İnsan, kendini düşüncenin konusu yapmakla diğer varlıklardan ayrılır ve böylece kendine dair pek çok tanıma ulaşır. Sufiler, filozoflar, şairler, yazarlar, hekimler vb. tarih boyunca bulundukları konumdan insana dair tanım yapmıştır. İnsan nedir sorusuna “düşünen hayvan”, “âlem-i sagir”, “bir damla kan ve binbir endişe”, “araçları birbirine uyumlu bir bütün”, “eşyayı idrak eden faal ruh”, “kendini seçimleriyle belirleyen bir varlık”, “her şeyin ölçüsü” gibi birçok cevap verilmiştir. Sulhi Ceylan, “İnsanı Okumak” kitabının önsözünde insanın tanımına dair şu çıkarımda bulunuyor: “Önemli olan kişinin kendi tanımına ulaşabilmesidir. Kişi kendi tanımına ulaşırsa Rabb’ine ulaşmak için yol bulabilir. Rabb’in bilgisi ben’in bilgisinden geçer. İnsanın elindeyse sadece “kendisi” vardır ve bu kendiliğini çözümlemedikçe içindeki o koca boşluk öylece kalmaya devam ettiği gibi günah ve hırslarla da dolmaya başlar. Zira varlık boşluk kabul etmez.”
İnsanı Okumak kitabı insanı anlama çabasının bir ürünü. Kitap altı bölüm ve bir sonuçtan müteşekkil. Kitaptaki her bölümün altında yer alan birer sayfalık metinler anlamlı bir bütünün parçalarını oluşturuyor. “Kendini Bilmek” bölümünde insanın eksikliklerinin farkına varabilmesi için bir yol haritası çiziliyor. “Aşk ve Sanat” bölümünde eksikliklerinin farkına varan insanın bu boşluğu hakiki manada doldurabilmesinin aşkla mümkün olduğu belirtiliyor ve sanatın insanın kendi gerçekliğini bulmasındaki rolü üzerinde duruluyor. “İnsan Nedir?” bölümünde ruh ve beden, geçmiş ve gelecek, havf ve reca, ifrat ve tefrit, hayat ve ölüm gibi zıtlıkları kendinde barındıran insanın farklı tanımları üzerinden çıkarımlarda bulunuluyor. “Bilginin Bilgisi” bölümünde filozofların ve sufilerin bilgiyle ilgili fikirleri üzerinden insanın kendilik bilgisine ulaşması önündeki engeller tartışılıyor. “Tefekkür ve Sorgulama” bölümünde sorusu olmayan dolayısıyla bir meselesi olmayan ve kafa konforunu bozmak istemeyen insandan yola çıkarak, üzerinde düşünülmeyen bir hayatın yaşanmaya değer görülmediğinin ve insanın bir ömür asıl soruyu araması gerektiğinin altı çiziliyor. “Ölüm” bölümünde insanın ânın değerini bilmesi ve tefekkür etmesi için ölümün bir imkân olduğu vurgulanılıyor. Yazarın sonuç bölümü olarak ele aldığı “Şuur” bölümünde ise insanın bir iş veya davranış gerçekleştireceği zaman bunlara şuurun eşlik etmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. İnsanın kemale doğru yol alabilmesi için yapacağı her fiilde âdeta bir öz kontrol mekanizması geliştirmesinin önemine değiniliyor.
İnsan, kendinden yola çıkarak başkalarını, başkalarından yola çıkarak ise kendini konumlandırmaya meyyal. Şule Gürbüz’ün “İnsan kendindeki her kötünün bir fazlasını katlanılmaz, iki eksiğini de mükemmel bulur.” cümlesini hatırımıza getirelim. Başkalarının yaptığı kötülükleri yapmadığı için kendini iyi olarak gören insan, kendinden farklı kötülükler yapanlar olduğu için de daha iyi olduğunu düşünür. Bu durum kendine kör olan ve her an “Başkaları ne der?” sorusuyla yaşayan insanı ortaya çıkarır. Sulhi Ceylan “İmaj” başlıklı yazısında “Başkaları ne der?” sorusunun insanı hayata bağlayan ve aynı zamanda hayatı ıskalatan çift taraflı bir yönü olduğundan bahsediyor ve ekliyor: “Başkalarına göre yaşanan hayatlar, kişinin kendini tanımasının önündeki en büyük engeldir. Bir ömür yorulup usanmadan başkalarının gözündeki imajını ve saygısını daha iyi hale getirmek isteyen insan, kendi olamadığı gibi başkası da olamamaktadır. Ulaşılan ise taklit hayatlardır.” Yazar bir diğer yazısında ise insanın cimri olmaktan mı yoksa cimri görünmekten mi korktuğu sorusuna şu cevabı veriyor: “İnsanlar tarafından oluşturulmuş bir imajımız vardır ve yaptığımız her yanlış bu imajı da kötüleştirir. Dolayısıyla cimri olmak değil de cimri görünmek kişiyi korkutur. Ne zaman ki kişi, başkaları ne der, anlayışından kurtulur ve kendini bilme yoluna girer, işte o zaman cimri görünmenin değil, cimri olmanın kötü olduğunu anlar ve bu cimriliği yenmek için uğraşır.”
Sulhi Ceylan, genişletilmiş ve gözden geçirilmiş dördüncü baskısı yapılan İnsanı Okumak kitabında okura kendini, çevresini idrak etmesi ve kendi tanımına ulaşabilmesi için işaretler gösteriyor. İnsanın hakikatini dolayısıyla ben’inin hakikatini görerek kendine yaklaşmak isteyenlerin istifade edeceği bir kitap.
Oğuzhan Yılmaz
1 Yorum