31.992 Saattir Yoksun

Sevgili Süleyman Mete

Bana yazdığın “Bu Aşkın Katili Sensin, Teslim Ol!” serlevhalı mektubunda seni şöhret etmediğimden ötürü dert yanıyor, beni suçlu buluyor ve normalde böyle bir mektup yazma niyetinin olmadığını ama insanların kendi düştüğün duruma düşmemeleri için kaleme sarıldığını söylüyorsun.

Ah Süleyman! Senin beni anlamanı beklemiyordum ama yanlış anlayacağını da ummuyordum. -İnsan neden zıtlıkları sever ki?- Çağımızın ana sorununun hız olduğunu sen de biliyorsun. Herkes, hemen bir şeyler olmak istiyor. Çile çekmek istemediği gibi zorluklara göğüs germek de istemiyor. Bugün bir hikâye yayımlayıp yarın büyük bir hikâyeci olarak isminin anılmasını bekliyor. Bana mektup yazmadan önce siteye hangi aralıklarla yazı gönderdiğine baksaydın sanıyorum bu mektubu yazmaz ve kendinden utanırdın. Mesela “Taklamakan Çölü’nde Bir Tutam Mutluluk” yazını 06.04.2013 tarihinde yayımlamışız. Bir sonraki yazın olan “Hep Dolu Verdik, Biraz da Boş Verelim!”i ise 4.12.2016 tarihinde. Aradaki farkın farkında olmadığını, sigortalı işe girdin diye tarihi de unuttuğunu varsayıyorum. Yoksa bunun mantıklı bir açıklaması yok. 3 yıl Süleyman, 3 yıl, 7 ay ve 28 gün. Yani 1.333 gün… 31.992 saat… Korkma saniye hesabına girmeyeceğim!

Ah Süleyman! Bunlar işin şakası. Benim sana asıl anlatmak istediğim başka bir konu var. Halil Cibran; yalnızlığın yumuşak, ipeksi elleri olduğunu; buna rağmen, güçlü parmaklarıyla kalbi kavradığı ve canını hüzünle yaktığı söyler. Fakat yalnızlığın, ruhani yücelmenin yandaşı olduğunu da eklemeden duramaz. Doğrudur, kişi Hakk’a yalnızken varır. Kalabalıklar içindeyken ve dahi kendi kalabalık iken değil Hakk’a, kendine dahi varamaz. Yücelmek için göğe doğru çekilmek gerek. Çekilmek yani cezbeye düşmek içinse kişinin ağırlıklarını bir bir terk etmesi lazım. Hemen aklına insanın ağırlıkları da nedir acaba, diye bir soru gelebilir. Dur ben cevaplayayım. İnsanın en büyük ağırlığı ben’i yani egosudur. Önyargıları, tartışmasız yargıları, makam ve mülk sevgisidir. Daha da sayabilirim ama meselenin vuzuha kavuştuğunu sanıyorum.

Ah Süleyman! Annenle aranızda geçen bir telefon konuşması esnasında arkadan gelen selâ sesini duyunca “Bu kimin selâsı anne?” diye sorduğunu ve annenin de “Okunan senin selân değilse tövbe için hâlâ vaktin var demektir” cevabını aldığını söylemiştin. Biz buna Anadolu irfanı diyoruz. İrfanın hayat bulmuş hali yani. O halde şöhret olma isteğini nereye koyalım şimdi? Biliyorsun şöhret; belirme, öne çıkma, tanınma anlamlarına geliyor. Yani şöhret ben’le ilgili bir tavır alma hali. Hatta ben’i kutsama hali de diyebiliriz. Düşünmeni istiyorum. İnsanın acizliğini, kâinatın varlığına oranla yok hükmünde olan varlığımızı ve dahi varlığı ve yokluğu bir olan varlık olduğumuzu. Dolayısıyla şöhret ve ün sahibi olmanın ve dahi rezil olmanın hiçbir önemi yok. Yok, çünkü ölümlü bir varlığız. Ölümlü diyorum. Öleceğiz ve diğer insanlar yaşamaya devam edecek diyorum. Sevdiklerimizi ve sevmediklerimizi dünyada bırakıp toprak olacağız diyorum. Hâlâ şöhret, şöhret deyip duracak mısın!

Şimdi bana “Abi sen de bel altı vurdun” diyeceksin sanırım. Ama böyle bir niyetim yok. Dünya haricindeki herhangi bir gezegendeki düşük yerçekimli ortamda kafa üstü duruyor olsaydım da bu mektubu yazar ve insanın önündeki en büyük engelin kendi olduğunu söylerdim. -Sen hiç kafa üstü durdun mu?- Eee, o halde neden bana “seni şöhret edecem” dedin diye de soracak olursan eğer, ben de sana senin istediğin şekilde hitap ettim. Aslında sana ben değil, sen kendine hitap ettin, derim. Ah Süleyman, ben hiç olmadım ki!

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

9 Yorum

  • Yapraksız Papatya , 20/08/2021

    Süleyman Mete’nin yazısını okuyunca çok gülmüştüm sonra yazının linkini yakın bir arkadaşıma atmıştım o da okusun diye tabi okumayacağını bildiğim için telefonla arayıp yazıyı telefonda kendim okudum ona. Fakat bu yazı beni oldukça hüzünlendirdi. Ahhh Süleyman Mete. ah ki ne ahhh
    Not: Bu aşkın katili sensin teslim ol yazısının linkini attığım arkadaşa tonlarca yazı/video linki atıyorum okusun/izlesin diye ama ne zaman sorsam okudun mu izledin mi o yazıyı /videoyu diye hep olumsuz cevap alıyorum şimdi bu yazıyı da atıcam ‘bak Süleyman Mete’nin yazısına karşılık vermiş Sulhi Ceylan’ diyerek ama kim bilir ne zaman okuyacak…
    “Bu hep böyle midir?
    Kalbin hep böyle yavaş mıdır?
    Ruknettin”

    • Mavi Kanat , 20/08/2021

      Sayın Yapraksız Papatya madem siteminizi buradan yapıyorsunuz o halde bizde buradan helallik isteyelim.Hakkinizi helal ediniz. Üzerimizde çok emeğiniz var. Kendi yoğun muhabbetinizi bizede aşıladığınız için çok mesuduz. Lâkin yeteri kadar nasiplenmediğimiz için pişmanız. Bir daha yapmamaya söz veriyoruz. Umarım affediliriz, umarım muhabbetinize layık olabiliriz.

      Bu kadar mahcubiyet yeter! Şimdi laf söyleme sırası bizde.
      Sayın Yapraksız Papatya size hâmuş dedik lafazan çıktınız. Lütfen lakabınızın hakkını veriniz. Paylaştığınız yazıların hepsini okumadığımız doğrudur.. Lâkin bu aynı hatayı defalarca yapacağımız manasını taşımıyor. Tıpkı bu gün “Sulhi Ceylan Süleyman Metenin yazısına karşılık vermiş.” Dediğinizde ‘Aaa çok heyecanlandım, hemen bakayım inşallah’ deyip okumamız gibi.. Demek ki neymiş hiç bir şey görüldüğü, duyulduğu gibi değilmiş. Demek ki her zannımız doğrulanmıyormuş.
      Size hizmet hırsızından bir tavsiye: Her daim hüsn-ü zann ehli olmalısınız. Bilhassa muhabbet beslediklerinize karşı.
      Selam ve dua ile…

    • Yapraksız Papatya , 20/08/2021

      Estağfirullah helal olsun, üzerinizde bir emeğim yok, sanıldığı gibi muhabbetli de değilim, affedilecek bir durum yok, ortada layık olunacak bir muhabbette yok.
      Haklısınız hamuş denildiğinden beri lafazanlık yapıyorum fakat tekrar eski bahtiyar günlerimizde olduğu gibi hamuş olmak için elimden geldiğince çabada gösteriyorum inşallah, bunun da bilinmesini isterim ve yine haklısınız her şey görüldüğü duyulduğu gibi değil tavsiyenize uymaya da gayret göstereceğim siz de dua buyurun inşallah.
      Paylaştığım yazıyı hemen okuyup kendimi yalancı peygamber gibi hissetmeme vesile olduğunuz için de ayrıyeten teşekkürlerimi sunarım. Allah razı olsun. Dualarda unutmamak unutulmamak dileği ile hayırla kalın.

  • birisi , 03/12/2017

    Güzel ülkenin güzel insanları..

  • Körpe , 01/12/2017

    Hayret peşimi bırakmıyor, ferahlıyorum.

  • Yıllar öncesi Süleyman Mete için şu dizeleri kaleme almıştım:

    İstanbul gibidir bu delikanlı
    Gelmez bir araya iki yakası

    Şairlerin kaleminin ucunda olmak yetmiyor mu sana eyyy Metelerin Süleyman, daha ne şöhreti istersin? Kınından sıyırıp çal kalemini bu yetinmek bilmez öykü yazarına Sulhi Abi!

  • Nevabit mi? , 29/11/2017

    Birbiriyle mektuplaşan insanları görmek ne güzel sanal dahi olsa :)

  • Başkanlık sistemi gelirse Süleyman Mete meşhur olacak.

  • Muhammed Furkan , 29/11/2017

    Süleyman Mete’nin yerinde olsam Edebifikir’i boşlamazdım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir