“Vicdan levhamda iki hayal belirdi; birisi şerrin ve şeytanlığın hayali, birisi hayrın ve insanlığın hayali… Hayrın ve insanlığın hayali, feragat ve fedakârlık değerine sarılı. Gidilecek yol hayrın ve insanlığın yoludur, ondan şaşma! Sen, mazlumların gönlünde yaşayacaksın diye seslendi” (AFB)
Fikir adamı, hukuk âlimi ve siyasetçi Ali Fuad Başgil, 1893 yılında Samsun’un Çarşamba ilçesinde doğar ve tahsil hayatının filiz dönemi de burada başlamış olur. Askere alınmasıyla akamete uğrayacak bu dönem, İstanbul’da sona erecektir. 1914 yılında öğrenimine ara vermek zorunda kalan Başgil artık yedek subaydır ve bu vazifesini dört yıl kadar ifa eder. Başgil’in askerliği çok çetin geçer. Öyle ki uzun bir süre hasta yatağında yatmak zorunda kalır. Bazen sedye üzerinde erler tarafından taşınır. Bütün bunlara rağmen, Birinci Cihan Harbi hasebiyle Çarşamba’dan güle oynaya yola çıkıp Erzincan talimgahı üzerinden Kafkasya cephesine giden on beş kişilik ilk kafileden 1919 yılında geriye dönebilen üç kişiden birisi merhum Başgil’dir.
Ali Fuad Başgil, terhisinin ilk zamanlarında tahsiline devam edip etmemek noktasında mütereddittir. Zira etrafındaki herkes iş hayatına atılması yönünde telkinlerde bulunur. Ne zaman temayülü eğitimine devam etme yönünde olsa yakınında bulunan insanlar aksi fikirleri zihnine nakşetmektedir. En nihayetinde, genç Ali Fuad ilmi ve kemaline derin bir hürmet beslediği hocası Şevket Efendi’ye danışma kararı alır. Hocası bu parlak ve müeddep delikanlının eğitimine mutlak surette devam etmesi yönünde mütalaada bulunmuş ve genç Ali Fuad hocasının sözünü dinleyerek tahsiline devam etme kararı vermiş ve konuyu sarahate kavuşturmuştur. Çünkü Şevket Efendi’ye göre, beşer, iş hayatına her zaman atılıp az çok muvaffak olabilir, fakat okuyup öğrenmenin belli bir çağı vardır. O çağı geçiren için iş işten çoktan geçmiştir.
Genç Başgil, akim kalan tahsil hayatının ikinci dönemine Fransa’da dönüş yaparak 1921 yılında Paris Buffone Lisesi’nden mezun olacak ve yükseköğrenimine Grenoble Hukuk Fakültesi’nde devam edecektir. Akabinde ise Paris Hukuk Fakültesi’nde Boğazlar Meselesi konulu doktora tezini başarıyla savunmuş ve hukuk doktoru unvanına layık görülmüştür. İlaveten Paris Siyasi İlimler Okulu, Edebiyat Fakültesi ve Lahey Devletler Hukuku Akademisi’nden de diploma almaya hak kazanan Ali Fuad Başgil, 1929 yılında Türkiye’ye avdet eder, bir süre Maarif Vekaleti’nde çalışır ve 1930 yılında Ankara Hukuk Fakültesi’nde açılan bir imtihanda başarılı olarak Doçent unvanını alır. Bir yıl kadar sonra aynı üniversitede profesörlüğe yükselerek burada Roma Hukuku derslerini yürütmeye ve Gazi Terbiye Enstitüsü’nde Medeniyet Tarihi derslerini okutmaya başlar.
İlerleyen yıllarda Esas Teşkilat Hukuku derslerini vermek üzere İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine geçen Başgil, ayrıca Mülkiye’de hocalık ve İstanbul Yüksek Ticaret Mektebi’nde müdürlük yapar. Meşhur Hatay Anayasası’nı o hazırlamıştır. Hatay’ın bağımsızlığı konusunda Milletler Cemiyeti’ne gönderilen encümenin hukuk müşavirliğini de deruhte eder. 1939 yılında ordinaryüs profesör olarak iş hukuku derslerini Türkiye’de ilk defa ihdas edip okutmaya başlar. 1938-1942 yılları arasında ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanlığı görevinde bulunur. 1940’lara gelindiğinde artık Esas Teşkilat denilince tüm ülkede akıllara Ali Fuad Başgil gelmektedir.
Merhum, 1947’de Milli Şef dönemi devam ederken tüm menfi durumlara rağmen Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurar. 27 Mayıs İhtilali’nden sonra üniversitelerden tardedilen, “147’liler” olarak da maruf, 147 akademisyenden biri olur. Üniversiteden tardolunduktan sonra kanun sınırları zorlanarak hapse atılır. Merhum, çok uzun sürmeyen bu mahpusluk sürecinde ruhunda çok derin elemler duyduğunu hatıralarında bilahare belirtir.
Başgil Hoca’nın tutuklanma hikâyesi epey ibret vericidir: Kurucu meclis hakkındaki bir yazısı, kendisinden habersiz olarak bir dergi tarafından yayınlanır. Milli Birlik Komitesi tarafından çıkarılan bir kanunla Kurucu Meclis hakkında her türlü tenkide yasak koyulduğu için, bu meclisin seçimle oluşması gerektiği görüşünün dermeyan edildiği yazı sebebiyle tutuklanan Başgil, savunması alındıktan sonra doğrudan doğruya kodese atılır. Milli Savunma Bakanlığı, suçlamaya sebep olan maddenin ilgili fıkrasının ilga edildiği, bunun için sanığın tahliye edilmesi gerektiği şeklinde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’na görüş bildirir. Fakat bu görüşü beğenmeyen Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural Paşa, “Olmaz öyle şey, mutlaka suçludur. 159’a göre olmazsa başkasına göre… Kanunu arayın, bir suç maddesi bulun, kendisini Örfi İdare Mahkemesi’ne gönderin!” der.
Ali Fuad Başgil, üniversitelerden ihraç edilen 147’lilerin geri dönebilmelerine olanak verildikten sonra görevine dönmemiş ve fikirlerini politika sahasında yaymaya ve savunmaya başlamıştır. 1961 yılındaki seçimlerde memleketi Samsun’dan senatör seçilir. Memleketin hemen hemen her yöresinden kendisine Cumhurreisliğine adaylığını koyması için mektuplar gönderilir ve ziyaretçiler gelir. Merhum, bu taleplere kayıtsız kalmayarak adaylığını açıklar. Ne var ki 27 Mayısçıların ve onları destekleyen entelektüel, bilim adamı, siyasetçi ve bürokratların onu cumhurbaşkanı olarak görmeye tahammülleri yoktur. Bu yüzden darbeciler Başgil’i çağırıp bir cuntadan söz ederek kendisini adaylıktan çekilmeye zorlamak isterler. Hoca, bu cuntadan bahsettiği hatıralarında Fahri Özdilek’le Sıtkı Ulay’ın ordu içinde hâkim olamadıkları bir cuntadan söz ederek kendisini ölümle ve seçimleri iptal edip Büyük Millet Meclisi’ni kapatmakla tehdit ettiklerini yazar.
Behemehâl belirtmeliyim ki, Başgil, ölümle tehdit edildiği için değil, seçimlerin iptal edilip Meclis’in açılmadan dağıtılacağı şantajı hasebiyle sadece cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmekle kalmamış, yeni seçildiği senatörlükten de yemin etmeden istifa ederek Cenevre’ye gitmiş, Cenevre Üniversitesi’nde bir süre Türk dili ve tarihi dersleri vermiştir. Bu arada 27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri adlı Fransızca eserini yazacak, Türkçeye de çevrilen bu eser yüzünden yargılanacaktır. Özellikle gençler tarafından mahkemede hiç yalnız bırakılmayan ve sonunda beraat eden Başgil politikadan vazgeçmez. 1965 yılındaki seçimlerde Adalet Partisi’nden mebus seçilerek tekrar parlamentoya girer ve Anayasa komisyonu başkanlığı yapar. Ancak Hoca için artık ömrünün son zamanlarıdır. 17 Nisan 1967’de vefat eden merhumun cenazesi kalabalık bir cemaat tarafından tekbirlerle kaldırılarak Karacaahmet Mezarlığında defnedilir.
Taha Akyol, memleketi Yozgat’ta halkın Ali Fuad Hoca’nın köşe yazılarını muntazaman olarak takip ettiğini söyler. Keza üniversite tercihlerini yaptığı dönemde Ankara Hukuk Fakültesi’ne gitmesi halinde ailesine daha az yük olacağı halde sırf Ali Fuad Başgil’in öğrencisi olabilmek için İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydını yaptırmıştır. Fakat kaderin cilvesi ki Hoca üniversiteden tardedildiği için onun öğrencisi olamamıştır.
Kıymetli hukuk adamımızın adı günümüzde yaşatılmaya çalışılmaktadır. İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bir zamanlar evinin olduğu sokağa, Ataşehir ve Bayrampaşa’daki birer caddeye, Üsküdar’daki bir ilköğretim okuluna, Samsun’un Çarşamba ilçesindeki bir Anadolu Lisesi’ne, aynı ilçedeki 19 Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin VI numaralı anfisine bu kıymetli zatın ismi verilmiştir.
Muhammed Furkan Kâhya
ESERLERİ
- La Révolution Militaire de 1960 en Turquie “ses Origines” (Geneve 1963; 27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri, İstanbul 1966, trc. M. Ali Sebük – İ. Hakkı Akın)
- La Question des Detroits (Ses origines, son Zvolution, sa solution aä la conférence de Lausanne, Paris 1928)
- Esas Teşkilât Hukuku Dersleri (I-II, İstanbul 1935-1942)
- Türkiye İş Hukuku (İstanbul 1940)
- Hukukun Ana Mesele ve Müesseseleri (İstanbul 1947)
- Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı (İstanbul 1948)
- Cihan Sulhu ve İnsan Hakları (İstanbul 1948)
- Seçim Sistemimizin Kıymeti ve Eksikleri (İstanbul 1948)
- Türkçe Meselesi (İstanbul 1948)
- Demokrasi ve Hürriyet (İstanbul 1949)
- Gençlerle Başbaşa (İstanbul 1949)
- Devlet Nizamı ve Hukuk (İstanbul 1950)
- Din ve Laiklik (İstanbul 1954)
- İlmin Işığında Günün Meseleleri (İstanbul 1960)
- Demokrasi Yolunda (İstanbul 1961)
- Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in Hatıraları (İstanbul 1990)