Künye: İslam Sanatı, Osman Mutluel, Otto, 1. Baskı Ocak 2017, Ankara.
***
Sanat sanat içindir anlayışı, Nurettin Topçu’nun ifadesiyle, “Sanat, sanatçı için hayattan kaçıp kurtulmanın bir yoludur.” (Sayfa 19)
… sanat, inanan insan için Allah’a ulaşmada bir türr yol olarak ele alınırken, geçicilik bakımından da faniliğin bir göstergesi olarak anlaşılmalıdır. (Sayfa 22)
Bu anlamda sanat, insanın içindeki güzellik arayışının bir sonucu olarak ortaya çıkan bir üründür. (Sayfa 22)
Platon taklidin taklidi olarak kabul ettiği sanatı, değersiz bir şey olarak algılar. (Sayfa 23)
Sanat felsefesinde özellikle Hegel gibi idealist filozoflar, herhangi bir nesnenin sanat eseri olmasında ana kriterlerin, insan elinden çıkmış olması, orjinallik ifade etmesi ve o eseri oluşturan sanatçının duygu ve düşüncelerini yansıtması gibi şartların içermesi gerektiğini ifade eder. (Sayfa 24)
İşte bizlerin bu dünyada tutsak olarak yaşadığımızı, başka sevebileceğimiz bir mekâna gitme şansımızın olmadığını düşünen veya düşünmemizi sağlayan bazı insanların, bu dünyayı güzelleştirme çaba ve gayretleri içine girmeleri, belki de insanın ancak bu dünyada yaşayabileceğini düşünerek bu dünyayı kalıcı kılma gayreti olarak ele aldıkları uğraşıları sanat olarak tanımlar. (Sayfa 27)
Sonuç olarak sanat hiçbir ideolojinin propagandası altında kalmadan, insanların duygu ve düşüncelerini yansıttığı ölçüde evrenselleşir ve kabul görür. (Sayfa 28)
Tûsî, herhangi bir sanatta mutluluk elde etmenin yolunun, o sanatın gerekli kıldığı ürünü ortaya çıkarma ve diğer insanları da faydalandırma ile mümkün olacağını ifade eder. (Sayfa 46)
Başka bir deyişle, maddi olarak zengin hale gelmiş insanlar, ikinci adım olarak kültür ve sanat alanına yönelirler. (Sayfa 50)
Bu olay Hz. Peygamberin (s.a.v.) oğlu İbrahim’in vefatı üzerine, kazılan bir mezar hakkındadır. Hz. Peygamber, mezarın başına gelince, mezarın düzgün kazılmadığını, kenarında bir oyuk bulunduğunu görür ve mezarı kazan kişilerden o oyuğun kapatılmasını ister. Yanında bulunan sahabilerden biri merak ederek “Ya Rasulullah! O delik ölüye ne zarar verir ne de fayda!” deyince, Hz. Peygamber, insanın yaşamı boyunca göz önüne alması gereken estetik kuralı şöyle ortaya koyar:
“Evet ölüye fayda da vermez zarar da. Ancak dirinin gözüne zarar verir, rahatsız eder, Allah, kul bir iş yapınca onu mükemmel yapmasını ister.” (İbn Abdilberr, 1412) (Sayfa 52-53)
Aristoteles, sanatın taklit olmasının yanında, aynı zamanda onun hem sanatçı hem de sanatsever için bir arınma ve rahatlama amacı olarak kabul eder. (Sayfa 55)
Sanatçının, sanat eseri ortaya koyma arzusunun altında, bilinme duygusu ve ölümsüz olma arzusu yatar. (Sayfa 64)
Mimesis kavramından ilk söz eden filozof, Platon’dur. Platon aslında mimesis kuramının aleyhinde bir düşünce ortaya koyar. Çünkü ona göre gerçek varlıklar idealar âlemindedir. Görünür varlıklar aslında taklitten ibarettir. Gerçek olmayan bir varlığın ortaya koyduğu sanat ürünleri de taklidin taklidi olması nedeni ile soylu, övülecek bir faaliyet alanı değildir. (Sayfa 74)
Platon’un öğrencisi Aristoteles, hocasının sahip olduğu idea düşüncesini kabul edilebilir bir düşünce olarak görmez. Çünkü ona göre idea denen şey, insanın zihin dünyasında oluşan bir düşüncedir. İnsanın kendinden ayrı bir idea düşünmesi söz konusu değildir. (Sayfa 75)
Trajedi, yüksek iki değerin çatışması sonucu bu iki değerden birinin yok olması ve bu yok oluş sırasında insan ruhunda bıraktığı korku ve endişenin ortaya çıkması ile oluşur. (Sayfa 77)
Aktaran: Serdar Kocabaş