Künye: Yöntem Üzerine Konuşma, Descartes, Türkiye İş Bankası Yayınları, Çeviren: Murat Erşen, IV. Basım, Aralık, 2023, İstanbul.
***
Sağduyu dünyanın en iyi paylaştırılmış şeyidir, zira her kes onunla öylesine iyi donatılmış olduğunu düşünür ki başka her şeyde çok zor memnun olanlar bile sahip oldukları sağduyudan fazlasını hiç de arzu etmezler. Bu konuda hepsinin aldanması olası değildir, ama bu daha ziyade tam anlamıyla sağduyu ya da akıl diye adlandırılan iyi yargılama ve doğruyu yanlıştan ayırt etme gücünün tüm insanlarda doğallıkla eşit olduğuna delalet eder. (Sayfa 5)
Dolayısıyla şu kesindir ki buyruklarını yalnızca Tanrı’nın verdiği hakiki dinin nizamı tüm diğerlerinden kıyas kabul etmez derece daha iyi düzenlenmiş olacaktır. (Sayfa 16)
Yasaların çok sayıda olması sıklıkla kusurlara mazeret sağlar, öyle ki bir devlet sıkı sıkıya gözeti len pek az sayıda yasaya sahip olduğu zaman daha iyi idare edilir; böylece mantığı oluşturan bu çok sayıda temel kural yerine, kendilerine uymaktan bir kez bile olsun geri kalma mak yönünde sağlam ve değişmez bir karar almak kaydıyla aşağıdaki dört kuralın bana yeterli olacağına inandım.
Birincisi öyle olduğunu açıkça bilmediğim hiçbir şeyi asla doğru diye kabul etmemekti, yani acelecilikten ve önyargıdan özenle kaçınmak ve kendilerini zihnime onlardan şüphe etmek için hiçbir fırsat bulamayacağım kadar açık ve seçik şekilde sunanlardan başka hiçbir şey üzerine artık yargıda bulunmamaktı.
İkincisi inceleyeceğim güçlüklerin her birini daha iyi çözümlemek için olabildiğince ve gerektiği kadar çok parçaya bölmekti.
Üçüncüsü en yalın ve bilinmesi en kolay nesnelerden başlayıp yavaş yavaş ve derece derece ilerleyerek en karma şık olanların bilgisine yükselmek için düşüncelerimi sıra ve düzene göre yönetmek ve birbirinin ardından doğal olarak gelmeyenler arasında dahi bir sıra ve düzen varsaymaktı.
Sonuncusuysa her yerde hiçbir şeyi atlamadığımdan emin olabileceğim kadar eksiksiz sayımlar yapmak ve her şeyi genel olarak gözden geçirmekti. (Sayfa 22-23)
Ve son olarak, içinde oturduğumuz konutu yeniden inşa etmeye başlamadan önce onu yıkmak, malzemeleri ve mimarları tedarik etmek ya da mimariye kendimiz girişmek ve bundan başka yapının resmini özenle çizmek nasıl yeterli olmayıp bu işte çalışıldığı sırada rahatça ikamet edilebilecek bir başka konutun da sağlanmış olması gerekiyorsa, aynı şekilde aklım beni yargılarımda kararsız olmaya zorladığı sırada eylemlerimde kararsız kalmayayım ve bundan böyle elimden geldiğince en mutlu şekilde yaşamayı sürdüreyim diye kendime sizinle paylaşmayı çok istediğim üç ya da dört düsturdan ibaret geçici bir ahlak oluşturdum.
Birincisi Tanrı’nın bana çocukluğumdan beri içinde yetiştirilmeyi lütfettiği dine daima kararlılıkla bağlı kalarak ülkemin yasalarına ve törelerine itaat etmek ve başka her konuda kendimi birlikte yaşayacağım en sağduyulu insanlar tarafından uygulamada genellikle benimsenen en ılımlı ve aşırılıktan en uzak düşüncelere göre yönetmekti. (Sayfa 27)
İkinci düsturum eylemlerimde elimden geldiğince sağlam ve kararlı olmak ve en kuşkulu kanıları dahi bir kez onlar hakkında karar verdikten sonra çok güvenilirlermiş gibi kararlılıkla izlemekti. (Sayfa 29)
Üçüncü düsturum her zaman talihten çok kendimi yenmeye, dünyanın düzeninden ziyade kendi arzularımı değiştirmeye çalışmak ve genellikle kendi düşüncelerimizden başka tümüyle iktidarımız dâhilinde olan hiçbir şeyin var olmadığına, böylece dışımızdaki şeylere ilişkin elimizden gelenin en iyisini yaptıktan sonra bizi başarıdan yoksun bırakan her şeyin bizim için mutlak surette olanaksız olduğuna inanmaya kendimi alıştırmaktı. (Sayfa 30)
Son olarak bu ahlakı neticelendirmek üzere insanların bu yaşamda sahip oldukları çeşitli meşguliyetleri en iyisini seçmeye çalışmak için gözden geçirmeye karar verdim; başkalarının uğraşlarına ilişkin hiçbir şey söylemek istemeksizin, giriştiğim işi sürdürmekten, yani tüm yaşamımı aklımı geliştirmeye adamaktan ve benimsediğim yöntemi izleyerek elimden geldiğince hakikatin bilgisinde ilerlemekten daha iyisini yapamayacağımı düşündüm. (Sayfa 31)
Ama hemen ardın dan her şeyi böyle yanlış diye düşünmeyi istediğim sırada bunu düşünen benim zorunlu olarak bir şey olmam gerektiğine dikkat ettim. Ve şu düşünüyorum, öyleyse varım hakikatinin kuşkucuların en aşırı varsayımlarının bile sarsamayacağı kadar sağlam ve güvenilir olduğunu saptayarak, hiç tereddütsüz onu aramakta olduğum felsefenin ilk ilkesi olarak kabul edebileceğim yargısına vardım. (Sayfa 38)
Bunların ardından giderek, kuşku duyduğumu ve dolayısıyla bilmenin kuşku duymaktan daha büyük bir kusursuzluk olduğunu açıkça gördüğümden, varlığımın büsbütün eksiksiz olmadığını düşünerek, olduğumdan daha kusursuz bir şeyi düşünmeyi nereden öğrendiğimi araştırmaya karar kıldım, bunun gerçekten de daha kusursuz bir doğada olması gerektiğini apaçık anladım. (Sayfa 39)
Ama bizde bulunan gerçek ve doğru her şeyin kusursuz ve sonsuz bir varlıktan geldiğini bilmeseydik, bunlar ne kadar açık ve seçik olurlarsa olsunlar, onların doğru olma kusursuzluğu taşıdıkları konusunda bize güvence verecek hiçbir sebebimiz olmayacaktı. (Sayfa 44)
Aktaran: Mücahit Emin Türk