Selahaddin Şark’ın Kartalı

Tarih, bütün insanlık için her dönemde önemini muhafaza etmiş; ders almak, ibret nazarıyla bakmak, geleceğe bir yol haritası çizmek için kayıt altına alınmıştır. Bu durum günümüzde de değişmemiş aksine teknolojik imkânların kullanılması ile daha da önem kazanmıştır.

Tarih yazımı içinde yakın tarihte popülerliğini artıran bir yazım tekniği de tarihi romanlardır. Salt tarih bilgisini okura, araştırmacıya aktarmak yerine bunu belirli bir kurgu içinde yapan tarih romanları, metnin kalitesi, bilgilerin doğruluğu gibi kriterlere bağlı olarak büyük bir okur kitlesi tarafından beğeniyle takip edilmektedir.

Kahramanlık hikâyeleri ile yoğrulan kültürümüz bu yazım türü için gerçekten çok elverişli. Yazarlarımıza ilham olabilecek birçok şahsiyet ve olayı geniş bir coğrafyaya ve uzun yıllara yayılan kültürümüz içerisinde rahatlıkla bulabiliriz. Bu güzide şahsiyetlerden biri de Selahaddin Eyyubî…

Özellikle Kudüs’ü fethiyle tanıdığımız Selahaddin Eyyubî, yaşadığı dönemde özellikle haçlılara karşı verdiği mücadele ve Müslüman devletleri tek bir çatı altında toplama yönündeki gayretleriyle tanınmayı ve üstünde çalışılmayı hak eden bir devlet adamı. İşte tam bu noktada Ali Emre’nin geçtiğimiz kasım ayı içerisinde Ketebe Yayınları’ndan çıkan son romanı “Selahaddin Şark’ın Kartalı” karşımıza çıkıyor.

Tarihi roman türünde bir eser olan “Selahaddin Şark’ın Kartalı” Ali Emre’nin, yayın dünyasına hızlı ve güzel bir giriş yapan Ketebe Yayınları’ndan çıkan dördüncü kitabı. Diğer üç kitabı ise “Kıyamet Mevsimleri”, “Milyon Sesli Mızıka” ve “Nureddin Zengi Şark’ın Kandili”. Bu kitaplar arasında özellikle “Nureddin Zengi Şark’ın Kandili”, “Selahaddin Şark’ın Kartalı” kitabında anlatılan dönemin hemen öncesini hikâye etmekte. Bu sebeple ilgilenen okurun “Nureddin Zengi Şark’ın Kandili” kitabını okuduktan sonra diğer romana geçmesi daha iyi anlaşılabilmesi açısından faydalı olacaktır.

Çok uzaklaşmadan asıl konumuza dönecek olursak  kitap dört yüz yetmiş sayfa. Evet uzun bir roman ama okumaya başlayınca gayet akıcı ve kendine çeken üslubuyla bir çırpıda bitiveriyor. Kitabın kendi içinde bölümlere, bölümlerinde başlıklara ayrılmış olmasının da bu okuma rahatlığına katkı sağladığı söylenebilir. Bunun yanında Ali Emre sadece Selahaddin Eyyubî’nin değil yanındaki karakterlerin hikâyelerini de gayet güzel bir şekilde işleyerek kitaba farklı bir derinlik kazandırıyor. Hatta zaman zaman bu ara hikâyeler sizi ana konudan daha çok içine çekebilir.

Ali Emre’nin kurgu esnasında dönemin sosyal gerçekliğini ve şartlarını atlamamış olması da romanın bir başka iyi noktası olarak zikredilebilir.

Bütün bunların dışında kendi içinde kronolojik, zaman kurgusu düz bir çizgide ilerleyen hikâyeler sizi daha çok cezbediyorsa kitabı okurken bir miktar zorlanmanız mümkün. Çünkü bölümler arasında zaman çizgisel değil dağınık ilerliyor. Ayrıca metinler arasında anlatımı güçlendirmek için koyulan kısa diyalogların bir kısmı metnin geri kalan kısmına nazaran bir miktar havada kalmış, tam metne işlememiş gibi duruyor. Editöryal işçiliğin ve kapak tasarımının da en az kitabın kendisi kadar başarılı olduğunu söylemek mümkün.

Toparlamak gerekirse “Selahaddin Şark’ın Kartalı” anlattığı özel şahsiyet ve anlatım gücü ile gerçekten ciddiye alınması ve okunması gereken kitap. Bu güzel kitap için Ali Emre ve Ketebe Yayınları ekibine teşekkürler…

Rıdvan Güngör

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir