Türkiye’nin Maarif Dâvası

Künye: Türkiye’nin Maarif Davası, Nurettin Topçu, Dergâh Yayınları, 2016, İstanbul, 20. Baskı.

***

“Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında aranmalıdır. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile kendisine şeref payı çıkaran hükümdarın mesud asrı nihayet bulduktan sonra, devletimizin yapısında sarsıntılar başladı.” (Sayfa 13)

“Millî mektep, zihniyet ve örfler ile, metotları ve müfredat ile, terbiye prensipleri ve psikolojik temeller ile, hattâ binasının yapı tarziyle kendini başka milletlerinkinden ayırır.” (Sayfa 14)

“Gençlik, geleceğin tohumudur.” (Sayfa 19)

“Kurtuluş Harbi’nden önceki devirde, vatan parçası diye Yemen çöllerine koşan bir gençlik vardı. Zaferden sonraki gençlik için Anadolu’da hizmet teklifi, çoğu kere sürgüne gönderilmek mânasına geldi.” (Sayfa 21)

“Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Maarif hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. Şu halde millet, maarifi demektir.” (Sayfa 30)”Üniversite gençliğinin ayaklanmaları, onları yetiştirenlerin dile gelen günahlarıdır.” (Sayfa 35)

“Mektep, mâbeddir.” (Sayfa 51)

“Varlığımıza en yakından hitap eden dil, bize en mahrem muallim, ıztıraptır.” (Sayfa 53)

“Gerçek mektepte muallimle talebe, ıztırap çekerek öğretmeğe ve ıztırapla öğrenmeğe muhtaçtırlar.” (Sayfa 53)

“Büyük bir ders, bir hakikat dersi, diyebiliriz ki gözlerin görmediğini akıl ve idrakin yarattığı manzara içinde seyretmedir.” (Sayfa 53)

“Bazen çocukluğun mukaddes hülyaları ile içine girilen, sınıflı, muallimli, siyah tahtalı ve dershaneli çatı mektep olmuyor da, birkaç gencin bir kalp etrafında kendini arayan topluluğu mektep olabiliyor.” (Sayfa 57)

“Bir milletin bağrında yabancı mektep, mektebi yıkıcıdır; millet kültürüne sokulmuş hançerdir.” (Sayfa 63)

“Üniversite profesörleriniz köy çocuğunu okutmaya başladıkları zaman memleket kurtulacaktır.” (Sayfa 66)

“Muallim, ruhlar sanatkârıdır.” (Sayfa 69)

“Devlet adamı, muallimin emrinde bulunduğu müddetçe cemaat ikbâl halinde yaşadı. Muallim, devlet adamının bendesi olduğu zaman, cemaat bozuldu, felâketler baş gösterdi.” (Sayfa 73)

“Bizim bütün tarihimiz, muallimin yükseltildiği devirlerde şan ve şerefle medeniyet ve ahlâkın zirvelerine tırmanmış, muallimin alçaltıldığı devirlerde ise uçurumlara yuvarlanmıştır. Muallimin alçaltılması, onun devlet emrinde bir bende haline getirilmesiyle başlar.” (Sayfa 74)

“Maarif, bir cemiyetin düşünüş tarzının, kültürünün ve ideallerinin cihazlanmasıdır.” (Sayfa 88)

“En aşağı üç asırdan beri sarp kayalara çarpa çarpa harap olan maarif gemimiz, bugün artık kırık dökük tekne gibidir. Ancak büroya memur, eski tâbiriyle kalem efendisi yetiştiriyor. Bugün talebelik artık ilim yolculuğu değil, diploma avcılığıdır.” (Sayfa 90)

“Memleket içinde yabancı mektep, millet kültürünün ağacını köklerinden tahrip eden ona zararlı bir nebattır.” (Sayfa 101)

“Disiplin, cemiyetin şuurudur. Gençlerin mektep duvarları arasında bir esaret hayatı geçirir gibi bunalmada oluşları, mektebin havasına serpilen sevginin azlığından olduğu kadar, gencin hareketlerine huzur ve emniyet verici kaidelerin yokluğundandır.” (Sayfa 104)

“Talebeyi imtihan tarzı ve metodları çürütülmüştür, âdeta skolâstikleştirilmiştir. Şu mânada ki, imtihanlar muallimin talebe hakkındaki bilgisine bir şey ilâve etmiyor. Onun sene içindeki kanaatini tekrar ederken, buna yalnız bir imtihan şansını ve birkaç haftalık emeğin süzgecinde kalan hafıza ağırlığının şefaatini ilâve ediyor.” (Sayfa 106)

“Muallim meselesi, maarif dâvamızın ana meselesidir. Maarifi yapacak olan muallimdir. Şayet değerlendirilmezse, maarifi yıkan da o olur.” (Sayfa 107)

“Koridorlarda talebeyi takip eden ve sınıflarda para toplayan muallim, ideal görevlerinden uzaklaştırılmış bir insandır.” (Sayfa 108)

“Her binada ders okutulmaz. Barınılan binanın üslûbundan taşarak ruhlara dağılan telkin, ilmin “hazır ol!” kumandasıdır. Ancak böyle mekânlarda ders yapılır. Mâbetteki “ibadete hazır ol!” sesine benzer bir sesi her köşesinde sızdırmayan bina, mektep binası değildir. Yeni mektep, açıldığı günden beri, kendinin olmayan binalarda muhacir veya sığıntı gibidir.” (Sayfa 111)

“Mekânını yapamadığımızdan bellidir ki, işin ruhunu bilmiyoruz. Mektebi ruhta idrâk etseydik, mekânda da yerine getirebilirdik.” (Sayfa 111-112)

“Talebe, hakikatler peşinde koşmayı meslek edinen insandır, gayesi mânevî olgunlaşma olan bir mesleğin insanıdır, mekteplerin diploma müşterisi ve istikbalin mevki dilencisi değildir.” (Sayfa 114)

“Bütün mektep gençliğimize diyorum ki; “Siz büyük adamlarsınız, halka karışmak size yakışmaz! Siz halkın önünde yürüyeceksiniz!” (Sayfa 114)

“Avrupa medeniyetinin yaptığı hataları yapmamak, Avrupalı gibi makine âşığı değil, ruh ve vicdan aşığı yetiştirmek istiyorsak, Avrupa’dan aldığımız öğretim metodlarını değiştirmemiz lâzımdır.” (Sayfa 117)

“Eğitimci, tohum olmak için toprağa girmenin zevkini yaşamalıdır.” (Sayfa 122-123)

Sokak, yarınki hayat bahçemizin fidanlığıdır.” (Sayfa 125)

“Çok okumak, okuduklarını anlayıp benimseyebilmek gibi kuvvetli bir şahsiyetin kefil olmasına muhtaçtır.” (Sayfa 135)

” Kopya, nakil ve adaptasyon yollarıyla nesilleri oyalayıp son otuz yılın lise öğretmen kadrosunu bilgisizler eline bırakan üniversite üstadları bilgi yarışmasına çıkarılsalar, bütün memleketi büyük bir sürprizle karşılaştırmış olacaklardır.” (Sayfa 166)

“Özel okul faciasının yanına eklenen yabancı dilde öğretim yapan okul felâketi, millet bağrına saplanmış hançerdir.” (Sayfa 172)

“Maaşlı konferansçılığın Hakka ecri olmadığı gibi, halka da hayrı olmaz.” (Sayfa 184)

“Çocuklarımıza, basınımıza, radyomuza, sahnemize ve mektebimize; milletin, dinin, sanatın, ahlâkın konularına bağlı derin bir iç terbiyesi vermek lâzımdır.” (Sayfa 196)

“İlkokullarda tabiat bilgilerinin yalnız müşahedeye dayanan duyusal kültürüne verilen inhisarcı önem, çocuklarımızı ancak iptidaî cemiyetlerin avcılık hayatına hazırlayıcı değerdedir.” (Sayfa 196)

“Biz bir millet sahnesi, millet üniversitesi lâzım. Sahne ve üniversite halkı ileri bir seviyeye doğru yükseltirken aynı zamanda onunla kader ve “hikmet=sagesse” beraberliği yapılmalıdır.” (Sayfa 197)

“Bize teknik okuldan daha çok idealist insan yetiştirici mektepler lâzımdır.” (Sayfa 198)

“Bir devrin vicdan hatalarını, o devir neslini yetiştirmiş muallimlerin ruh düşkünlüğünde aramak hakkımızdır. Ve nesli, içine düştüğü uçurumdan ancak muallim kurtarabilir.” (Sayfa 203)

Muallimin işi iyilerle öğünmek değil, genç ruhların hepsini iyi ve ahlâklı yapabilmektedir. Talebenin fenalıkları karşısında bağlandığımız ittihamlarla hakaretler iyi düşünürsek kendimizedir.” (Sayfa 204)

“İmtihanların talihe bağlı piyangoya benzeyen taraflarını tamamile düzeltmeli, tesadüflerden büsbütün kurtarmalıyız.” (Sayfa 205)

Mektebin eşiği, mabed gibi, ahlâk dünyasının, ruh dünyasının eşiği olmalıdır.” (Sayfa 208)

“Medeniyet kervânına yol gösteren maarifdir, kültürdür.” (Sayfa 210)

Aktaran: Kerem Dal

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir