Nasip olursa ilk romandan sonra romanda kendimi sabitlemek istiyorum.
Serkan Üstüner’in bu zamana kadar eserlerine katkı sağlayan öykücüler kimlerdir desek?
Türkiye’den Mustafa Çiftçi’nin ismini ilk sırada söyleyebilirim. Dünya edebiyatındaysa O. Henry. (William Sydney Porter)
Kitap çok yeni ama bundan sonraki eserinizin omurgası oluştu mu, bir planlamanız var mı?
Kitap çıkmadan önce iskeletini çıkardığım roman çalışması için ilk kelimeleri sayfalara dökmeye başladım ama biraz sürecek gibi duruyor.
Son olarak, Ötüken gibi köklü bir yayınevinden eseriniz çıktı. Peyami Safa’yla, Nihal Atsız’la aynı yayınevinde buluşmak nasıl bir duygu?
Bunu düşündükçe çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Böylesine büyük isimlerin yanında kitabımın olması benim için tarif edilemez bir duygu. Düşünün lise çağlarında bir gençken elinizden düşürmediğiniz Bozkurtlar, Ruh Adam gibi kitabın yazarıyla, Peyami Safa gibi Türk edebiyatının en önemli birkaç isminden biriyle eseriniz aynı rafta. İşte nasıl hissedilmesi gerekiyorsa öyle.
Söyleşiyi gerçekleştiren: Enes Taşdan