Künye: Kapıyı kapat Dünyanın Tozu Giriyor, Ruhan Umut, Eşik Yayınları, 2012, İstanbul.
***
Sokak, koca dünyada, dışarısı ve ev arasında bir tenezzüh yeri, dinlenme mahfili, ya ilk ya da ikinci hayat mektebi, o mektebin en renkli sahnesidir. Bizim sokağımız, eviyle, insanıyla, diliyle, oturup kalkmasıyla iyi bir terbiye görmüştür. Bunun içindir ki, çocuk sokağa emanet edilebilir. Sokak, pedagojik bilgi yığılmasıyla, çocuğunu oyuncaklar arası bir dünyaya sığdıran, anne ya da babalığı “kariyer” addetmiş, postmodern kültürün yetiştirdiği çocuğunu sokağa salmayan “iyi ebeveyn” modelini tanımaz. (Sf. 10)
Ve bilmezdim annemin yaşantısındaki renkliliğin yalnızca raflarda dizili kavanozların içindeki reçeller olduğunu. (Sf. 15)
Bu camileri ve bu sarayları yapan bir millet, (apartmanları göstererek) buralarda yaşayamaz. Bu kadar zevksiz ve birbirinin aynısı evlerde oturanlar, o camileri yapanların torunları olamaz. (Sf. 35)
Dünya, kendi ekseni etrafında dönmeseydi, dünya güneşin etrafında dönmeseydi, dönerken de mihverinden 23 derecelik bir sapma göstermeseydi, ne gece gündüz ne de mevsimler olurdu diyor bilim. Dünyayı yörüngesinde dönerken dik tutmayıp, 23 derece eğene şükürler olsun… Mevsimleri ve mevsimlerin içinde kışı bir örtü gibi yaratana şükürler olsun… (Sf. 44)
Ve kış, gece vakti bir soru düşürüyor akıllara… Ya bacası tütmeyen bir komşun varsa… (Sf. 48)
Bundan 500 yıl sonra insanlığın, bugün kullandığımız eşyaya bakıp da inancımıza, kültürümüze, geleneğimize dair en ufak bir bilgi sahibi olması mümkün mü? (Sf. 59)
Dünyanın kaynaklarını tükenmez zannedersen, insanla tabiat arasında dengenin bozulmuş olmasından kaynaklanan sorunları çözmek için, daha fazla tahribat yapar, tabiatı biraz daha “ele geçirir”, sonra da içinde su olan başka gezegenler ararsın. (Sf. 73)
Tabiat, biz görsek de körleşsek de, her an, her saat, her mevsim içinden gelip geçenlerin temizleyip paklıyor. Tabiat, her bahar tövbe ediyor. Her bahar yeniden ve baştan teslim oluyor. (Sf. 80)
Şimdilerde “görgü kuralları” deniyor “âdâb-ı muâşeret” yerine. Sözlükteki karşılıları yakın dursa da görgü ve kural kelimeleri âdâb-ı muâşeretteki derinliği ve ruh refleksini vermiyor elbette. (Sf. 90)
İstanbul uyandı. Gözlerini ovuşturdu. Sultanahmet ile Ayasofya karşılıklı kahve içiyor, kokusu tâ Üsküdar’a ulaştı… (Sf. 105)
2 Yorum