Tasavvuf Popülist Değil Doğrucudur

tasavvufagiriskapak

Tasavvuf Popülist Değil Doğrucudur

Dünya siyasetinde görüntü var ve görüntü arkası vardır. Görüntü arkasını bilen astrologlar, Yahudi papazları bu yolla insanların zihinlerine ve kalplerine etki ederek onları razı ederler. On iki Ada Lozan’da böyle kaybedilmiştir.  Büyük holdinglerin bu dalda kadrolu elemanları vardır. Rakip şirketin yöneticisiyle görüşmeye gitmeden önce astrolojik haritasını çıkarırlar. Bu ilim, tasavvuf gibi görünür ama değildir.

Bir ilimde önemli olan, o ilmin yönetimini kavramaktır. Metodu anlaşıldıktan sonra kişi teknik detaylara kendi isteğince girer. Tasavvufta makam, senin bulunduğun yeri gösterir, senin bilgini belirler. Makamlar arasında bir de ara duraklar, menziller vardır ki bunlara “hâl” denir. Bunun için “ Ey hâlleri değiştiren, dönüştüren Allahım! Bizim hâlimizi de en iyi hâllere dönüştür” diye dua ederiz.

Hâllerde hareket, makamlarda sükûn vardır. Bir nesne ait olduğu yeri bulduğunda hareketi sükûnete dönüşür. Bundan dolayıdır ki İslam tasavvufu aynı zamanda dinamik bir süreçtir. İnsan kendi ruhunu keşfettiği noktada sükûna erer. Biz, fizik yapımız ile gurbetteyiz. Ruh ise vatanını ister. Sıkıntının kaynağı, ruhun ana vatanından uzak olmasıdır. Bunun için “Vatan sevgisi imandandır.”

Tasavvuf, İslami ilimlerin zübdesidir, kaynağıdır.  Zühd, tasavvufun mebdeidir. Zahitlik iyidir, tavsiye edilir ama tasavvufun en tehlikeli yeridir. Son mertebeye zahitlik ile ulaşılmaz.

Savm u salât u hacc ile sanma biter zâhid işin
İnsân-ı kâmil olmaya lâzım olan irfan imiş

Bu böyledir ve kıyamete kadar da böyle kalacaktır, fakat ekserü-nâs bunu bilmez.  Ârifler, son basamağa ulaşanlar bir elin parmağı kadar az sayıdadır. Tasavvufta sosyal bakış açısı yoktur. Popüler olan değil, doğru olan seçilir. Hâller sirayet eder. Bir ârifin bulunduğu yer, bir paratoner misali iyilikleri çeker, kötülükleri def eder. Tasavvuf sadece tekkede değildir. “Der-saadet” “Dergâh-ı  Muallâ” “Dergâh-ı Muazzez” bunların hepsi İstanbul’un lakaplarıdır ve hepsi de tasavvuf tabiridir.

Tasavvufun tesirleri de sadece tekkelerde görülmez. Mesela son derece sade bir binanın kapısının muhteşem olduğunu görürüz;  bu tasavvuf kaynaklıdır. Çünkü tasavvufta “kapı” kavramı çok önemlidir. Kapı, başlamaktır, bitirirsin bitiremezsin, önemli olan başlamaktır. Başlamak ilk adımı atmaktır. Başlamak ilk adımı atmaktır. Gerisi ardından gelir. Draht-ı cân, hayat ağacı, alışılmış ağacın tersidir. Kökleri yukarıda, dalları aşağıdadır. Kaynağını Kur’an-ı Kerim’deki “Tûba” ağacından alan bu motif mimaride çok kullanılmıştır. Tasavvuf her yerdedir; edebiyatta, mimaride, diplomaside…

İstanbul’un yedi tepesinden her birinde bir dergâh vardır. Bazı sufiler, yedi tepeyi, yani yedi dergâhı dolaşırlar; nefsin yedi merhalesine mukabil olarak…

Tasavvuf, dinin rafine edilmiş hâlidir. Bu sebeple kişide bir “incelik” oluşturur. Hakk’ı buluş, kendini buluşla örtüşür. Makamlar, sufiyi ilk noktadan alıp sona ulaştırmak için düşünülen duraklardır. Kalp makamında “ marifet-i ilâhiyye”nin oluşması, lambanın yanmasına benzetilir. Artık hane mamurdur, padişahı ağırlamaya hazırdır.

Kişinin “Ben seyrü sülük yapmayacağım” demesi öncelikle ve sadece kendisine zarardır. Çünkü olduğu yer onun asıl yeri değildir. Makamlar, Hakk’a kurbiyyeti sağlar.

Kaynak: Mahmud Erol Kılıç, Tasavvufa Giriş, Sufi Kitap, 4. Baskı, Haziran 2013, İstanbul, sf. 320-321-322.

 

Aktaran: Ömer Ertürk

 

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir