Üstad Muharrem Cezbe’nin “Osmanlı Tokadı Nasıl Atılır?” serlevhalı kitabı nihayet yayımlandı. Hemen, bu üstad da kim diyeceksiniz, biliyorum. O halde önce üstattan bahsedeyim.
Efendim Muharrem Cezbe, 1829 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde gözlerini dünyaya açtı. Kendisini gayet cerbezeli, sıkıntılı, hareketli ve mücadele dolu bir hayat bekliyordu. 1853-1856 Kırım Harbi’nde savaştı ve Ruslar’a esir düştü. Beş yıl Rus zindanlarında ömür törpüledi ve akabinde İstanbul’a avdet etti. 93 harbinde savaştı. Askeri çevrelerden orduda kalmasına yönelik yoğun baskılara boyun eğmedi ve kendini ilim ve edebiyat dünyasına hasretti. 1928’de harf inkılabına muhalefet ettiği için yurt dışına çıkmaz zorunda kaldı. Anlaşılan dert defteri henüz kapanmamıştı. Doğu Türkistan’a gitti ve bir müddet de Hint müslümanlarının arasında kaldı. Vatanına dönmek için ezan yasağının kalkmasını ve hakkındaki takibatın kaldırılmasını bekledi. 27 Mayıs 1960’dan sonra ise İstanbul’da münzevi bir hayat sürdü. En son Mostar dergisinde makaleleri yayımlandı. Efendim, işte Üstad Muharrem Cezbe’nin kısa hayat hikâyesi böyle.
Üstad’ın “Osmanlı Tokadı Nasıl Atılır?” kitabından bahsediyordum. Kitabın ortaya çıkış hikâyesini isterseniz üstadın kendine has o müthiş Türkçesi ile dinleyelim: “Divanyolu’ndan Hükümet’e doğru teyelliyor idim. Birden bire çevremde taze bir delikanlı zuhur etti. “Efendim, Üstadım” deyerekten eteğime yapışıverdi ve bin veçheden, kırk türlü lügatten nâmeler paralayaraktan rica ve mihnet dökerekden “Mostar nam mecmuamıza o muhteşem mekalelerinizden lütfedip bahşeder misiniz?” deyû bendenizden birtakım inşa ve tahrirat talep etti. Fakir, “Evladım, kimsin, kimlerdensin? Hayrola, bu fakiri nereden buldun?” deyû sual eyledim. “Aman efendim, zât-ı âlîlerinizi bilmeyen mi var? Bendeniz Mostar nam mecmuanın neşriyyât müdiri Mehmet Raşit Küçükkürtül. Mecmuamız himmet-i âlilerinize muhtaç vaziyettedir. Lütfeder müstesnâ eserlerinizi mecmuamızda neşrederseniz mesrur ve müşerref oluruz” dediydi… “Pekiy o halde sizin mecmuanıza üdebâ ehlinden birtakım hadisât ve hatırât nakledeyim” dedim. Çocukcağız keyften dört köşe oldu hafazanallah.” İşte Üstad Muharrem Cezbe’nin kitabının ortaya çıkmasının hikâyesi böyle.
Mostar dergisindeki makalelerinde derlenen kitapta her makalede bir edebiyatçı, siyaset adamı ya da fikir adamının hiç duyulmamış bir hatırası biz kârilerini bekliyor. Üstadın Namık Kemal’i nasıl tanıdığını, Necip Fazıl Kısakürek’in Ahmed Hâşim’i niçin tokatladığını, İngiliz ordusuna asker olarak yazılmak isteyen şairleri, Şair-i Âzâm Abdülhâk Hâmid beyin yediği herzeleri, bir takım kendini bilmezlerin neden Necip Fazıl Kısakürek’e dil uzattığını, Yahya Kemal’in niçin Nobel ödülü alamadığını, Mehmed Akif Ersoy’un büyüklüğünü, Cumhuriyet erkeğinin niçin olmadığını, Benî İsrâil’in Bilâd-ı Şam’da ne işi olduğunu, gâvura gâvur demeyince ne olduğunu, Türk maarifinin nasıl salaha kavuşacağını, mandacı başçavuş Halide Edip’in niçin Frenkçe telifat verdiğini, çubuk içmenin caiz olup olmadığını, sâbık Maraş milletvekili Ahmet Hamdi Tanpınar’ın niçin münekkid olamadığını ve daha birçok sorunun cevabını merak ediyorsanız, Muharrem Cezbe’nin buram buram Türkçe kokan eserini okumalısınız.
Yeri geldiğinde son derece şedit bir münekkid olan üstadın kaleminden kurtulan edebiyatçı azdır. Dile kolay yüz seksen küsur yıllık bir hayat var önümüzde. Haliyle üstadın tanımadığı paşa, şair, edebiyatçı ve muharrir yok gibi. Dolayısıyla üstadın kitabı Türk edebiyat ve entelijansıyasına birinci elden ışık tutuyor. Fakat şu üzücü haberi de vermeliyim. Kitabın son makalesine geldiğinizde sizi şöyle bir başlık karşılıyor “Veda ve Vasiyyetim” Evet Üstat son makalesinde Mostar dergisinde yazı yazmayı bıraktığını anlatıyor ve sonrasında vasiyetine geçiyor. Üstadın vasiyetini emir telakki eder ve tekrar yazı dünyasına dönüp bir fakirleri metinleri ile feyizyap etmesini rica ederiz.
Serdar Kocabaş
2 Yorum