Eduardo Galeano, 1940 yılında Uruguay’ın başkenti Montevideo’da orta sınıf Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçükken, neredeyse tüm Latin Amerikalı çocuklar gibi o da futbolcu olmak istedi. Bu arzusunu 1995 yılında yayınladığı Gölgede ve Güneşte Futbol adlı kitabında şöyle anlatır: “Tüm Uruguaylılar gibi ben de futbolcu olmak istedim. Doğrusu çok da güzel oynuyordum, hatta harikaydım bile denebilir; ama yalnızca geceleri rüyamda. Gündüzleri, ülkemin sahalarındaki çarpık bacaklı oyuncuların en kötüsü bendim.” [1]
Henüz 14 yaşında iken ilk politik çizgi romanını yazdı. Gazeteciliğe 1960’lı yılların başında Marcha gazetesinde başladı. 1971 yılında Latin Amerika’nın Kesik Damarları (Las venas abiertas de América Latina) adlı başyapıtını yayınladı. Kitap, yayınlandığı tarihten bugüne kadar Latin Amerika tarihiyle ilgili yazılmış temel eser olarak anılmaktadır. Kitabın başındaki “Bugün bütün dünyanın gözünde Amerika demek, ABD demektir. Bizler, ne idüğü pek belli olmayan ikinci sınıf bir Amerika’da oturmaktayız… Tarihi bir yarışma olarak kabul edenlerin gözünde Latin Amerika’nın gecikmişliği ve yoksulluğu, başarısızlığının sonucudur: Biz kaybetmişizdir, başkaları kazanmıştır. Ne var ki başkaları, sırf biz kaybettiğimiz için kazanmış durumdadır.”[2] sözüyle Latin Amerikalıların dünyanın gözünde ne konumda olduğunu sarsıcı bir şekilde anlatır. Kitap, bölge halkları arasında kısa sürede oldukça popüler hale gelir. Öyle ki, Arjantin’de parası olmayan bir öğrenci kitapçıları ziyaret ederek her gün bölüm bölüm kitabı okumuş, Şili’de katliamdan kaçan bir kadın, bebek bezlerinin arasında kitabın kopyasını da kaçırmıştır.[3] Fakat, kitap içeriği sebebiyle Arjantin, Uruguay, Şili gibi bölge ülkelerinde kısa sürede yasaklanır.
Yazdıklarıyla kısa sürede dikkatleri üzerine toplayan Galeano, gelişmekte olan ülke aydınlarının yaşadıkları kaderle kısa süre içerisinde tanışmıştır. 1973 yılında hapse atılmış, daha sonra sürgüne gönderilmiştir. Arjantin’e yerleşince Crisis dergisini çıkarmaya başlar. Fakat burada da Askeri Cunta’nın hedefi olmuş, Arjantin Ölüm Mangaları’nın listelerinde yerini almış ve bu sebeple İspanya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. İspanya’da ise ünlü Ateş Anıları üçlemesini kaleme alır.
1985 yılında Uruguay’a temelli geri dönüş yapan Galeano, ülkesine döndükten sonra Sol tabanlı siyasi partileri desteklemiştir. Obama’nın ABD seçimlerini kazanması ardından “Beyaz Saray Obama’nın evi olacak, ama umarım Beyaz Saray’ın siyahi köleler tarafından yapıldığını unutmaz” sözleriyle tekrar gündem olmuştur.[4] Eduardo Galeano, Uruguay’da kaldığı 30 yıl boyunca kitap yazmaya ve davasını anlatmaya devam etti. 2015 yılında ise doğduğu şehir olan Montevideo’da Akciğer kanserinden hayatını kaybetti.
Üç evlilik yaşayan Galeano’nun bu evliliklerden iki çocuğu olmuştur. 3. eşi Helena Villagra’nın her sabah kendisine rüyalarında gördüğü şeyleri anlatmasını oldukça kıskanmıştır. Çünkü Galeano genelde rüya görememektedir. Bu sebeple eşinin rüyalarında anlattığı hikâyeleri Helena’nın Rüyaları adlı eserde toplamıştır. Bu durumu şöyle anlatır: “Karım Helena, her sabah kahvaltı vaktinde, gece gördüğü inanılmaz rüyaları anlatarak beni küçük düşürür. Sanki geceleri sinemaya gider ve her seferinde yeni bir rüya onu beklemektedir. O, rüyalarını anlatırken ben sessizce kahvemi yudumlarım. Doğru olan sesimi kesmemdir, çünkü hatırlamayı becerdiğim az sayıda rüya da utanç verici saçmalıktan başka bir şey değil. Ben de intikamımı, onun rüyalarını yazarak alırım.”[5]
Galeano, Pakistanlı yazar Tariq Ali, Adolfo Pérez Esquivel ve şair José Coronel Urtecho’den etkilenmiştir. Ayrıca gezileri sonucu yerel kaynaklarla tanışmış ve onlardan faydalanmıştır. Örneğin İspanyol literatüründe olmayan “Sentipensante” (Hissederek düşünme) kelimesini ilk kez Kolombiyalı balıkçılardan öğrenerek Latin Amerika edebiyatına kazandırmıştır. Sadece Latin Amerika tarihiyle ilgili yazılar kaleme almayıp alternatif dünya tarihi de çalışmıştır. Bu amaç doğrultusundaki en önemli çalışması “Neredeyse Evrensel Bir Tarih” olarak tanımladığı Aynalar kitabıdır. Fakat yazar, tarihçi olarak anılmak yerine takıntılı biri olarak anılmayı şu sözlerle tercih etmektedir: “Ben hatırlama takıntısı olan bir insanım, her şeyden çok da Amerika’nın, unutkanlıktan mustarip Latin Amerika’nın geçmişini hatırlama takıntım var.”[6]
Eduardo Galeano’nun Montevideo’da sıklıkla ziyaret ettiği Cafe Brasileiro’ya 2017 yılında uğradım. Onun oturduğu masada kahvemi yudumlarken, duvarda bulunan resmine göz gezdirdim. Akşam Montevideo’da kaldığım pansiyona döndüğümde resepsiyon görevlisiyle biraz sohbet ettik. Galeano’nun sıklıkla uğradığı kafeye gittiğimi söylediğimde, görevliden beni şok eden bir soruyla karşılaştım: “Eduardo Galeano’yu kafede gördün mü?” kısa süre duraksadıktan sonra yazarın iki yıl önce öldüğünü ifade ettim. Kitapları onlarca dile çevrilen Uruguay’ın, hatta Latin Amerika’nın en ünlü yazarlarından biri olan Galeano, acaba kendi şehrinin sokaklarında ne kadar hatırlanıyordu?
“Aynaların içi insanlarla dolu
Görünmez insanlar bizi görürler
Unutulmuşlar bizi hatırlarlar
Biz aslında onları görürüz görürken kendimizi
Peki, biz gidince, onlar da mı giderler?” (Eduardo Galeano, Aynalar)
İsmail Vardi
[1] Eduardo Galeano, Gölgede ve Güneşte Futbol, çev. Ertuğrul Önalp, M. Necati Kutlu, İstanbul: Can Yayınları, s.19, 2015.
[2] Eduardo Galeano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, çev. Roza Hakmen, Atilla Tokatlı, İstanbul: Sel Yayınları, s. 14, 2014.
[3] Galeano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, s. 333.
[4] Eduardo Galeano, Wikipedia
[5] Şule Oyman, Eduardo Galeano veya Elle Tutulamayan Bellek, Roman Kahramanları Dergisi
[6] Eduardo Galeano, Aynalar, çev. Süleyman Doğru, İstanbul: Sel Yayıncılık.