Nico Türkmenistanlı, dört yıldır Türkiye’de yaşıyor. Şuan çalıştığı iş yerinin içerisinde bulunan bir odada kalıyor. Dışarıya çok fazla çıkmıyor. Polisler sorduğunda gösterebileceği bir kimliği yok.
Gerçek adınız Nico mu?
Hayır değil.
Gerçek isminizi söylemenin ne gibi zararı var?
Bilinmemesi daha iyi. Her şey olabilir insanlara güvenemiyorsunuz.
Hangi yolla geldiniz Türkiye’ye?
Turist olarak geldim. Türkmenistan’dan buraya bir aylığına vizesiz gelebiliyorsun.
Turistlik amaçla mı geldiniz?
Aslında hayır. Buraya geleli dört yıl oluyor.
Dört yıldır ne yapıyorsunuz burada?
İlk İstanbul’a Çağlayan’a geldim. Toz boya işine girdim. Kırk gün çalıştım orada. Bir gün patron geldi “ağabeyimin dükkânını polisler basmış, oradaki Türkmenleri alıp götürmüş, buraya da gelebilirler, sizi de alabilirler” deyip diğer Türkmen arkadaşımla beraber gönderdi bizi.
Sonra ne yaptınız?
Burada da başka tanıdığım bir arkadaşım vardı, o çağırdı. O zaman geldim ve hâlâ buradayım.
Neden Türkiye’de çalışıyorsunuz, üstelik mültecisiniz, kendi memleketinizde çalışsanız daha iyi değil mi sizin için?
Ayda dört yüz dolar biriktiriyorum burada. İyi kazanıyorum, zaten kazandığımın yarısını gönderiyorum aileme. Orada normal çalışan insan mutlu olmuyor. Birisinin oğlu varsa evlendirmesi çok zor. Yemeyecek, içmeyecek anca öyle bir şeyler yapabilir. Ama bazıları da çok kazanıyor. Alabildiğine rüşvet var. Kimin rüşvet aldığı biliniyor ama kimse bir şey demiyor sesini çıkartmıyor.
Bir şey olmasından mı korkuyorlar?
Türkmenistan özgür bir ülke değil. Orada Devlet’ten birine bir laf söylersen hemen içeri atarlar. Buradaki gibi Başbakan’ı protesto edemezsin, ya da bazı şeyler yüzünden eylem yapamazsın. Hem devlete karşı bir şey yaparsan, dine karşı bir şey yapmış olursun.
Siz ne kadar kazanıyordunuz Türkmenistan’da?
Orada yüz elli dolar maaş alıyordum. Bizim orada kira yok, doğalgaz, elektrik yok onlara para vermiyoruz. Ama ona rağmen elli dolar ancak kenara atabiliyorsun.
Neden para biriktiriyorsunuz?
Erkek kardeşim fabrika da çalışıyor, annem de pazar da ufak tefek bir şeyler satıyor, babam 2004’te vefat etti, kız kardeşim de evde kalıyor. Ablamın oğlu yani yeğenim de bizde kalıyor. Kazandığım yetmiyor, çok gider oluyor. Tabii bir de şimdi düğün parası ve biraz da araba parası biriktireceğim.
Sizi orada bekleyen bir sevgiliniz var diyebilir miyiz?
Şu an kız arkadaşım yok ama annem bulur gidince. Daha önce evlenmiştim ama anlaşamadık ayrıldık.
Sürekli öksürüyorsunuz?
Hastayım o yüzden. Verem teşhisi koydular. İki buçuk ay önce başladı. Üşüttüm grip dedim, kendimi kandırdım. Ama geç kalmadım. Şimdi biraz daha iyiyim ilaçlar etkisini gösterdi. Önceden üşütme, terleme vardı şimdi onlar geçti.
Peki, hastaneye nasıl gittiniz, orada kayıtlı olmadığınız gözükmedi mi?
Devlet Hastanesine gitmedim. Patronum çok iyi, beni özel hastaneye götürdü, ilaçlarımı da alıyor. Dediğim gibi şu an daha iyiyim ve giderek iyileşiyorum.
Hasta olduğunuzu öğrendikten sonra ülkenize dönmeyi düşünmediniz mi?
Aslında biraz para biriktirdikten sonra gidecektim geçen sene ama daha sonra biraz daha para biriktireyim dedim. Hem evleneceğim, araba da alacağım o yüzden altı ay daha kalmayı düşünüyorum sonra giderim.
***
“Enver”, onunla Birleşmiş Milletler Mülteci ofisinin kapısında tanıştık. İki arkadaşı ile birlikte BM’nin ofisinden çıkarlarken çokta mutlu gözükmüyorlardı. Enver içini dökecek birisini arıyormuş. Bir kafeye oturup konuşmaya başladık Özbek delikanlısıyla.
Yorgun gözüküyorsun?
Uykusuzum biraz. Sabah arkadaşlarımla beraber erken kalkıp BM ofisine geldik. Saatlerdir uğraşıyoruz.
Kapıda çok insan vardı. Siz ne için oradaydınız?
Arkadaşlarım Özbekistan’dan yeni geldi. Aslında onlar için geldik. Başka bir ülkeden sığınma, yasal bir hak bulabiliriz diye. Emin değilim, ne gibi haklarımız var.
Neler konuştunuz yukarıda?
‘Neden buradasın, ne için geldin ülkenden?’ gibi sorular. Durumunu öğreniyorlar, ülkenden gerçekten geçerli bir sebep için mi çıktın diye sorup araştırıyorlar.
Ülkenden ne için çıktın peki?
Bizim orada diktatörlük var. Eski Sovyetler gibi arasında çok bir fark yok. Kur’an okuyanları, ilim öğrenenleri sevmiyorlar. Hapse atılanlar oluyordu bu yüzden.
Rahat bir şekilde dinini yaşamak için çıktın o zaman ülkenden?
Aslında biraz öyle. Biraz da maddi sebeplerden. Orada durumumuz pek iyi değil. Üniversiteyi bitirdim ama bir iş bulamadım. İş bulsam bile çok az maaş veriyorlar, ailemin geçimi için yeterli olmuyor.
Ne zaman çıktın ülkenden?
Dört bucuk yıl önce Özbekistan’dan Rusya’ya gittim ilk önce. Oradan Mısır’a gittim. Üç sene Mısır’da kaldım. Sonra Türkiye’ye geldim. Bir yıl önce geldim Mısır’dan buraya.
Çalıştınız mı bu ülkelerde?
Rusya’da dört sene şantiyelerde, inşaatlarda farklı işlerde çalıştım. Orası çok rahat ve istediğin gibi yaşayabiliyorsun, kimse sormuyor; neye inanıyorsun, ya da neden ibadet ediyorsun diye. Orada çalışırken birisiyle tanıştım, Arapça ve Kur’an ilmi öğrenmek istediğimi söyledim. O da Mısır’a gönderdi beni. Çok yardımı dokundu. Mısır’da da El Ezher Üniversitesi’nde okudum üç sene. Sonra Türkiye’ye geldim.
Mısır’da neden kalmadınız, istediğiniz eğitimi almaya üç sene yetti mi?
Vizem bitti orada, o yüzden dönmek zorunda kaldım.
Neden başka ülke değil de Türkiye’ye geldiniz?
Özbekistan’a dönemezdim. Arkadaşlarımla konuştum, birçok kişiyi içeriye almışlar. Bana gelme dediler, o yüzden gitmedim. Zaten biraz kafan çalışıyor ve ilim öğreniyorsan bir yolunu bulup hapse atıyorlar.
Nasıl tespit ediyorlar bu insanları yani ilim öğrenen, kafası çalışanları?
Orada her mahallede emniyetin adamları var. İnsanları gözlüyorlar kiminle oturup kiminle kalkıyorlar diye. Eğer sürekli ibadet ile ilgilenen birisi olduğunu anlarsa içeri alıyorlar. Beş altı kişi toplansa, oturup çay içip muhabbet etse “siz burada ne yapıyorsunuz?” deyip hemen müdahale ediyorlar.
Müdahale edip ne yapıyorlar?
Bazen orada soru sorup bırakıyorlar, kimi zamansa sormadan içeriye atıyorlar. İçeride azap ediyorlar. Duymak istediklerini zorla söylettiriyorlar. Söylemezsen yakınlarına zarar veriyorlar. Ve on beş, yirmi sene hapse atıyorlar.
Oturup muhabbet eden bir insan için çok büyük cezalar değil mi bunlar?
Bu Hükümet’i istemeyenlere karşı bir korkuları var. Hükümet’e karşı kötü bir şey söyleme hakkın yok. Bizim televizyonlara, gazetelere bak, hep hükümeti öven şeylerden bahsediyorlar. Bunların hepsi esassız şeyler. Burada hakikatte neler olup bitiyor bunları göstermiyorlar.
Peki, burada hayatın nasıl, memnun musun?
Beyazıt’ta mağazalarda çalışıyorum, satış yapıyorum. Aldığım para yetiyor, aileme para yollayabiliyorum. Zaten Rusça, Arapça, İngilizce ve Türkçeyi iyi konuşabiliyorum, o yüzden bu civarlarda iş bulmam zor olmuyor.
Ailenden uzakta kalman zor olmuyor mu?
Alışıyorsun bir zaman sonra. Ben sabredebiliyorum. Herkesin hayatı böyle. Kendi kendime hayatta kalmaya çalışıyorum. Başkalarından fazla yardım almayı sevmiyorum.
İlerideki planın ne, şuan yasal olarak burada kalma hakkın yok?
Türkiye ikameti verirse bana çok güzel olur. Kendi dükkânımı açarım. İki üniversite bitirdim, beş dil biliyorum. Ama burada yasal bir iş yapabilmen için ikamet etmem gerekiyor. İnşallah bir şekilde alabilirim ikamet.
NOT: Emre Baştuğ’un Amerika’ya gitmeden önce yaptığı son röportajı okudunuz. Edebifikir olarak kendisinden acil Amerika eylemleri beklemekteyiz.