Türkiye’de Yeni Eleştiri: Hüseyin Cöntürk

Edirne’de 1998 yılından itibaren tamamen amatör bir ruhla şair Murat Çeşme ve hikâyeci Sedat Sayın ile birlikte “Şahdamar” isimli bir edebiyat ve sanat dergisi çıkarıyorduk. Zaman zaman olumlu tepkiler yanında son derece iğneleyici eleştiriler de alıyorduk. [Örneğin; İhsan Deniz’in ‘Komedi, sürüyor…’ isimli yazısı. Yıllar sonra bir dost meclisinde Sedat Sayın bu yazıyı İhsan Deniz’e tekrar sorduğunda, hatırlamadığını belirtmiş!] Şahdamar, memleketimizdeki edebiyat hayatına verilen önemden dolayı ancak iki yıl dayanabildi ve kapandı.

O yıllarda edebiyat ortamını Dergâh, Yediiklim ve Hece gibi dergilerden tanıyor ve bazen bu mecralarda tek tuk yazılarım ve şiirlerimde çıkıyordu. Daha sonraları hem edebiyat hem de edebiyat eleştirisi konularına ilgim bir hayli arttı. Bu bağlamda Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, S. Kemal Yetkin çizgisinde ifade edebileceğim enfüsi/öznel eleştirmenler hakkında bir takım şeyler öğrenmeye çalıştım. Edebiyat eleştirisi bağlamında yaptığım okumalar neticesinde bunlardan daha farklı bir çizgide duran bir isimle karşılaştım. Hüseyin Cöntürk’e ilk defa Murat Belge’nin “Hüseyin Cöntürk dolayısıyla” isimli yazısında rastlamıştım.

Murat Belge, yazısında onu: “60’lardan beri yazmadığına göre, genç kuşaklardan edebiyat meraklısı olanlar, çok ‘işin içinde’ olmadıkça, adını bile duymamış olmalılar. 50’lerin sonunda Hüseyin Cöntürk Amerikan Yeni Eleştiri akımının bir izleyicisi olarak yazmaya başlamıştı. Amerikan Biçimciliği, sanat eserini yalnız kendi öğeleriyle değerlendirme anlayışına dayanır. Bu bakımdan, Cumhuriyet döneminde Türkiye’de egemen olmuş genel sanat anlayışına aykırıdır. Bu genel anlayışın içinde milliyetçisi olabilir, solcusu olabilir [Müslümanı, Kemalisti vb.] (zaten çok fazla çeşit yoktur); ama hepsi de sonuçta bir sanat eserini dünya görüşüyle değerlendirmekten yanadır. Bize toplum hakkında ‘doğru mesajı’ mı veriyor, öyleyse iyi.” (Radikal, 2003) diyerek değerlendiriyordu. Bir metni ideolojik bir takım kılıflarla değerlendirdiğimizde edebiyat bilimi açısından o metni anlamaya dönük bir çabadan uzaklaşıyorduk.

Bu bağlamda edebiyat eleştirmeni Hüseyin Contürk, Turgut Uyar, Edip Cansever ya da Necip Fazıl’ın dünya görüşünün ne olduğuyla hiç ama hiç ilgilenmiyordu. Bu şairlerin metinlerine [nazım ya da nesir] bakarak söyledikleri sözleri nasıl söyledikleriyle ilgileniyordu. Belge’nin ifadesiyle; ‘Ne gibi araçlara başvurmuş? Metaforlarının, imgelerinin bir iç mantığı ve tutarlılığı var mı? Söylemek istediğini eserde bir ‘organik birlik’ yaratarak, yeterince söyleyebiliyor mu?’ gibi şeylere bakıyordu.

Hüseyin Cöntürk, genç şair, yazar ve eleştirmenlere verdiği destekle tanındı. Şahdamar’ı çıkarırken kendi adıma söyleyeyim çevremizde böyle bir entelektüel destek olsaydı, [Bizim Dergi’nin batma sebeplerinden birisi buysa diğeri de her derginin malum sebebiyle aynıdır.] dergimiz sanıyorum ki daha fazla devam edebilirdi.

Cöntürk, özellikle Yenilik, Pazar Postası, Türk Dili, Yeni Ufuklar, Varlık ve Ataç gibi edebiyat dergilerinde son derece kaliteli yazılar yazmıştır. “Dönem” ve “Yordam” dergilerinde çıkan yazılarıyla, bizde “Nesnel Eleştiri” akımını başlattı. 1958’de çıkan ilk kitabı “Eleştirmeden Önce”de, New Criticism (Yeni Eleştiri) hareketinden etkilenerek (kendi deyişiyle) “eleştirme” kuramı üzerinde durmuş önemli bir yazar oldu. Bu doğrultuda ikinci kitabı ‘Çağının Şairi’nde (1960) ise şiir kuramını ele aldı. Bunlardan başka; ‘Günlerin Götürdüğü’(1962), ‘Turgut Uyar’ (1961), ‘Behçet Necatigil ve Edip Cansever Üstüne’ (1964) gibi son derece özgün eserler ortaya koydu.

Yazdığı bu ilginç yapıtlardan sonra Cöntürk bir süre sonra ortadan kaybolmuş ve uzun bir zaman yazmayı bırakmıştı. Rasim Özdenören bu durumunu; “O, edebiyat dünyasına geç girdi, erken çıktı. Çıktıktan sonra da, bir daha geri dönemedi. Mühendisti. Onun edebiyata ve eleştirmeye yaklaşımında, bu mühendis bakışı, sanıyorum başat pay sahibidir. Edebiyatı da ‘iki kere iki dört’ kesinlemesi içinde görmek istedi, fakat aradığını bulamayınca kopup gitti. Ama işlevini tamamlamadan gitti demek doğru değil. İşlevini tamamlamıştır.” (Yeni Şafak) diyerek açıklamıştı.

‘Yeni Eleştiri’, (1941) John Crowe Ransom’un aynı isimli kitabından doğmuş bir hareket. Bu kuram A. Richards ‘Pratik Eleştiri ve Anlamın Anlamı” gibi eserler ile geliştirilmişti. Ayrıca William K. Wimsatt ve Monroe Beardsley’in  “The Intentional Fallacy” makalesi bu anlayışı teferruatlı bir şekilde açıklar. [Wellek ve Warren’in “Edebiyat Teorisi” yeni eleştiri ile ilgili temel eserlerdendir.] Yeni Eleştiri, yüzyılımızın en önemli şairlerinden T.S. Eliot’un ‘Gelenek ve Bireysel Yetenek’ gibi metinlerinde çok etkili olmuştu. Hüseyin Cöntürk’te bu minvalde eski metinlerimize (Örn: Geleneksel Osmanlı Şiirine) yakın okumalar yaparak yeni yorumlar getirebilmişti.

Beyaz Arif Akbaş

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir