Kalbin Kandillerini Yakmak

Dervişliğe adım atanların yoldaki işaret taşları olan “on bir kandil – kelimât-ı kudsiyye” Abdülhalik-i Gücdüvani ve Şah-ı Nakşibendi hazretlerinin terbiye sisteminin adıdır.  Dervişin Hakk’a yolculuğu esnasında uyması gereken bu kurallar on bir temel prensipte toplanmıştır.

Yaşadığın anın farkında ol: Zaman keskin bir kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen o seni keser. Yani kalbin sürekli uyanık olsun ki yaşadığın ânın hakkını verebilesin. Yani “Dem bu demdir.” (Vukuf-i Zamani)

Zikirde sayıya riayet et: Zikir yolun olmazsa olmazlarındandır. Efendimizin (sav) buyurduğu üzere zikretmeyen kalple zikreden kalp arasındaki fark kuru ve yeşil ot gibidir. Bu, yolun yolcularının heybesindeki hayat ilacıdır. Ancak bu ilaç üstadın işaret ettiği kadar alınır. Yani sayıya riayet gereklidir. (Vukuf-i Adedi)

Kalbinin hallerini bil: Her insanın bulunduğu durumu/hali en iyi kendisi bilir. Onun içindir ki fetvalar halkın en zayıfına göre verilir ancak müminler arasındaki üstünlüğü takva belirler. Dervişlerin ise kalplerini kontrol altında tutmaları ve hallerini bilip bu hale göre hareket etmeleri gereklidir. Kalp deryasını bulandıracak, kirletecek şeylerden korunmak azametle amelle mümkündür. (Vukuf-i Kalbi)

Dikkatini kendi adımlarına yönelt: Derviş, hem zahiren hem batınen yürüdüğü yolda dikkatini kendi yoluna yöneltmeli, etrafıyla ilgilenmemelidir. Dedikleri gibi “Bırak başkası koşsun, öteki geride kalsın. Ko yolun kenarında oturanlar otursun. Ko yoldan çıkanlar gitsin, dilediği yere. Sen adımlarını sabit, yürüyüşünü kavi (güçlü, sıkı, zorlu) kıl. Başkası laf ile güzaf.” (Nazar Ber-Kadem)

Her an Allah’ın huzurunda olduğunu bil: Her anın farkında olarak kalbin hallerini bilmek ve zikri kalbe yerleştirmenin bir üst basamağı her an Allah’ın huzurunda olduğunun farkındalığını yakinen bilmekdir. Bu durum “Allah’ı görüyormuş gibi kulluk” olarak da düşünülebilir. (Huş Der-Dem)

Kötülükten iyiliğe doğru yolculuk halinde ol: İnsan, ana rahminden dünyaya sefer eylediğinde ciğerlerine dolan hava ona ilk çığlığı attırır. İlk ürkme, korkma ya da cennetinden ayrılmayı yaşar. Sonra yeni sanal cennetine alışır. Hatırlayanlar ise asıl cennetin burası olmadığını bilir. Bu bilişle hep kötüden iyiye, iyiden daha iyiye yönelir. (Sefer Der-Vatan)

Halk içinde Hak ile ol: Allah’ın huzurunda olduğunu idrak dervişi iyiliğe yöneltir. Gönül huzurunun başlangıcı da bu haldir. Hakk’ı andıkça vuslat hasretiyle yanan kalp hangi meşgale üzere olursa olsun, hangi yöne dönerse dönsün kalbi yine de Rabbine dönüktür. (Halvet Der-Encümen)

Her an Allah’ı hatırla: Halvet Der-Encümen’de halkın içinde hak ile olmayı öğrenen sâlik zikrini dilinden kalbine indirerek Rabbini unutmayı unutmaya başlar. (Yadkerd)

Maksadın Allah ve onun rızası olsun: Bu unutmanın neticesinde dünya ve ahiret nimetlerinden el çekme makamına erişme yolculuğuna çıkar. Her hali, ânı, ayette buyurulduğu üzere yaşamı ve ölümü Allah içindir. (Bazgeşt)

Kalbini masivadan koru: Bu yolculuğun tadına varan sâlik bu tadı korumak için kalbini korumalıdır. Kalbe Allah ve Allah’ın sevdikleri dışında hiçbir şey girmemelidir. (Nigahdaşt)

Her an Allah’ın seni gördüğünü bil: Huş Der-Dem ile aynı manayı içerir gibi görünse de bu “Allah’ı görüyormuş gibi ibadet et. Sen onu görmesen de o seni görüyor” hadisinin üst mertebesidir.  (Yaddaşt)

***

Bu on bir kandil Hakk’ı arayanların yol azığıdır. Yola azıksız çıkılmayacağı gibi yoldaşsız da çıkılmaz. Yolcunun kendinden içre kendine dair bir bilgi yani marifete ulaşması ise bu düsturlara bağlılığın derecesi ile ilgilidir.

“Kalbin Kandillerini Yakmak” adlı kitap işte bu yol azıklarını yani on bir kandili öyküleştirmiş. Bir dervişin şeyhinin işaretiyle çıktığı arayış yolculuğu haline getirmiş. Bu arayışların neticesinde muhasebe ve müşahedesiyle kendi kandillerini yakan derviş, yolun sonunda ise şeyhinin işaret ettiği noktada hakikati buluyor. Rehbersiz yürüyenin yolunu kaybetme ya da yolda telef olma ihtimalinin yüksek olduğu tasavvuf yolunda, rehberin işaretlerini tam bir teslimiyetle kabul eden dervişin hikâyesi bu kitap. Yaşanılan her meseleden bir hikmet çıkarma, hikmet arama neticesinde erme halini öyküye uyarlayan yazar modern zamanın içinde kaybolmuşluğumuzu sorgulamamıza da kapı aralıyor. Nefesimizi nerede harcadığımız ve kalbimize hangi sevgilerin girmesine izin verdiğimizden sorguya çekileceğimizi hatırlatıyor. Çünkü yazarın diliyle “nefesinin nabzını tutamayan ne kadar nasipsizdir” ve “Bazen bir bakış bile bir kalbi bozguna uğratabilirdi. Bir yakışın bir ormanı küle çevirdiği gibi…”

Kalp aynanızı her türlü buğu ve tozdan arındırmak istiyorsak bu kitap bize yoldaş olabilir ve böylece kalbimiz hakikati hakkıyla görebilir.

Soner Çetinkaya

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • ŞİRAZE , 17/12/2019

    Bir daha okunacaklar listesinde.

  • İhsanbul , 21/02/2019

    Hacim olarak küçük ama içerik olarak zengin bir kitap. Tasavvufun temel kaideleri sürükleyici bir üslup ile yazılmış hikaye ile anlatılmıştır. Özellikle gençlere tavsiye edilebilecek olduğunu düşünüyorum. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Okuyanlara şifa olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir