Sabah saat 9.30’da uzun bir kuyruğun sonuna girip, içine kar karışan yağmurun altında beklemeye başladım. Amerika’nın 67. Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton’ın geleceği bir kaç gün önce haber verilmişti öğrencilere.
Haberi duyar duymaz eylem planı hazırlıklarına başlanmıştı. Buzdolabında ki yumurtalar küçük olduğu için hemen markete gidilip en büyüklerinden, tuttun mu avuca gelenlerinden alınmış, altı sert olan ayakkabılar o gün giyilmek için hazırlanmış ve bir iki domates dolaptan çıkarılıp Clinton’ın geleceği gün için evin bir köşesinde çürümeye bırakılmıştı bile. Ancak bu eylemlerin daha önce yapıldığını düşünüp hepsinden vazgeçtik. En iyisi mi bir fırsatını bulup sağlam bir soru sormaktı. Sulhi Ceylan ile olağan üstü soru hazırlama mailleşmesinden sonra Hillary’e sorulacak sorular hazırlandı. Her şey o salona girip en azından o sorulardan birini sormaya kalmıştı.
Zaman ilerliyordu ve biz, içeri alırlarken didik didik yapılan aramalar yüzünden bir saatte ancak üç metre ilerleyebilmiştik. Az sonra Clinton’ın geleceği binanın önünde ellerinde eylem gereçleri olan ufak bir grup: “Ellerini İran’dan, Suriye’den çek” diye bağırmaya başladı. Fırsat bilip hemen ‘eylemin bir kız ismi olmadığını’ gösteren bu grupla konuşmaya gittim.
Tam olarak neyin karşısındasınız?
Hillary Clinton bir savaş suçlusu ve diğer ülkeleri de yanına alarak Suriye’ye müdahale etmek istiyor ama biz bunu istemiyoruz. Ayrıca işçi sınıfının ve oturma eylemlerinin destekçisiyiz.
Genel olarak Amerika’nın dış politikası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Amerika, öncesinde bireysel olan terörizme odaklanmıştı ama şimdi bu tepkisini direkt devletlere karşı gösteriyor. Ülkesini ve insanlarını koruma amacı olsa da bu ülkelerden yarar sağlama amacı var. Bu yüzden bu olanları kabul etmiyoruz. Kısacası biz emperyalizmin karşısındayız, eşitliği savunuyoruz.
Yani Amerika’nın Sosyalist bir devlet olabileceğini mi söylüyorsunuz?
Eğer işçi sınıfı bilgilendirilirse ve onlara sosyalizmin gücü gösterilirse bu olacak bir şey. Amerika’da ki işçi sınıfının bir kısmı sosyalizmin karşısında şu an, çünkü beyinleri bir şekilde yıkanmış durumda. Ama diğer bir kısmı ise sosyalizmi anlayabiliyor.
Karşınızda büyük bir emperyalist devlet var. Bunu sosyalist bir yapıya dönüştürmek zor olsa gerek…
Wall Street eylemleri ve buna benzer haksızlığa ve ayrımcılığa karşı birçok eylemler gerçekleşiyor. Bir araya gelip bu şekilde devam edersek olmayacak bir şey deği. Ne kadar zor olduğu da önemli değil.
Obama yönetimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Onun farklı renkte olup başka bir ırktan olması, herkesi kapsayan politikalar icra ettiğini göstermiyor. Bush’tan çok farklı politikalar izlemedi. Obama’nın da yanında değiliz ne yazık ki.
Bu yaşananlarda medyanın rolü ne sizce?
Temel olarak medyanın büyük bir “kandırmaca” olduğunu söyleyebilirim. Bütün büyük medya kuruluşları aynı. Sisteme hizmet ediyorlar ve sistemin istedikleri şeyleri gösterip, öyle olduğuna inandırıyorlar insanları.
Hillary’yi Alkışlamamak
Michael ve Risa ile konuşurken, sırada yanlarında bulunduğum arkadaşlarım girişe iyice yaklaşmışlardı. Konuşmayı kısa kesmek zorunda kalıp yanlarından ayrıldım. İçerisi dolduğu için kapıyı kapatıyorlarken son anda attım kendimi içeriye.
Kısa bir bekleyişten sonra alkış ve bağrışlarla içeriye girdi Hillary Clinton. Neyin bağırması, neyin alkışıydı bu? Bu kadın da bir parçası değil miydi Amerika’nın dünyaya yaşattıklarının? Ya da “Her şeye bir kılıf bulduk, dünyaya göstere göstere onlarca insanı öldürdük” filminin en iyi kadın oyuncusu değil miydi? Eğer 2008 yılında Obama’nın yerine seçilmiş olsaydı bu kadın da yapmayacak mıydı aynı şeyleri?
Bunun farkında olan; ellerinde pankartlar, kapı da yağmurun altında bekleyen, inandıkları şey için savaşan o sekiz kişilik küçük gruptu sadece. Fakat onlarda yanlış yoldaydılar. Sosyalizm kandırmacasına kendilerini kaptırmışlar gidiyorlardı. Tamam, kapitalizme karşı olmak insani bir görevdi ama yanlış saflarda mücadelelerini veriyorlardı.
Sustum, ellerime akıttım eylemi, bağladım birbirine onlara inat. Her zaman ki gibi her zamankiler gibi konuştu. Hillary güldü, sevindi, selamlaştı salondakilerle birlikte. Sonra soru kabul etmeden çekti gitti, alkışlar ve kör beyinlerin sevinç gösterileri içerisinde. Soru soramamıştım ama bağlamıştım ellerimi bir birine. Eylem gerçekleşmişti.