Künye: Kefendeki Misket, Yunus Emre Özsaray, İz Yayıncılık, İstanbul, 2013, 1. Baskı.
***
Beni çok etkilemiş olacak ki hayatım boyunca itlerden ve çamurdan uzak durmaya çalıştım. Ve elimi ne zaman bir şeye uzatsam hep kefene dokunacağım sandım… (Sf. 24)
Neşeliydi, öyle donuk değildi. Camide biraz şımardığımızı görünce bir süre olgun görünmeye çalışırdı. Bu olgunluk çoraplarını meyve kabuğu gibi soyup aramıza düşmesine kadar sürerdi. Ne olgunluk ama… (Sf. 30)
Tamirhanenin duvarlarında yankılandı sesi, dudaklarından patlayan bir bomba gibi sesi aldı beni, dışarı attı. (Sf. 34)
Ustamın önce annesini sordu sonra rulman kutusunu öfkeyle avuçlarıma koydu. Alışmıştım artık böyle şeylere. Burada insanlar birbirine küfür eder, burada insanlar birbirini kandırır, burada insanlar çocukları döver. Çocuklarsa sadece güler. (Sf. 35)
O sefil halimden bir an evvel kurtulmalı, serkeşliğimi bilenlerin karşısına son model arabamla çıkıp, ben aslında yıllardır zenginim, fakat sizin gibi görünmek için fakir taklidi yaptım demeliydim. (Sf. 37)
Otogar ne gelinen ne de gidilen bir yerdi. Sadece bir ara konaktı. Bu yüzden de kimse buraya ait değildi. (Sf. 42)
Çalışırken hayli yoruluyordum. Yorulunca da çok iş yapmış oluyordum. Sanırım diğerleri de böyle yaptığı için herkes çok çalışıyor, ama iş yapmıyorduk. Daha çok çalışma daha az iş üzerine kurulu hayatımızda herkes mutluydu. (Sf. 53)
Ben nefes aldıkça o hemşireye biraz daha bağlanıyordum. Derin bir nefes aldığımda sanki yeni bir yüzle güzelleşiyordu gözümün önünde. Her nefes alışımla onun bir başka yüzüne âşık oluyor gibiydim. Nefesimi verirken yeni bir nefes alıncaya dek çirkinleştiğini, yaşlandığını, bir kocakarıya dönüştüğünü ondan ayrılınca fark ettim. (Sf. 82)
Yaşayın hâlâ vakit varken! (Sf. 93)
Ben aynada kendini görmeyenlere düşmanım biliyor musunuz? Ona kendisinin bir tanrı olmadığını ispat etmeliyim. Böylelerini aynanın karşısına geçirip sen de buradasın dostum demeliyim. (Sf. 101)
Ama Müslim amca, ölüm olur da böyle haber verilmeden de ölünmez ki! (Sf. 111)