Kur’an’ı Anlamanın Anlamı

Künye: Dücane Cündioğlu, Kur’an’ı Anlamanın Anlamı, Kapı Yayınları, Şubat 2013, İstanbul.

***

Kur’an Allah’ın kelâmı, O’nun konuşması, O’nun sözü olduğuna göre, evvelemirde dil’le alâkalıdır, dilsel bir olgu’dur. Kur’an’ın bu özelliği ise, onun “dilsel bir olgu” olarak yerini tayin etmeyi kaçınılmaz kılmaktadır. İşte bu nedenle dil, belki Kur’an’ın amacı değildir, ama amacının ifadesi ve bu ifade biçiminin kendisidir. (Sf. 5)

Anlama, anlatım’a tekaddüm ettiğinde, anlayan üzerine şu projeksiyonların yapılması gereklidir: Anladığım şey, aslında anlayabildiğim (=anlama imkânımın olduğu) şeydir; anlamadığım da anlayamadığım… (Sf. 12)

Bir ayetin farklı şekillerde anlaşılabilmesi, onun farklı anlamlar vermek üzere vazedildiğini göstermez; yani farklılık anlaşılan’dadır, anlatılan’da değil! (Sf. 23)

Bir dilde mecaz’ın varlığını inkâr etmek ne denli makul ve tutarlı ise, lafz-ı müşterek’in varlığını inkâr etmek de ancak o kadar makul ve tutarlıdır. (Sf. 31-32)

Kimi insanların, kendi amaçları doğrultusunda Kur’an’ın ayetlerini istismar ettiklerini, fırsat buldukça da istismara devam edecekleri bilinen hakikatlerdendir. Ancak, bu istismarın önü alınmak isteniyorsa eğer, istismar sahiplerinin ne tür (kavramsal) araçlar kullandıkları doğru biçimde teşhis edilmeli, daha da önemlisi, önce bahis mevzûu metnin kendisi hakkıyla bilinmelidir. (Sf. 43)

Kelime cümle’nin içerisine dâhil edilmeden önce –tabiri caizse- özgürdür. Onu cümleye dâhil eden, artık onun ifade edeceği şeyi de tayin etmiş demektir. (Sf. 44)

Sözcük söz’ün bütünlüğü dışında bir anlam ifade etmez! Sözcükler söz’ün bütünden koparılıp tek başlarına bırakıldıklarında, varlıkla ilişkileri kesilir ve “anlam içerikleri”ni kaybederler. (Sf. 49)

Doğru anlam, o dili konuşan topluluğun müşterek kullanımıyla gösterilmedikçe, anlam’ı, onu iletmek isteyenden başkasının doğrulayamayacağını ve böyle bir imkân olmadığında da anlam’ın sırra kadem basacağını söyleyebiliriz. (Sf. 60)

Söylenen şey’in kimi muhatab aldığı oldukça önemlidir ve muhatab ortada olmadığında anlam da ortada değildir. (Sf. 65)

Anlam, zaman içinde, zamanla ortaya çıkan, zaman geçtikçe, zaman ilerledikçe kuvvetlenip beliren bir ‘şey’ değilse şayet, ben (doğru) anlamı gelecekte değil, geçmişte aramalıyım. (Sf.74)

Söylenen (şey), ‘anlatılan’ yerine, anlaşılan (şey) olarak kabul edildiği takdirde, yapılan yorumlar gramer’i aşıp onu iptal eder. Ve hiçbir gramatik mülahaza anlam’ı kur(tar)maz; zira anlam sadece gramer’e tâbi olan, gramer’den çıkan (şey) değil, aynı zamanda gramer’i kendine tâbi kılan, gramer’in içine giren (şey)dir. (Sf. 79)

Okunan mânâsında bir okuma eyleminin adıdır Kur’an! Muhataplarına okunan ve muhataplarınca işitilen bir kelâm’dır. (Sf. 85)

Aktaran: Muhammet Emin Oyar

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir