Künye: Sezai Karakoç’un Şiir ve Şair Anlayışı, Davut Bayraklı, Nizamiye Akademi, 1. Baskı, Kasım 2017, İstanbul.
***
Necip Fazıl Kısakürek’in 1955’te Sonsuzluk Kervanı’nda yayımladığı şiir hakkındaki görüşleri, Türk Edebiyatının en disiplinli poetikasıdır. (syf. 21)
Necip Fazıl poetikasını, dinsel bir temel üzerine kurarak, Cumhuriyet dönemi poetik anlayışında kendisine apayrı bir yer açar. (syf. 28)
Divan şiirinin poetikası kendiliğinden ortak, tek bir felsefenin ürünüyken, cumhuriyet devri poetikası farklı felsefeler üzerine bina edilmiş “tekil poetikalardan” oluşur. (syf. 29-30)
Yaşamın, şiirin kristalize olmuş düzeyine taşınması yerine; şiirin, yaşamın sıradanlığına indirgenişi olarak da görülebilecek bir akım olan Garip, hayatın bayağılığı diyebileceğimiz bir tarzı şiir olarak seçmiştir. (syf. 39)
Sezai Karakoç; Türk şiirinin evrelerini dikkatle inceleyen; Batı ve Arap şiir dünyasını yakından takip eden; neticede de kendi poetik görüşünü uzun soluklu olarak kaleme alan; bütüncül bir eser verme noktasından hareket eden modern bir Türk düşünürüdür/şairidir. (syf. 42)
Karakoç’a göre İlhan Berk, İkinci Yeni şiirinin öncüsüdür, bu akımın “en soyutçusu, en dilcisi, en ülkücüsü, en toplumcusu, en gerçekçisi, en düşçüsü, en yabancısı, en yerlisi” İlhan Berk’tir. (syf. 52)
Sezai Karakoç’un derin ifadelerle ortaya koyduğu İslâmî çizgi, onu İkinci Yeni şairlerine ve bu şiir akımının içine dahil etmeye engel teşkil etmişti. Zira bu şiirin öncüleri içerisinde İslâmî hassasiyetleri olan neredeyse sadece Sezai Karakoç’tu. Bu nedenle meseleye kendi açısından bakanlar onu, İslâmî bir çizgide gördüklerinden İkinci Yeni eğilimine bağlayamıyorlardı. (syf. 66)
Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu da “Şiirin kısırlaşıp kıtlaştığı Türkiye ortamında ayakta kalan Sezai Karakoç’un İkinci Yeni’nin maddeci, sığ ozanlarıyla aynı kefeye koymak büyük yanılgıdır” der. (syf. 67)
Diriliş dergisinde Karakoç, kendisini İkinci Yeni’den görmediğini belirterek şunları yazar, “Benim İkinci Yeni ile ilgim, aynı dönemde şiir yazmam ve belki biçim bakımından bazı ortak yanlarım bulunmasından ibarettir” der. (syf. 69)
Garip şiiriyle tıkanan şiir kanallarını açan; şiir dilinde duyarlılığa yeniden dönüş yapan; merkezinde Turgut Uyar, İlhan Berk, Edip Cansever, Ece Ayhan, Cemal Süreya, Sezai Karakoç ve Ülkü Tamer bulunan İkinci Yeni şiiri, poetik tartışmalarla boy veren bir şiir hareketidir. (syf. 72)
İkinci Yeni öncü şairleri İ. Berk, E. Cansever, T. Uyar, C. Süreya ve E. Ayhan’ın şiir çizgileri ile Sezai Karkoç’un şiir çizgisi arasındaki farklılık ilk olarak düşünce planındadır. Bu şairlerin şiirleri ve şiirlerine zemin hazırlayan dünya görüşleri Marksizm ve Sosyalizm’e dayanmaktaydı. Hatta bu şairlerin bazılarının şiirlerinde, yer yer İslâm ve kutsal inançlar rencide edilecek seviyede, şiirin ironisi içinde kullanılıyor; bazıları ise şiirlerinde din dışı gibi hareket ediyordu. (syf. 75)
Ekolün temel dinamiğini oluşturan düşünce sistemi İslâm’dır. O, dinî, “varlığın temel kaynağı, varoluş sebebi, dünya görüşü ve metafizik bir sistem” olarak anlamış, benimsemiş, bu şekilde anlaşılması için çaba sarf etmiştir. Geliştirdiği bu düşünce akımına da “Diriliş” adını vermiştir. (syf. 80)
Karakoç şiirinin bir başka boyutu ise tarihe, geleneğe, evrene ve topluma karşı sorumluluk hisseden şair, bu sorumluluklarını şiirleriyle yerine getirirken şiirine sosyal bir içerik kazandırır. Gerekli gördüğü yerden yine toplumu ve insanları, iğneler, eleştirir ve onlara doğruyu gösterir. Neticede şiiri bir araç olarak kullanan Karakoç, bu vesileyle toplumla ve evrenle bir bağ kurar. (syf. 96)
Sezai Karakoç’ta tarih, genelde İslâm uygarlığı, özelde ise Osmanlı tarihidir. Ayrıca şairin diriltmek istediği de bu uygarlıktır. (syf. 97)
Edebiyat Yazıları I’de “Şiir, diğer sanatlar için kullanılmamalı” diyen Sezai Karakoç’a göre şiir, tüm insanların kaynağıdır: “Bütün sanatlar onun ateşini çalmış, böylece her sanata şiir yayılmıştır. Bunun içindir ki musiki parçasında şiir, resimde şiir, mimaride şiir, sinemada şiir aranır. (syf. 99)
Şiirde insanı değerlendiren Sezai Karakoç, “Şiirin gerisinde insan olmalıdır. ‘Her çağda, her şiirle yenilenen…’ İnsansız şiir tez ölür…” (syf. 101)
Dünya görüşü olarak İslâm’a bağlı olan, her planda İslâm uygarlığının yeniden dirilişini savunan Karakoç, bu görüşlerin ışığında bu uygarlığın oluşturduğu sanat geleneğinin yeniden canlandırılması gerektiği düşüncesindedir. (syf. 102)
Edebiyatımızın gelenekten kopuşunun Tanzimat’la başladığını dile getiren Karakoç’a göre, Tanzimat’tan bu yana şiirimizin tamamen Avrupa’ya dönüşü büyük şiir geleneğimizi yıkmış, bugün kısır, verimsiz ve çaptan düşmüş şiire yol verir. (syf. 103)
Din duygusu, inancın özü, metafizik açılımı ve gerilimi Sezai Karakoç’un şiirinden çıkarırsanız elde edeceğiniz şiir bir çeşit cesettir. Zira Karakoç şiirinde metafizik/din olgusu cesede ruh veren bir özelliğe sahiptir. (syf. 109)
Şiirin ebedi biçimini bulduğu an, oluşun bittiğine, metamorfozun tamamlandığına inanan Karakoç, “Bal ve ipek hazırdır. Şiir tamdır” der. (syf. 126-127)
Kendisi dışındaki İkinci Yeni şairleri ya din dışı ya da Marksist bir dünya görüşü benimsemişlerken, Karakoç; İslâmî bir dünya görüşüne sahiptir. Karakoç poetikasının geneline bakıldığında, uygarlığa, topluma ve bireye dönük tüm öneri ve referanslarında belirleyici ana unsur İslâm’dır. (syf. 133)
Sezai Karakoç, şiir poetikasındaki “gerçek” anlayışında görülen mistik ve metafizik kökle, farklı bir şiir çizgisi oluşturur. Bu şiirde kullandığı kavram ve temalar da yine İslâmî ve tasavvufî bir öz taşır. Çünkü onun gerçeklik algısının kaynağı İslâm ve tasavvuftur. (syf. 136)
Sezai Karakoç’a göre şair “Toplum Önderidir.” Karakoç, şairlerin birer toplum önderi oldukları veya olmaları gerektiği üzerinde özellikle durmuştur. (syf. 154)
Gelenek açısından bakıldığında Karakoç; Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl gibi isimlerin dışında Muhyiddin İbnû’l-Arabî, İmam Gazâlî ve Fuzûlî, Baki, Nedîm gibi isimleri poetikasını oluştururken inceler, onların şiir ve düşünce anlayışlarını, modern şiirin süzgecinden geçirir; neticede de kendi şiir ve şair anlayışının poetik temellerini geçmişten günümüze yansıyan bu şairlerin tecrübelerinden faydalanarak kurar. (syf. 179)
İşte tüm bu noktalardan bakıldığında Sezai Karakoç, modern Türk şiirinde poetik duruşuyla, yani şiiri ve şairliğiyle ayrı bir konumda incelenmesi gereken bir şairdir. (syf. 192)
1 Yorum