Yetişin Gençler

Yetişin Gençler, Ergenlikten Yetişkinliğe Geçiş Kılavuzu, Prof. Dr. Selçuk R. Şirin,  2020, İstanbul, Doğan Kitap.

***

Ergenliğin başlangıcı biyolojik, bitişi ise kültüreldir. (…) Ergenlik önce fiziksel değişimle başlar, ardından duygusal gelişim gelir, son olarak da zihinsel gelişimle tamamlanır. (Sayfa 28)

Tıpkı sanayi çağında çocukluktan yetişkinliğe geçiş arasına Ergenlik girmişse, şimdi de ergenlik ile yetişkinlik arasına “Beliren Yetişkinlik” yer almıştır. (…) Ergenlik dönemi aynı zamanda çocukların yavaş yavaş sosyal ve politik gündeme kafa yorduğu, kendi kimliklerini oluştururken kültürel, siyasal ve ahlaki sorulara yanıt aradığı bir dönemdir. Tüm dünyada toplumsal sorunlar karşısında gençlerin en duyarlı kesim olması boşuna değil. (Sayfa 34)

Eğer bir genç sürekli risk alıyorsa, bir duygusal boşluğu doldurma ihtiyacı var demektir. Dolayısıyla gereğinden fazla risk alan bir gençle sadece aldığı riskin sonuçları üzerinden iletişim kurup ona ders vermeye çalışmak bir işe yaramayacaktır. (…) Sürekli riskli kararlar alıp hayatını tehlikeye atan gençler aldıkları kararların sonuçlarını değil, o riski alarak hissettikleri duygusal hazzı önemserler. (…) Gençler maceraya, yani duygulanıma ihtiyaç duydukları için risk alıyorlar, akılları ermediği için değil. (Sayfa 58)

Güzellik, her geçen yıl giderek daha genç yaştaki kız çocukları üzerinden moda dergilerinde ve reklamlarda tarif ediliyor. Özünde kadınları bedenleri üzerinden kontrol etmeye dayalı bu cinsiyetçi yaklaşım maalesef kız çocuklarında negatif beden algısını körüklemekte ve başta bulumia olmak üzere birtakım yeme bozukluklarına yol açmaktadır. (Sayfa 58)

Zor olsa da, gençlerin yaratıcı enerjilerini hayata geçirmelerine yardımcı olmak için öncelikle onları düşüncelerinde özgür bırakmak, bizi yer yer rahatsız edecek soru ve sonuçlara varmalarına olanak sağlamak zorundayız. Aksi halde hem genç beyinlerimizin beyin gelişimini engellemiş hem de toplumun ilerlemesini durdurmuş oluruz. (Sayfa 76)

Çocuklarınız her ne kadar size akıl almaz şeyler anlatsa da aman siz onlara çocukça düşündüklerini söyleyerek, alay ederek, yargılayarak yaklaşmayın. Her ne kadar duyduklarınız sizi şoke etse de, onaylamasanız da unutmayın ki bir ergenin söylediği her şey onun sonraki hayatında ısrarla sahip olacağı bir fikir ya da duruş değildir. Pek çok durumda o sözler sizi sınamak için söylenen sözlerden başka bir şey değil. (Sayfa 83)

Seçenek bolluğu içinde yetişen bir genç için herhangi bir kişinin ‘son seçenek’ olduğuna inanmak eskisi kadar kolay değil. Bir aramayla, bir swipe, yani ekranın kaydırılmasıyla, bir yeni fotoğrafla, bir yeni tıkla, bir başka seçeneğin karşınıza çıkması olası. Bu kadar bol seçeneğin olduğu yerde, insanın bir tercihe tutkuyla bağlanması ve diğer seçenekleri yok sayması eskisi kadar kolay değil… (Sayfa 107)

Telkin yetmez, aslolan davranıştır. Algı ile gerçek her zaman birebir örtüşmez. (Sayfa 102)

Sadece öğreterek öğrenme devri bitiyor. Çocuklar sadece beyinden ibaret değil, duyguları var, sosyal ilişkileriyle varlar. Okullar da bu gerçeği hesaba katarak kendilerini yenilemek zorunda. (Sayfa 112)

Ortaöğretim kurumlarının işlevi belki 19. yüzyılda ilk kurulduğunda gençlere okuma – yazma ya da matematik, fen öğretmek olabilirdi, ama devir değişti. 21. yüzyılda artık okulun zihinsel gelişimin ötesine geçmesi gerekiyor. Zaten beyin gelişimi alanında yapılan çalışmalar da zihnin sadece beyne yatırım yaparak gelişmeyeceğini, sosyal ve duygusal bakımdan belli kazanımları olmayan bireylerin zihinsel kapasitelerini kullanamayacağını gösteriyor. (…) Yapılan araştırmalar gösteriyor ki zihinsel olarak öğrenme potansiyeli yüksek çocuklar eğer sosyal ve duygusal bakımdan öğrenmeye hazır değilse, sonuç büyük bir başarısızlık oluyor. Zihinsel potansiyeli ne kadar yüksek olursa olsun, sosyal ve duygusal bakımdan sağlıklı bir gelişim göstermeyen çocuklar hem okulda hem de bir yetişkin olarak katılacakları hayatta başarısız oluyorlar. Bir başka deyişle, ne okullar artık sadece akla hitap ederek ayakta kalacak, ne de çocuklar sadece zihinsel bakımdan desteklenerek yetişkinliğe hazır olacak. (Sayfa 112)

Eğer evdeki yetişkinler duygularını bastırıyorsa, çocuklar da benzer bir şekilde duygularını ifade etmekte zorlanır. (Sayfa 119)

Denenmeyen, yani işlevsel olarak kullanılmayan beyin hücreleri bir süre sonra budanıyor. O nedenle gençlerin sağlıklı beyin gelişimi, onların acemisi olduğu alanlarda yeni şeyler denemelerinden geçiyor. Peki, risk almadan denemek mümkün mü? Her deney sonuçta bilmediğimiz bir tezi test etmektir. Bu da ister istemez belli riskleri göze almayı gerektirir. (Sayfa 79)

Ergenlik döneminde insan beyninin ön tarafı ile arka tarafı gelişimini eşzamanlı olarak gerçekleştirmez. Duygusal uyarıcıları işleyen beynin arka kısmındaki limbik sistem ergenliğin başlangıcında gelişirken planlama, karar verme, hedef belirleme ve meta-cognition gibi ileri seviye düşünsel becerileri yöneten beynin ön kısmındaki prefrontal korteks ise gelişimini 20’li yaşlarda ancak tamamlıyor. Bir başka ifadeyle, duygu ve haz merkezi düşünce ve kontrol merkezinden önce gelişiyor. Risk almayan genç, beyin gelişimini tamamlayamaz. Risk almayan genç yetişkinliğe geçerken alması gereken temel ve sonuçları belirleyici olan kararları almakta zorluk çeker. (Sayfa 81)

Ergenlik döneminde beyin gelişimi son bir atılımla 10’lu yaşlarda başlıyor ve önce duygusal, sonra düşünsel kontrol merkezinin gelişimiyle 20’li yaşlarda bu gelişim tamamlanıyor. Bu temel gelişim dinamiği nedeniyle önce haz duygusu, sonra kontrol duygusu gelişiyor. Aradaki makastan dolayı da gençler risk almak zorunda kalıyor. Oldukça riskli bir karar vermekte olan bir ergene, “Aman yapma, şu gelir başına” demek yerine, onun farklı seçenekleri görmesine, neyi niçin yaptığını anlamasına yardımcı olacak duyguları hesaba katan bir diyalog başlatmak daha faydalıdır. (Sayfa 83)

Kimlik, arayış sonucu keşfedilip zamanla içselleştirilen bir süreçtir. Bu sorgulama sürecinin sonucunda gençler kendilerine verilmiş kimliklerin bir kısmını bilinçli bir şeklide içselleştirirken bir kısmını da reddederler. Bu anlamda ergenlik dönemi “verilmiş” kimliklerden “seçilmiş” kimliklere geçiş dönemidir. (Sayfa 126)

“Duygularımızı nasıl yönetebiliriz?” derseniz elinizde sihirli bir formül var: Oturup ince şeyleri düşünmek! Yani topu gelişine vurmamak. O topu kontrol edip belli bir hedefe göndermek, anlık da olsa ne olup bittiğini anlayacak kadar etrafa bakıp karar vermek. (Sayfa 101)

Gençler çoğu durumda kendi korkularının kaynağını bilmiyorlar da olabilir. O nedenle yapılması gereken ilk müdahale, onlarla korkuları üzerine sohbet edecek güven inşa etmek, kaygılarını ciddiye almak ve onları yargılamadan dinlemek. (Sayfa 170)

Dünya bankası verilerine göre, erken ölümlerin üçte ikisi ergenlik döneminde başlayan tütün, alkol, uyuşturucu madde bağımlılığı, fuhuş, hırsızlık gibi bir kısım adli suç kapsamına giren riskli davranışlardan kaynaklanıyor. (Sayfa 173)

Kişinin gerçek tutkusunun ne olduğunu nereden öğrenebiliriz? Buyurun size basit bir soru: Hayatta yaparken zamanı ve mekânı unuttuğun uğraş nedir? (Sayfa 201)

Henüz ilgilerini keşfetmemiş gençler için yapılması gereken adımlar: Zihin açıklığıyla hayatın bize sunduğu farklı alanların her birinde kendimizi sınamak. Spordan sanata, fen bilimlerinden felsefeye, mutfaktan laboratuvara her alana en azından kendimizi sınamak için merakla eğilmek. Yeni tecrübelerden kaçınmamak. Hatırlayın, gençlik denemek demektir. (Sayfa 202)

Sevmediğin prestijli bir meslek seçmek yerine, tutkuyla bağlı olduğun bir mesleğin prestijini yükselt. Hem daha başarılı hem de daha zengin olursun. (Sayfa 210)

Aktaran: Ertan Babacan

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir