Sevgiye ve Sevenlere Dair

Künye: Güvercin Gerdanlığı (Sevgiye ve Sevenlere Dair), İbn Hazm, Çev. Mahmut Kanık, İnsan Yayınları, 29. Baskı, İstanbul

***

Güvercin Gerdanlığı, güvercinlerin boynunda bulunan halka biçimindeki tüyler, klâsik İslâm edebiyatında, boyna geçen ve ölünceye kadar çıkmayan ‘aşk zinciri’ sembolü olarak birçok şair tarafından kullanılmıştır. (s. 15)

Benim düşünceme göre aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir. (s. 23)

“Aşkın öldürdüğü bir kimseye kefaret ve kısas gerekmez.” (s. 43)

Hemen hemen hiç değişmeksizin çoğu kez aşkın dış güzelliğe bağlanmasını sağlayan neden, ruhun kendisinin bizzat güzel olmasıdır. Bu nedenle ruh güzel olan her şeye hemen tutulur; güzel ve hoş motiflere karşı bir eğilim gösterir. (s. 48)

Çünkü sen beni ziyaret edecek olursan eğer, karanlık adıyla bir şey kalmaz ve aydınlık aramızda yer eder. (s. 58)

“Ey beni görmediğim birini sevmekten dolayı ayıplayan, beni aşkta zayıf birisi olarak tanımakla aşırı davrandın. Peki söylesene bana, cenneti de ancak tasvirle tanımıyor muyuz?” (s. 64)

“Gönlümü düşüncelerimin karmaşasına sürükleme cinayetini işledi gözüm. Öyleyse bakışlarımdan öç alsın diye salıveriyorum gözyaşlarımı.” (s. 67)

“Genç bir adam vardı, sevgilisinin boynu oldukça kısaydı; bu yüzden uzun boyunlu kadınlar ona karayılan gibi geliyordu.” (s. 75)

Aşkın açığa vurulması, çoğu kez aşkın hayâya galebe çalması ve aşkını ilan etme ihtiyacının her türlü ağırbaşlılığı yok etmesi nedeniyledir. Böylesi durumlarda, insan kendine hâkim olamaz ve başka bir davranış göstermek için kendini zorlayamaz. (s. 88)

“Ölümden daha güçlü olan şey, bize ölümü göze aldıran şeydir; candan daha kıymetli olan, uğruna canın feda edildiği şeydir.” (s. 97)

“İsterdim ki yüreğimi bir bıçakla yarıp açsınlar ve seni oraya yerleştirsinler; sonra da kapatıp diksinler. Böylece sen hep orada olasın; diriliş gününe kadar, başka yerde değil, orada kalasın!” (s. 119)

“Bakışlarını tek bir nesne üzerine odaklama; çünkü güzellik daima çoğalmaya ve yayılmaya elverişlidir.” (s. 124)

“İyi bir kolyede incilerin dizilişi gibi, kendisinde güzelliğin ahenkle dizildiği sevgili! Yüzüm mutluluktan parlarken, nasıl oluyor da ölümüm kasıtlı olarak senin elinden oluyor?” (s. 138)

İhanet daha çok sevgililerin yaptığı bir iş olduğundan, onlarda vefalı davranış çok seyrek görülür. Bunun için onların göstereceği azıcık vefa, başkalarının göstereceği çok büyük vefakârlığa denk olur. Bu konuda şu dizeleri yazdım (Vâfir):

Ben karıncaların yol alışını çok net görüyorum; oysa hasımlarım koskoca fil yuvalarını görmüyorlar. (s. 147)

“Sevgilinin azıcık vefası çok sayılır; tersine, aşığın çok vefası az sayılır. Bir korkağın rastgele bir başarısı, durmadan ölümle karşı karşıya savaşan cesur kahramanın başarılarından daha büyük görülür.” (s. 147-148)

Sevgilisiyle buluşup görüşme yasaksa, aşığın bulduğuyla yetinmesi gerekir. Kuşkusuz bunda, ruh için bir eğlence, umut için bir besin kaynağı, özlem için yeni bir diriliş ve biraz da yatışma vardır. Aşığın aşığına tutkusu ve aşkın etkisinde kalışı oranında kanaatin dereceleri çeşitlidir. İlki ziyarettir. Bu, umutlardan bir umuttur; âşıklardan her biri, ötekinin gönlünden geçenleri bilmesi nedeniyle biraz sıkıntı ve çekingenlik doğarsa da, kaderin sunduğu değerli bir fırsattır. (s. 164)

Giysilerini ya da elinin dokunduğu bazı eşyaları görmekle yetindim. (s. 166)

Ruhların birleşimi, gerçekten sonuç itibariyle bedenlerin birleşiminden bin kez daha güzeldir. (s. 169)

“Dedim ki: ‘Derdimin ilacı yine derdimde aranmalı! İşte akılları şaşırtan da budur!” (s. 176)

Öyleyse ey nefsim! Kurtuluşa doğru koş; keskin ince ağızlı, bilenmiş kılıçlar gibi ol; nüfuz et iyice derinlere. (s. 232)

Kısacası, bütün bunları ikiyüzlülükle söylemiyorum. Ayrıca İran tarzı sofuluğu benimsemiyorum. Zorunlu dinsel görevler, yani emredilen farzlar yerine getirilirse, yasaklanan haramlardan sakınılırsa, insanlarla olan ilişkilerde erdem unutulmazsa, iyi insan niteliğine sahip olunur. Geriye kalan benim için o kadar önemli değil. Allah bana yeter! (s. 250)

İnsanın aklının derecesini gösteren şey, yaptığı seçimdir. (s. 278)

“İlimsiz şiir, temelsiz duvara benzer.” (s. 282)

Aktaran: İbrahim Orhun Kaplan

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir