Vincent Willem Van Gogh

Vincent van Gogh, 30 Mart 1853’te Hollanda’nın Zundert kasabasında dünyaya geldi. Gençlik yıllarında sanat yapıtları alım satımı yapan Goupil firmasına birkaç yıl çalıştıktan sonra kendini dine adadı. 1879’da misyoner olarak Belçika’da yoksul bir madenci bölgesi olan Borinagae’a yerleşti ve burada madencilere yardım etti. 27 yaşında resim yapmaya başladı. Yine Belçika’nın Antwerp kentinde sanat okuluna gitti ancak kendisine has bir tarz oluşturma isteği sebebiyle öğretim görevlileriyle sürekli tartıştı. Resim yapmayı neredeyse tek başına öğrendi. Resim çalışmalarına karakalem çalışmaları ile başlayan Van Gogh, birçok izlenimci ve art izlenimci ressamdan etkilendi. 1887’de ressam Paul Gauguin ile tanıştı. 1888’te Paris’ten ayrılan Van Gogh, ütopik bir sanat kolonisi kurma hayaliyle Güney Fransa’daki Arles kasabasına taşındı. “Sarı Ev” olarak bilinen boş eve yerleşti ve burayı atölye olarak kullandı. Daha sonra hayranı olduğu Paul Gauguin’i de yanına davet ederek birlikte resim çalışmalarına başladılar. Ancak Van Gogh’un bozulmaya başlayan ruh sağlığı bir süre sonra aralarının açılmasına yol açtı ve en sonunda geçirdiği bir kriz sonrasında Gauguin ile tartıştı. Tartışmadan sonra Van Gogh, bir kulağını ustura ile keserek evden ayrılan Gauguin’e yolladı. Bu olaydan sonra Gauguin, Van Gogh ile bir daha görüşmedi. Ruh sağlığı iyiden iyiye bozulan Gogh, bir süre akıl hastanesine yatırıldı. Burada çok üretken zamanlar geçirdi. 27 Temmuz 1890 tarihinde resim malzemelerini alıp tarlaya yürüyen Van Gogh, kendisini göğsünden vurdu ve 30 saat sonra yaşamını yitirdi.

Fırtınalı ve sıra dışı bir yaşamı olan Van Gogh, sonsuz merak duygusuyla ve sorgulama anlayışıyla modern resim tarihine damga vurmuş bir sanatçıdır. Üstün duyarlığı ve sezgisel gücüyle doğanın sırlarına erişmek istemiştir. O, mistik duyguları aracılığıyla gerçekliği resimlerine yansıtma çabasındaydı. Klasik sanata egemen olan doğadan öykünme anlayışı, onun sezgisel dünyasına ters düşmüştür. Gogh’un modern resme kattığı şey ise mistik duyarlılıktır. Modern resmi, olgucu anlayıştan mistik bir tarafa doğru yöneltmiştir.

Doğayı yeniden inşa ilkesini yaşama geçiren ilk ressamlardan biri Vincent Willem Van Gogh’tur. Van Gogh, tutkulu anlatımı, içselliği ile soyutlama ve doğayı yeniden inşâ anlayışını başarılı bir biçimde resimlerinde anlatmıştır. Gogh, konularını çevresinden alıyordu: manzaraları, tek tek insanları, ev içlerini…

İlk dönem karakalem çalışmalarında maden işçilerini, tarla çalışanlarını, köylüleri ele almış; patates yığınları, dokuma tezgâhı gibi konuları işlemiş, bir yandan da kasvetli gökler ve koyu renklerde iç karartıcı manzaralar resmetmiştir. Patates Yiyenler tablosu, Van Gogh’un bu kasvetli ve iç karartıcı dönemini simgeler. İlerleyen dönemlerinde renkleri ve biçimsel özellikleri daha da belirginleştiren Gogh, konularını kişisel ve dini bir gözle değerlendirdi. Bu bağlamda Van Gogh’un doğayı kendi içselliği bağlamında yapıtlarında yeniden oluşturduğu ifade edilebilir.

Vincent Van Gogh’un 1889 yılında yaptığı “Kulağı Sarılı Porte” adlı yapıtına bakıldığında turuncu ve kırmızı bir zemin üzerinde pipo içen bir portre görülmektedir. Arka plan, yatay bir biçimde ikiye ayrılmıştır. Ayrılan alanın alt bölümü kiremit rengi, üst bölümü ise turuncudur. Yeşil gözlü figürün kulağının beyaz bir bezle sarıldığı görülmektedir. Figürün kalpağı grimsi tonlar içermekte, giydiği parka ise yeşil tonlardadır. Resimde gözlerinde hüzün olan figür Van Gogh’un kendisidir. Tuvaldeki figürün kulağının sarılı olarak betimlenmesi de ressamın kulağını kestikten kısa bir süre sonra bu resmi yaptığını göstermektedir. Giyilen parkanın üstten düğmeyle sıkıca iliklenmiş olması, ressamın buhranlı yaşamındaki korunma gereksinimini simgelemektedir.

Ren Nehri’nde Yıldızlı Bir Gece adlı eserinde yıldızlı gecenin tasviri göz kamaştırıcıdır. Işık saçan yıldızlar, kıyıdan denize vuran yapay ışıklar ve lacivertle mavi tonları resmin bütününe yayılır. Ön planda yürüyen bir çift görülür. Buradaki ve başka eserlerinde görülen çiftlerden erkek olanı kızıl saçlı olarak tasvir edilmiştir. Hayatı boyunca yalnız olan ressam gerçek hayatta bulamadığı eşini resimlerinde hep yanında çizmiştir. Figürler manzarada çok küçüktür ve yüzleri seyredene dönüktür.

Van Gogh, modern resmi hem fikri hem de biçimsel olarak dönüştürmüştür. Bunu yaparken resim tarihinde yer alan birçok ressam, edebiyatçı ve Japon resminden etkilenmiştir. Onun gerçekliği araştırma isteği resimlerine de yansımıştır. Van Gogh’un hakikati arama arzusu, resimlerinde fizikötesi gerçekliği yansıtma çabası biçiminde görünür. Bu bağlamda modern resmin gerçekliği görünür kılma temelli anlayışı Van Gogh’un çabalarıyla örtüşmektedir. Onun çabaları da modern resme kendi içinde biçimsel açıdan yeni bir boyut kazandırmıştır: Biçim çarpıtmaları ve dışavurum. Modern resmin gerçekliği yansıtma çabası Van Gogh ile birlikte fizikötesi bir boyut kazanmıştır. Van Gogh’a göre sanat ve yaşam birbirinden ayırt edilemeyecek bir bütündür. Kendi sanat geçekliğini ancak böyle bulabilmiş ve bu yüzden resim yaparken yaşamını tuvale yansıtmıştır. Bu resimler, bütün hayatı boyunca bulamadığı tanınma ve bilinme çabalarıyla ortaya çıkmıştır. Kardeşi Theo’ya göre bu resimler, dünya üzerindeki bir yabancının portreleridir. Diğer insanlar tarafından reddedilmiş, başını yaslayabileceği bir yeri olmayan, evim diyebileceği bir yere hiç sahip olmamış, tutkuları ile yaşamış biri…

Van Gogh, hayatı boyunca 2100 eser ortaya koydu ve bunların yaklaşık 900’ü yağlı boya tablosudur. Çoğu eserlerini hayatının son iki yılında tamamlamıştır. Vincent Van Gogh ile ilgili en detaylı bilgiler, yaklaşık 800 mektup yazdığı kardeşi Theo’dan edinilmiştir. Gogh’un yaptığı resimler yaşamı boyunca hiç ilgi görmedi ve bir tane bile satılmadı. Ölümünden 7 yıl sonra Amsterdam ve Paris’te düzenlenen sanat gösterilerinde 74 eseri sergilendi. Günümüzde eserleri, hâlâ sanat merkezlerinde sergilenirken aynı zamanda satılan en pahalı resimler arasında da bulunmaktadır.1987’de “Irisler (Süsenler)” adlı tablosu 53,9 Milyon Dolara; 1990’da da “Doktor Gachet’in Portresi” tablosu 82,5 Milyon Dolara satılmıştır.

Adem Suvağcı

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir