Kiralık Konak ve Modernleşme Serüveni

Edebiyatın farklı türlerinde eserler kaleme alan Yakup Kadri, yazdığı romanlarla birçok döneme tarihi açıdan ışık tutmuştur. Kiralık Konak romanında da II. Abdülhamid devrinden başlayan ve Harb-i Umûmî’ye kadar giden bir dönemi konu edinir. Romanında, bir “konak” merkezinde, modernleşme serüveninin türettiği çeşitli tipler ve bu tiplerin çatışmasını tahlil eder.

Dünya görüşlerinin gündelik hayat ile kalıplanması “hayat tarzı”nı üretir. Aralarındaki bu sıkı irtibat dolayısıyladır ki; dünya görüşüne halel gelen toplumların hayat tarzı da sönükleşir. Dolayısıyla toplumun bağrında var olan “ideal insan tipleri” tek tek tedâvülden kalkar. Hâlbuki insan tipleri mensubu oldukları hayat tarzının numûneleridir. Onların göze görünmez oluşu, ilgili hayat tarzının iflâsına delâlet eder.

Türk modernleşmesi tecrübesi, Osmanlı’nın çöküşü ve Cumhuriyet’in kuruluşu devrinde insan tipi bakımından da ayrıştı. “Osmanlı Beyefendisi” ve “Cumhuriyet Beyefendisi” diye adlandırabileceğim bu ayrışma günümüze kadar süregeldi. Ayrışma desem de bu iki tipin, birçok müşterek tarafları da var. Örneğin her iki tipin de içindeki hava, İstanbul ve Ankara’da esen rüzgârlardan ibâret kaldı. Tüm bu kimlik inşâ ameliyelerinden Anadolu teması kasten uzak kılındı. Bu, durum 1980’lere kadar da devam etti.

Bu iki tipin ve savunucularının didişmesi, Türkiye’de ideal insan tipi oluşturma uğraşını baltaladı. Köy enstitüleri ve sonraları İmam Hatip Okulu ataklarına rağmen zemindeki bu ayrışma, kapsamlı hamleleri de ıskartaya çıkardı. Böylece, “Z Kuşağı” diye tâbir olunan ve pek çok tarihî bakiyeden mahrum bir kalabalığı, Türk toplumunun ayaklarının dibine bıraktı.

Kiralık Konak’ta da işte bu insan tipi bakımından yakalanamayan sürekliliğin, sebep olduğu nesil çatışması irdelenmektedir. Tanzimat’la ivme kazanan ve sonraları iyiden iyiye şiddetlenen Batılı hayat tarzına düşkünlük, nice Servet Bey, Faik Bey ve Senihaları meydana getirmiştir. Servet Bey, Fransızca bilgisi, Galatasaray Mektebinde bulunması ve Beyoğlu’ndaki tatlı su Frenkleri ile irtibatı dolayısıyla gelenekten soyutlanmış bir karakterdir. Servet Bey, romandaki konağın sahibi olan Naim Efendi’ye uzak olsa da, kızı Seniha’ya nazaran gelenekçidir. Yani Servet Bey bir ara merhaledir denilebilir.

Zira onun Batılı hayat tarzına düşkünlüğü konaktan apartmana taşınma ile tatmin olsa da, Seniha bu tatmini ancak Avrupa’ya kaçarak bulabilmiştir. Seniha ve Servet Bey, “Aldığı terbiye ile yaşadığı muhit birbirinin aksi olan” kişilerdir. Naim Efendi ise bir dönemeci temsil etmektedir: “Hiç şüphesiz arkamızda bıraktığımız mazinin son feryadı ve önümüzde hissettiğimiz uçurumun ilk ürpertisi Naim Efendi’dir.”[1] Naim Efendi gelenekle dolu bir sepetin sahibi olsa da, damadı Servet Bey’in ve torunu Seniha’nın yaşadığı iklime yabancıdır.

Romanın ortalarından itibaren iyice kendine yer bulmaya başlayan karakter ise: Hakkı Celis’tir. Celis, bir şair ve Seniha’nın halazâdesidir. Toplumun panoraması; bir tarafta “alafranga”, “asrın icâbatı” kılıçları ile kuşanmış torunlar; diğer tarafta “görenek”, “mazi” kalkanına sarılan dedeler arasındaki bir kör döğüşünü andırmaktadır. Hakkı Celis ise bu karmaşanın ortasında açan vatanperver bir zambak gibidir. Celis, başlangıçta Yakup Kadri’nin de edebiyat serüvenini andırırcasına ferdiyetçi bir şiir anlayışına sahiptir. Fakat zamanla Batı’yı şık esvaplardan ibaret bilen bir zihniyetin yanlışlığını fark eder ve memleketin içinde bulunduğu buhranlara daha duyarlı hale gelir. Bu dönüşüm onun şiir anlayışına da yansır: “Mensup oldukları milletin itikatlarını, gazalarını, hezimetlerini, elem ve neşatını terennüm eden o büyük halk ve millet şairleri benim için daima mübarektirler.”[2] der Hakkı Celis.

Neticede, Naim Efendi, damadı ve torunlarının alafranga zevklerini tatmin etmeye çalışırken konağının ihtişamından; Hakkı Celis ise cephede, nice zampara ve miskin alafrangayla dolu bir memleket yaşasın ve aslını bulsun diye hayatından olur.  

Kiralık Konak’ın son dönem Osmanlı’nın değişen ve dönüşen hayat tarzını anlamak için okunması gereken bir roman olduğu söylenebilir. Bu serüven, ‘’İstanbulin devri”nden, “redingot devri”ne doğru olmuştur. Naim Efendi derinlikli dönüşümün başı; Celis ise sonudur. Seniha, Faik ve Servet Bey gibiler ise başa ve sona yönelmiş umursamaz kahkahalar gibidir…  

Ferhat İnan

[1] Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak, (İstanbul: İletişim Yay., 64. Baskı, 2020), s.166.
[2] Yakup Kadri Karaosmanoğlu, a.g.e., s.180.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir