Künye: Yitik Cennet, Sezai Karakoç, Diriliş Yayınları, İstanbul, Mart 2014
***
Âdem’le Havva’nın cennette öncesiz sonrasızmışçasına mutlu bir hayatı yaşadıkları zaman gibiydi hayatımız batının soluğu bize gelmeden önce. (sayfa 8)
Ah, bir sarkaç gibi bir ölüme, bir hayata gidip gelen ruhlarla, sadece biyolojik yaşantının içinde vakit dolduran ruhlar arasında ne büyük uçurum vardır! (sayfa12)
Yüzümüzü Allah’a çevirdiğimiz vakit, başka bir iklim, başka bir mevsim başlamıştır. Ayrı bir mevsimin mantığı. Sarhoşluğa benzeyen bir mantık. Ama bu, Hz. Mevlana’nın dediği gibi, üzüm şarabının sarhoşluğu değil, seher şarabının sarhoşluğu. Oluşun sınırlarını zorlayan bir sarhoşluk bu. (sayfa 29)
Nuh’un gemisi, bir nevi yeniden doğuşun, rönesansın sembolüdür batmaya yüz tutmuş uygarlıklar için. (sayfa 38)
Peygamberlerin gelişi, ruhun bir şölenidir. (sayfa 39)
Toprak, gafletti. Sular ‘’hal’’di. Gemi ‘’intisab’’dı. Cudi Dağı ‘’makam’’ oldu. (sayfa 50)
Ateşin bir tarafından girip öbür tarafından çıkacaksın sapasağlam olarak. Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende: işte İbrahim olmak bu. (sayfa 54)
Zulmün sembolik levhası Nemrut, bir sineğin kanat çarpışı ve çırpışıyla devrilecekti. (sayfa 75)
Ah! Evet, varoluş, bir yitik cennetin ortaya çıkarılışı davasıdır. (sayfa 77)
Cehennemin buzlu camında sinek ve Nemrut’un sembolleştirdiği şeyin simetriği şahadet cennetinde bıçak ve kurban; kurban ve İsmail, ateş ve İbrahim’dir. (sayfa 78)
Hakikat uygarlığının varoluş hikmeti önderliği Hazreti Âdem, varoluşun temellenmesi Hazreti Nuh, inanç temellenmesi öncülüğü Hazreti İbrahim’de gerçekleştiği gibi, devlet düşüncesi, ilkeleri ve girişimi de Yusuf peygamberin hayatını dolduracaktı. (sayfa 83)
Hazreti Yakub’un evi, bir devlet ekolüydü adeta. (sayfa 85)
Firavun, cama çarpan sinektir. Kurtulamayacaktır kaderinden. Çarptığı cam, Musa’dır. (sayfa 100)
Bülbülsüzlük baykuşa gebedir. (sayfa 103)
En iyisi ölüm dansında erimek değil miydi? (sayfa 114)
Yitik cennet, yeniden bulunmuş cennete dönüştü O’nda. (sayfa 131)
Aktaran: Ahmet Seyfeli
1 Yorum