Davut Bayraklı, Kitab-ı Mukaddes üzerine kaleme aldığı eleştirilerini “Kutsalın Buharlaşması” adıyla kitaplaştırdı. “Kutsalın Buharlaşması” aceleye getirilmemiş, güçlü ve ikna edici argümanlarla işlenmiş bir kitap. Bayraklı, tarihsel konuların teknik ve bilimsel yorumlanmasıyla bilgi güvenilirliğini arttırmakla kalmayıp, insandaki merakı tatmin etme noktasında da başarılı bir anlatı ortaya koymuş.
Kitap, Kitab-ı Mukaddes’e dair eleştirileriyle bilimsel bir metnin soğuk duvarlarına yaslanmaktan uzak, akıcı bir üsluba sahip. Bayraklı’nın özellikle yer yer gündelik dile ait ifadelerin tarihsel arka planına dair sunduğu bilgiler oldukça etkileyici. Bu detaylar okuma zevkini artıran gücüyle metne sarılmanızı sağlıyor.
Örnek olarak “İlk taşı günahsız olanınız atsın” şeklindeki ifadeyi verebiliriz. Bu çarpıcı ifadenin tarihsel bir gerçekliği olduğunu düşünürdüm. Kitapta bu ifadenin uydurma olduğunu öğreniyoruz. Hikâyesi ise şöyle: Bir gün İsa, Zeytin Dağı’na gitti. Ertesi sabah erkenden tapınağa döndüğünde, bütün halk O’nun yanına toplandı. İsa oturup onlara öğretmeye başladı, içtenlikle dinleyenleri aydınlatan sözler sarf ediyordu. Fakat bir gün, din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadını getirdiler. Kadını orta yerde durdurarak İsa’ya, “Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı” dediler. Ardından sinsi bir şekilde sordular, “Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?” İsa, insanların niyetini anlayarak onları denemek isteyen bu kişilere karşı bilgece bir tavır sergiledi. Eğilip parmağıyla toprağa yazı yazarken, onlara şöyle dedi: “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!”. Bu sözleri işitenler, yaşlılar dâhil, birer birer utanç içinde dışarı çıktılar. İsa ve kadın baş başa kaldılar. İsa, kadına sordu: “Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?” Kadın titreyen bir sesle, “Hiçbiri, Efendim” dedi. İsa, gülümseyerek, “Ben de seni yargılamıyorum. Git, artık bundan sonra günah işleme!” dedi.
Davut Bayraklı, zina yapan kadının hikâyesini Yuhanna’nın 8/1-11 bölümünden aktarıyor ve bu hadisenin neden uydurulduğunu, nasıl bir çelişki içerdiğini ortaya koyuyor. Kitab-ı Mukaddes’teki insan elinin varlığını ispatlama açısından Bayraklı’nın detaylı izahları ve çelişkilerin ardındaki usta işçilik analizi, okuyucuya İncil’deki metinlerin karmaşıklığını ve tarih boyunca yapılan müdahaleleri daha net bir şekilde görmesine olanak tanımaktadır.
İncillerdeki çelişkilerden bir başka örnek ise İsa’nın ölümden dirilme ve taraftarlarına görünme olayıdır. Bu hadise içerdiği çelişkilerle adeta arapsaçına dönmüş. Örneğin, Bayraklı’nın aktardığına göre, Pavlus ve Luka’ya göre İsa’nın dirilmesinden sonra ilk görünen kişi Petrus iken, Matta ve Yuhanna’ya göre bu kişi Mecdelli Meryem’dir. Mecdelli Meryem’i Cemil Meriç’in Jurnal’indeki şu çarpıcı ifadeden hatırlarsınız: “Santa Maria Magdalena, İsa’nın yaralı ayaklarını gözyaşlarıyla yıkadı ve saçlarıyla kuruladı.”
Bu hususta hadisenin cereyan edişiyle birlikte çarpıklıkların çeşitliliği de dikkat çekici. İsa’nın ölümden dönüşü sırasında görünen gruplar arasında da belirgin farklar olduğundan bahseden Bayraklı, Luka ve Yuhanna’ya göre İsa, on bir havariye göründüğünü aktarır. Pavlus ise on iki havarinin tanıklık ettiğini ifade etmektedir. Elçilerin İşleri’ne göre tüm elçilere, Yuhanna’ya göre Tiberya sahilindeki sekiz havariye, Pavlus’a göre ise aynı anda 500 kişiye göründüğü iddia edilmektedir.
Yazarın aktardığı bu tip anlatımların, İsa’nın dirilişine dair belirgin bir sistem ve tutarlılık barındırmadığı ortada… Birçok meselede olduğu gibi burada da zengin bir çeşitlilik söz konusu. Bayraklı bu farklılıkları, her bir İncil yazarının olaya farklı bir bakış açısı getirdiğini ve bu olayın anlamının kişiselleştirildiğini gösterdiğini dile getirir. İncillerdeki bu ifade çeşitliliğini, Hıristiyanlar açısından bir avantaj olup olmadığı noktasında kafanızda soru işaretleri canlanıyor mu çok merak ediyorum. Açıkçası Davut Bayraklı’nın bu çeşitlilikler nedeniyle bir papazı ağlattığını düşünürsek canlanmaması gerektiğini söyleyebilirim.
Davut Bayraklı’nın Kitab-ı Mukaddes hakkındaki eleştirileri otuz yıllık emeğin bir ürünü. Yazarın eleştirel yaklaşımı ve detaylı incelemeleri, okuyuculara bilimsel bir bakış açısı sunuyor. Okunmalı…
İbrahim Orhun Kaplan