İpek Mendil

Künye: İpek Mendil, Adburrezzak Aydın, Eşik Yayınları, 2016, İstanbul.

***

Hayat arsızların ve kanaatkârların zıtlığında sürüp gidecekti böylece… (Sf. 10)

Biricik evladını kendisinden alan adliyenin kapısına sanki oğlunu geri verecekmiş gibi bakıyordu. Bu ümidi hiç bitmemişti. (Sf. 19)

Evin uzun koridorunda bir duvarın önünde beş erkek sıraya girmiş, karşılarında eli sopalı bir kadın duruyordu. Elindeki sopayı tehditkâr bir şekilde sallıyor ve sert bir ifade ile hep aynı şeyi soruyordu, “Bu eve kim haram soktu?” (Sf. 25)

O sessiz feryatlarını ve içlerine düşürdükleri yakıcı gözyaşlarını kimse bilmez. (Sf. 30)

Sahte suratlar, sahte iltifatlar… İnsanın nefsini okşayan sahte dostluklar… Cem, riyakâr suratların arkasındaki gerçeği ne vakit görecekti? (Sf. 42)

Köyün girişinde üst üste duran tabelalardan birinde bir inek resmi, diğerinde köyün ismi… Sırf bu manzara bile size bazı şeyler söyler. (Sf. 44)

Her yıl doğudan batıya yüzlerce aile bu sefil kervana katılırken sanki görünmez bir el kasabalardan, köylerden insanları köklerinden koparıp batıya hoyratça serpiyor gibidir. (Sf. 45)

Anadolu insanı tarih boyunca hep çile çekmiştir. Bu çilekeş insanlar fedakâr ve vefalıdırlar. Çoğu zaman karşılaştıkları haksızlıklara bile olgunlukla sabır gösterirler. Azla yetinmeyi bilir, kanaatin büyük bir nimet olduğunu kabul ederler. (Sf. 47)

Şimdi rüya mı gerçekle yer değiştirmişti yoksa gerçek mi rüya giysisini giyinip yanımıza sokulmuştu? (Sf. 61)

Kızak kasabanın meydanına yakın bir yerde durup yolcularını indirdi. Erkekler ayak alışkanlığıyla hemen karşıdaki kahvehaneye girdiler. Sabahın erken saatine rağmen bazı masalarda kâğıt oynayanlar dikkati çekiyordu. Şişmiş göz kapakları, yorgun, bıkkın tavırlar uykusuz geçen gecenin şahitleriydi. (Sf. 63)

Kavganın iyice kızıştığı sıralarda köyün muhtarı jandarma erlerine yaklaşarak “Şu at üzerinde gördüğünüz adama dikkat edin. Bu güne kadar kaç asker öldürdü hapse girmedi. Yanınıza yaklaşırsa hayatınız tehlikede demektir” dedi. Kavganın bir yerinde Eyüp Efendi atını bu konuşmanın yapıldığı yere doğru sürdü. Köy muhtarına bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Gürültüden sesini duyuramıyordu. Atın kendilerine doğru geldiğini gören askerler geri geri çekilirken içlerinden birisi panikle tetiğe dokundu. Önce hırıltılı bir feryat, ardından attan düşen ağır cüssesinin çıkardığı ses duyuldu. (Sf. 72)

Aktaran: Muhammet Emin Oyar

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir