İstanbul’un Efsane Hattı 500T’nin Şöförü ile Söyleşi

İstanbul’un efsane hattı 500 T’yi bilmeyenimiz yoktur. En uzun otobüs hattı olmasının yanı sıra adeta İstanbul’un bir panoramasıdır. Yolcularla birlikte umutları, öfkeleri, beklentileri, aşkları taşır ve bana mısın demez. Sefer esnasında tartışmalar, gerginlikler hiç bitmez ama yine de tüm yolcularda 500T’nin ayrı bir yeri vardır. Arkadaşımız Muhammed Furkan Kâhya, ünü Avrupa’ya kadar gitmiş bu efsane hattın kaptan şoförlerinden Ahmet Erim ile Edebifikir okurları için 500T hattını konuştu.

***

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, ismim Ahmet Erim. 1987 yılında İstanbul’da doğdum. Kastamonuluyum. Doğduğumdan beri İstanbul’da ikamet ediyorum. 2010 yılında beri 500T’de şoförlük yapıyorum. Babam 500T şoförü idi. Bu hattın en eskilerindendir. 1983 yılından 2010 yılına kadar şoförlük yaptı. Bu hattın kurucularındanız. Korsan zamanından beri 500T’yi çalıştırıyoruz. O zamanlar 500T yasal değildi. Polisler arabalarımızı bağlıyordu. Gebze-Harem hattındaki araç sahipleri camlarımızı kırıyorlardı. En başından beri bu hattın içinde olduğumuzu söyleyebilirim.

Yol biter mi?

Yol 2010 yılında, yani ilk başladığım zamanlarda güzel bitiyordu. Çok şükür bugünlerde İstanbul’da araç sayısının ve durak sayısının sürekli artması, yol çalışmalarının hiçbir zaman bitmemesinden dolayı bitmek bilmiyor.

2010 yılından bu yana duraklarla ilgili nasıl değişiklikler oldu?

Eskiden Şifa Mahallesi durağından Cevizlibağ durağına gidiyorduk. Cevizlibağ yönünde bir durak uzadı. Çırpıcı’ya gitti. Bu yaklaşık 2-3 kilometrelik bir mesafeye tekabül ediyor. Şifa Mahallesi yönünde ise Mimar Sinan’a kadar uzadı. Bu yaklaşık 16-17 durak manasına geliyor. Cevizlibağ yönünde 5 dakika, Şifa Mahallesi yönünde 15-16 dakika dersek toplamda süre yol boşken 20-25 dakika uzadı.

500T hattında korsan zamanlarında kaç araç çalışıyordu?

Burada zamanında 350 araç çalışıyormuş. Tabiî bunlar midibüs dediğimiz ufak araçlar. Bu hat yasal dayanak kazandıktan sonra her iki ufak araca bir otobüs verilmiş. Nihai olarak sayı 175 araca düşmüş. Şu an bu araçların 100 tanesi 500T hattına, kalanları 130Ş hattına hizmet veriyor.

500 T hattında şoför olmak için özel şartlar var mı? Bu hatta nasıl şoför olunabiliyor?

En başta halk otobüsü şoförü olabilmeniz için E sınıfı ehliyetinizin 3 yaşında olması gerekiyor. Sonra birkaç sertifikalı eğitime girmeniz isteniyor. İETT’den bu sertifikaları alınca işe başlayabiliyorsunuz.

Nasıl sertifikalar bunlar?

Evvela İETT, adayları psikoteknik eğitimine sokuyor. Saniyen adaylar 5 günlük bireysel bir eğitim programına dâhil ediliyor. Salisen adaylar sınava tabi tutuluyor. Tüm bu aşamaları başarı ile tamamlayanlar şoför olmaya hak kazanıyor. Asıl iş bundan sonra başlıyor. 500T’de şoför olmak her babayiğidin harcı değil. Diğer hatlarda şoförler 30-40 dakika direksiyon sallayıp mola veriyor. Ama 500T öyle değil. Bu hattın şoförleri yeri geliyor molasız 6 saat gidiyor. Yemek, tuvalet gibi ihtiyaçlar sıkıştıra sıkıştıra gideriliyor. 2012 yılında İstanbul’a kar yağdı. Yollarda mahsur kaldık. Bir gidişimiz 10 saat sürdü. Ağaç altlarında ihtiyaç molası verdik. Yolcular da şoför de bunu normal gördü. Tekrar söylüyorum. Bu hatta şoför olmak her babayiğidin harcı değil. Şoförler geliyorlar. 2-3 gün sonra dayanamayıp kaçıyorlar. Şoför bulamıyoruz.

Her gün Anadolu ile Avrupa yakası arasında direksiyon sallamak nasıl bir duygu?

Aslında çok güzel bir duygu. Çünkü İstanbul gerçekten muazzam bir şehir. Biz bunu her köprüden geçişimizde hissediyoruz. O esnada insanın duygulanmaması elde değil. Belli bir zaman sonra alışkanlık haline geliyor. Yeknesak bir hal alıyor. Ama halk otobüsü şoförlüğü yapacaksam kesinlikle 500T’de yaparım.

Köprüden geçişlerde olağandışı bir şeylere şahit olduğunuz oluyor mu?

Askeri gemilerin geçişlerine şahit oluyoruz. Onları izlemesi güzel oluyor. Boğazda çeşitli etkinlikler oluyor onları izleyebiliyoruz. Bunlar güzel örneklerdi. Bir de kötü örnekler var. Bir fırtınaya denk geldiğimizde otobüsün direksiyonunu tutmak mümkün olmuyor. İntiharlar var. Canımızı çok yakıyor. Köprüye gelip intihar etmeye çalışıyorlar. 5 saat rehin kalıyoruz.

Hiç intihar olayına denk geldiniz mi?

Hayır, ben hep “Atarım kendimi bak!” kısmına denk geldim. Vatandaş köprüye geliyor. Çıkıyor demirlerin üstüne. Tehdit etmeye başlıyor atlarım atlarım diye. Biz o esnada soldan soldan geçmeye çalışıyoruz. Ama yine de trafiği bayağı tıkıyor. Bir arkadaşımızın başına şöyle bir olay gelmişti. Yolcunun teki otobüse biniyor. Şoföre bıçak çekiyor. Beni köprüde indireceksin diyor. Şoför de olur ya da olmaz demeden vatandaşı sakinleştiriyor. Köprüyü geçtikten sonra indiriyor. Orada da hep polisler olur. Polisler adamı yakalıyor. Ve intihar girişimi engellenmiş oluyor. Enteresan bir tarafı var bu olayın. Bu olay bazı televizyon kanallarında haber yapıldı. Bu olaydan dolayı o arkadaş ceza aldı. Ama suçsuz olduğu anlaşılınca kendisinden özür dilendi ve cezası geri alındı. Şu an görevine devam ediyor.

Seyahat esnasında her gün yeni bir olay yaşıyor musunuz?

Doğrusunu söylemek gerekirse her gün ayrı bir olay. Her gün yeni bir olay… Ama soğukkanlı olursak üstesinden geliyoruz. Çok şükür ki öyle vahim bir durumla karşılaşmadım. Ben kötü anıları siliyorum hafızamdan. Daha çok otobüs içindeki tanışmalar dikkatimi çekiyor. Yolcular yolculuğun azizliğinden dolayı bir şekilde diyaloğa girebiliyorlar. Birden gelişen tanışmalar, kaynaşmalar oluyor. Arabamda en son bir kızla bir erkek tanıştı. Kız farklı yerde çocuk farklı yerde inecekti. Her şey tam da yanımda oldu. İster istemez konuşulanları duydum. Aynı yerde inip çay içmeye gittiler.

Yolların padişahı 500 T’yi bize kendi duygularınızla anlatabilir misiniz? 

500T bende çok farklı bir yere sahip. Gerçekten de 500T yolların padişahı. Çok güzel bir tanımlama bulmuşsunuz.

Bu hattın adı 1990’lı yıllarda 500T olmuş. O zamanlar tabela da yok. Muavin bağırırmış araç kalkıyor diye. Tabiî yolcu çok. Herkes dolarmış arabaya. Ben işe 2000 yılında muavin olarak başladım. Elektronik sistem daha gelmemişti. Bilet kesiyor para üstü veriyordum. Yani 2000 yılından beri de 500T’nin içindeyim. 500T hattı sabah 4:00’da mesaiye başlıyor. Gece 2:00’da bitiyor. Gerçekten yolların hâkimi 500T. Bizim güzergâhımız üzerindeki hiçbir yolcu yolda kalmaz. Ve 500T öyle bir hat ki Anadolu Yakası’nda neredeyse bütün semtlere uğruyor. Avrupa yakasında da azımsanmayacak kadar çok semte uğruyor. İstanbul’da yaşayıp 500T’ye yolu düşmeyen olmaz. Hakkını vermek lazım ki yolcuları, 500T’nin kıymetini biliyor. Bazen sıkışıyorlar. Bazen çok zorlayıcı oluyor. Ama yine de çok seviyorum yolcuları ve 500T’yi.

Biraz da yolcularınızdan bahsedelim. Nevi şahsına münhasır yolcularınız var mı?

500T bütün semtlere uğradığı için yolcuları hep farklı. Her milletten yolcu 500T’ye binebiliyor. Çok garip yolcular var. Nevi şahsına münhasır kişilere evinden kavga ederek çıkmış yolcuları örnek verebiliriz. Çok asabi oluyorlar. 500T’nin kendi yolcusu çekeceği eziyeti biliyor. Köprü trafiğine, çeşitli yollara gireceğini biliyor. Bu hattın devamlı yolcuları bize hatırı sayılır şekilde kolaylık sağlıyor. Evinde ya da başka bir yerde sorun yaşamış biri zaten anlaşılıyor. Daha binerken kendini belli ediyor.

Duyduğumuza göre 500 T otobüslerinde altın günü yapılıyormuş! Doğru mu?

Bunun esprisi genelde yapılır. Bu arada altın günü yapılıyormuş derken bu şoförler hakkında değil dimi?

Yolcular için sorulmuş bir soru.

Yol mesafesi uzun olduğu için insanlar artık birbirlerini tanıyorlar. Gide gele bir şekilde tanışıyorlar. Başlıyorlar konuşmaya. Eltilerini, kaynanalarını çekiştire çekiştire yolu bitiriyorlar. Kemal Sunal’ın filmindeki gibi ne var ne yok her şeyi anlatıyorlar. Öyle sıcak bir muhabbet ortamı oluyor. Şoförü de katıyorlar bazen. Şoföre pasta, börek, çörek ikramı çok oluyor.

Yolcuların yaş aralığı ile bu kaynaşmaların arasında bir ilişki var mı?

500T’de herkes, yaş farkına dikkat etmeksizin samimi olabiliyor. Bu otobüste her şey paylaşılıyor. Ekmekti, suydu fark etmiyor. Hatta bir gün ön tarafta bir çocuk yanında arkadaşlarına aç olduğunu söyledi. Kimseden bir şey çıkmadı. En sonda arkadan çocuğa yemek gönderdiler ve yedi.

500T otobüsünde tanışıp evlenen çok çift var mı?

Evleneni bilmiyorum ama tanışanları gördüm. Tanışıp inenleri gördüm. Çok samimi diyaloglar gördüm. Ama ne yalan söyleyeyim hiçbirinin sonuna şahit olmadım. Belki de evlenen olmuştur.

500T’nin düğün aracı olduğu söylentileri doğru mu?

Hayır yapmadılar. Ben yapacaktım ama olmadı. Benim 500T’yi yıllardır kullanan bir arkadaşım var. Kendisi İngilizce öğretmeni. Evlilik hazırlıkları esnasında eşi kabul etmedi. Kendi arabası olsun istedi. Yoksa biz 500T’yi gelin arabası yapacaktık. Yıllardır yolcumuzdu. Güzel olurdu. Maceralı olurdu ama nasip olmadı.

500T yolcularına tavsiyeleriniz nelerdir? Yolculuk sırasında ne gibi şeylere dikkat ederlerse 500T ile yolculuk daha keyifli hale gelebilir?

500T’de bütün güzergâh çok önemli. Her yerinde ayrı bir yoğunluk ve insicam var. Asıl yoğunluk Levent-Kavacık-Kozyatağı arasında oluyor. Güzergâhın bu kısmı otoban bölgesine dâhil. 500T kural olarak 3-4 dakika ara ile çıkıyor. Köprü trafiğine denk geldiğimiz zaman yeri geliyor 4-5 araba peş peşe diziliyoruz. Önümüzdeki araçla 20-25 dakikalık ara açılıyor. 4. Levent ve Kavacık’taki yolcularımızın biraz daha anlayışlı olması gerekiyor. Bazen serzenişte bulunuyorlar. Nerede kaldınız sözde 3 dakika ara ile çıkıyorsunuz diyorlar. Biz 3 dakika ara ile çıkıyoruz ama yolumuz 2 saatlik yol. Bazen trafikten dolayı yol süresi 3 saate çıkıyor. Haliyle araçların arası açılabiliyor. Bazen de peş peşe sıralanıyorlar. Yolcuların bu konu hakkında biraz daha sağduyulu olmaları lazım. Şoförlere karşı daha yumuşak davranmalarını ben özellikle istirham ediyorum. Şoför yeri geliyor hiçbir ihtiyacını karşılayamıyor. En az sigara içen bir adam bile 30-40 dakikada bir sigara içiyor. 3 saattir sigara içemeyen bir şoförün sinirleri hoplamış olabilir. 500T’nin yükü gerçekten ağır, yolcularımızın bize yardımcı olmaya devam etmelerini istiyoruz.

İstanbul’da 500T’ye rakip olabilecek bir hat var mı?

500T’ye rakip olabilecek bir hat nasıl olsun? 3 dakikada bir araba kalkıyor. Bu hatta rakip olacak hat kendi ayağına kurşun sıkar.

Bize hiç unutamadığınız komik bir anınızı anlatır mısınız?

Otobüslerde genelde eşya unutulur. Benim otobüsümde 6 yaşındaki çocuk annesini unuttu. Bir anne ve çocuğu Avrupa Yakası’ndan otobüse bindi. Eşi, karısını ve çocuğunu Anadolu yakasından karşılayacakmış. Pendik köprüsüne geldik. Köprüyü geçtim. Kaynarca durağına doğru gidiyorum. Kadın başladı arabada bağırmaya. Çocuğum kayıp, çocuğum kayıp diye. Arıyoruz tarıyoruz çocuk kayıp. Bulamıyoruz. O zamanlar telefon kullanımı yaygın değildi. Herkeste yoktu ama şoförlerde vardı. Ben arkadaki arabaları aramaya başladım. Duraklarda başıboş çocuk var mı sorduruyorum. Arkamdaki aracı aradım o yok dedi. Bir arkadaki arabayı aradım. Pendik Köprüsü’nde bir adam ve çocuk anneyi bekliyor. Kadın yok. Meğer çocuk babasını görünce doğru durakta inmiş. Kadın inmemiş. Kadın arabada kalmış. Döndüm kadına, abla sen arabada kalmışsın, çocuk babasını görünce inmiş dedim. Çocuk doğru durakta inmiş, sen inememişsin dedim. Epey güldük otobüsçe. Bazen de şöyle olaylar oluyor. Araçlar peşi sıra geliyor. Öndeki araca kadın arkadaki araca adam biniyor. Birbirlerini arıyorlar ben bindim sen neredesin diye. Sonra farklı araçlara bindikleri ortaya çıkıyor. Orada da gülmeden edemedik.

 

Söyleşiyi gerçekleştiren: Muhammed Furkan Kâhya

 

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • Serseri avukat , 27/05/2020

    7 senem geçti İstanbul’da hep binmekten korktum. İlk fırsatta gözlem ve macera niyetine bineceğim inşallah:)

  • Dogan , 19/05/2019

    Vay be. Acayip bir hatmış . 15 yıldır İstanbul dayım. Daha binmek nasip olmadı

  • Berat , 23/11/2017

    Uygulamada fotoğraflar neden gözükmüyor acaba?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir