Attila K. Sezer, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” adlı romanını tahlil etti…
***
Kenan Akyüz’ün deyimiyle, “Türk romanındaki Fransız natüralizminin ilk büyük temsilcisi”[1] olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, mizahi yanı kuvvetli romanlarıyla edebiyatımızda farklı bir yere sahiptir. 1912 yılında kaleme aldığı Kuyruklu Yıldız Altında Bir izdivaç adlı kitabında Halley Kuyruklu Yıldızı’nın dünyaya çarpacağı söylentisine İstanbul halkının verdiği tepki çerçevesinde gelişen olayları konu alır.
Bu çalışmanın amacı, söz konusu romanda kadına ve evlilik kurumuna bakışı, romandaki karakterler üzerinden incelemektir.
Romanın Kısa Özeti
Halley Kuyruklu Yıldızı’nın dünyaya çarpacağı söylentisi mahalle halkı tarafından dedikodu konusu olan bir olaydır. Özellikle kadınlar, şuradan buradan duydukları yalan yanlış haberleri, bire bin katarak birbirlerine anlatırlar. Genç ve hevesli bir gazeteci olan İrfan Galip Bey, genç bir kadının kendisine müspet cevap vermemesi dolayısıyla bütün kadınlara düşman olmuştur. Bu bilgisiz kadınları kandırarak onlardan öcünü almak ister. Bu doğrultuda bir konferans düzenler, mahalledeki tüm kadınları çağırır ve kuyruklu yıldızın dünyaya çarptığını rüyasında görmüş gibi anlatır. Hatta daha etkili olması için hizmetçilerine çeşitli gürültü ve ses oyunları yaptırır.
Bu konferanslar devam ederken bir isimsiz mektup alır. Mektup, genç bir kadından gelmektedir. Çok samimi bir üslupta yazılmıştır ve kuyruklu yıldız hakkında malumat istenmektedir. İrfan Galip, bu mektubu yazan kadına âşık olur ve cevaben çok duygulu bir aşk mektubu yazar. Uzun süren yazışmalar sonunda kadın evlenmeyi kabul eder fakat düğünün kuyruklu yıldızın dünyaya çarpacağı gece olmasını ister. İrfan Galip bunu kabul eder. Düğün gününe kadar hiç görüşmezler. Zifaf gecesi birbirlerini ilk defa görüyor olmanın heyecanıyla konuşmaya dalarlar ve kuyruklu yıldızın çarpma anını kaçırırlar. Fakat zaten anormal bir şey olmaz. Roman, yeni evlenen bu iki gencin saadetiyle sona erer.
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç Romanında Evlilik Kurumu ve Kadına Bakış
Denilebilir ki roman, fantastik unsurlarla süslenerek, aslında Türk toplumundaki evlilik kurumunu eleştirir. Romanın ana karakteri İrfan Galip’e göre evlilik, yaşadığı toplumda sadece uyulması şart bir âdeti yerine getirmek için yapılan bir eylemdir. Hal böyle olunca şiddetli geçimsizlikler kaçınılmazdır. Zira ona göre, karı koca arasında, hisçe, terbiyece, zevkçe bir uygunluk olmalıdır. Çünkü o, kendisine “eş ola[rak] el ele vererek gençliğin aşk dolu hayallerinde, altın ufuklarında ortak bir yükselme zevkiyle uçacak bir melek”[2] aramaktadır.
Romanın yazıldığı dönem göz önüne alındığında sosyal hayatta kadın ve erkeğin bir arada olmadığı görülecektir. İşte bu durumun sonucu olarak İrfan Galip, kadınlar hakkında yanlış düşüncelere sahiptir. Çünkü onun yakinen gördüğü kadınlar sadece aynı mahallede yaşadığı komşularından ibarettir. Galata, Beyoğlu gibi eğlence merkezlerinde kadın ve erkeğin birlikte vakit geçirebileceği kahvehane, pastane tarzı yerler varsa bile, İrfan Galip mizacı gereği böyle yerlere uğramaz. Bütün bunların üstüne, zaten çok kısıtlı olan imkânlara rağmen bir kadını beğenip ona hislerini söylemek istediğinde kendisiyle alay edilen İrfan Galip, kadınlara düşman kesilir. Ona göre artık her kadın mezarlıklarda çömelip kâğıt helva yemeği eğlence sanan aşağılık bir yaratıktır.
Fakat bu düşüncesi aldığı bir isimsiz mektupla tamamen değişir. Bu durum bir kurgu boşluğu olarak görülebilir. Lakin hayatında hiç hayalini kurduğu kadın tipine rastlamayan İrfan Galip’in bu mektuba aşırı reaksiyon göstermesi de makul karşılanabilir. Yine de hiç tanımadığı bir kadına evlilik teklif etmek, hatta hiç yüzünü görmeden evlenmeye razı olmak pek de akıllıca bir iş olmasa gerektir. Hüseyin Rahmi’nin kadın ve erkek hakkındaki düşünceleri göz önüne alınırsa buradan erkeğin ne kadar safiyane duygular içinde olduğu, bir mektuptan yazarının durumunu çıkarabildiği düşünülerek erkeğin kadına karşı üstün olduğu çıkarılabilir.
İrfan Galip’e mektup yazan meçhul kadın, yani Feriha Davut, romandaki olumlu karakterde çizilmiş tek kadındır. Bir kere eğitimli oluşuyla, spora olan merakıyla diğer kadınlardan ayrılır. Mektuplarına attığı “kadın olduğuna üzülen bir zavallı” imzası, Feriha Davut’un yine Hüseyin Rahmi’nin kadın üzerine düşünceleri akla getirildiğinde ütopik bir karakter olduğu söylenebilir. Bu duruma örnek olarak, romanda bu kadının ailesinden, özellikle babasından hemen hemen hiç söz edilmemesi, çünkü o dönemde böyle ileri görüşlü ailelerin olmaması gösterilebilir.
Feriha Davut da evlilik konusunda İrfan Galip’le aynı düşünceler içindedir. İrfan Galip’i ilk gördüğünde, “İşte fikrime yakın bir bey… Gördüğü gibi yaşamakla yetinmeyip milletlerin yaşayışlarına tenezzül eden bir Türk”[3] diye düşünür. Hâlbuki İrfan Galip, batılı devletlerin sadece yaşayışlarıyla ilgilenmez. Bilim ve teknolojiyi yakından takip eder. Sıradan bir Osmanlı gencine göre son derece donanımlıdır. Bu yönüyle İrfan Galip şahsında Hüseyin Rahmi’nin kendisine de görebiliriz. Nitekim Hüseyin Rahmi de İrfan Galip gibi çok kere efsane söylentilere karşı pozitif bilimleri savunmuştur.
Feriha, Davut’u sıradan bir Osmanlı kadınından ayıran bir diğer özellik, seçilen değil seçen konumda olmasıdır. İrfan Galip’e yazdığı ilk mektuptan itibaren aslında onu daha önce gördüğü bellidir. Sadece bir oyun oynamak istemiştir. Hatta İrfan Galip’in kendisi hakkında yanlış bilgiler edinmesine sağlar; kendisinin servet düşmanı bir fahişe şeklinde tanıtır. Fakat İrfan Galip bunların hiç birine aldanmaz. Bir nevi sınavı geçerek Feriha ile evlenmeye hak kazanır.
Feriha Davut, geleneklere uymadığı gibi, onları değiştirerek yenilikçi bir rol üstlenir. Kız isteme, nişan, düğün gibi törenler Feriha’nın istediği gibi yapılır. Ve bu kararlarında kimse ona karşı çıkamaz. İrfan Galip, böyle bir kadının hayatta yalnızca bir kere karşısına çıkacağını bildiği için tüm şartları kabul eder.
Romanın son sahnesi, yani gelin ve damadın ilk defa yüz yüze gelmesi, tüm sırların açığa çıkmasını sağlar. İrfan Galip ve Feriha Davut müstakbel eşlerinin tam aradıkları gibi bir insan çıkması sebebiyle çok mutlu olurlar. Feriha Davut, oynadığı tüm oyunları bir bir anlatır. İrfan Galip, evlilik hakkında düşündüğü bütün müspet düşüncelere karşısındaki kadının da sahip olduğunu görünce şaşırmaktan başka elinden bir şey gelmez. Onları birleştiren Halley Kuyruklu Yıldızı altında evliliğe birlikte adım atarlar.
Sonuç
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç adlı romanında, Osmanlı toplumundaki evlilik anlayışını eleştirirken konunun ana sorunlarını tespit etmekle kalmamış, okura eşitli çözüm önerileri sunmuştur. İrfan Galip’in konferansı dinlemeye gelen kadınlara anlattığı rüya, Binbir Gece Masalları ve Muhayyelat-ı Aziz Efendi’de de görülen hikâye içinde hikâye anlatma tekniği olarak görülebilir. Bu tekniğin bir romanda kullanılması ayrıca önemlidir. Sonuç olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç adlı eseriyle edebiyatımızda müstesna bir yere sahiptir.
Kaynakça
[1] Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İnkılap Yay., İstanbul, 1995, sf. 142.
[2] Hüseyin Rahmi Gürpınar, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Özgür Yay., İstanbul, 2004, s. 47.
[3] A.g.e., s. 170.
4 Yorum