Künye: İnsan Denen Meçhul, Alexis Carrel, Hayat Yayınları, Çeviri: Ömer Durmaz, 2015, İstanbul.
***
Binlerce yıldan beri atalarımızın ruh ve vücutlarını şekillendiren çevrenin yerini, başka bir çevre aldı. Bu sessiz ihtilali, heyecan duymadan karşıladık. Oysa bu ihtilal, insanlık tarihinin en önemli olaylarından birini oluşturur; çünkü canlı varlıkların çevrelerinde meydana gelen her değişim, onların üzerinde kaçınılmaz ve derin bir etki yapar.(Sf.19)
Küçük grup hayatının yerini, şimdi kalabalık hayatı almış bulunuyor. İnziva, bir ceza ya da nadir bir lüks telakki ediliyor.(Sf.21)
Mekaniğe, fiziğe ve kimyaya eski hayat şekillerimizi rastgele değiştirme gücü veren şey, bizim kendimizi bilmeyişimiz ve bu husustaki cehaletimizdir. İnsan, her şeyin ölçüsü olmalıydı. Oysa insan da içinde yaşadığı âlemde bir yabancıdır. Bu âlemi, kendisi için teşkilatlandırmayı bilememiştir çünkü kendi tabiatına dair olumlu bir bilgisi yoktu. Demek ki cansız şeyler ilimlerini, canlı varlıklar ilimlerine göre muazzam ilerleme kaydetmiş olması, insanlık tarihinin en feci olaylarından biridir.(Sf.30)
Gerçekten mesele insanın belirli bir çağda ve belli hayat şartları altında arz ettiği görünüşü kavramak değil, onu, normal olarak tezahür ve aynı zamanda mevcut olan bütün etkinlikleriyle kavramaktır.(Sf.39)
Umumiyetle en hassas, en çevik ve en dayanıklı insanlar büyük boylu değildir. Dahi insanlar için de durum aynıdır. Mussolini orta boylu, Napolyon ise küçük boylu idi.(Sf.58)
Her devir, insan üzerine damgasını basar. Şimdi de bilhassa Latin ırkta, otomobil ve sinemanın mahsulü olan yeni bir tipin meydana gelmekte olduğunu görüyoruz. Bu tipi belirleyen vasıflar şunlardır: Yağlı, göbekli, yumuşak dokulu, uçuk benizli, ince bacaklı, sarsak yürüyüşlü, aptal ve kaba yüzlü. (Sf.58)
El, en kaba işe olduğu gibi en nazik işe de yatkındır. El, ilkel çağda avcının çakmak taşından bıçağını, demircinin balyozunu, ormancının baltasını, çiftçinin sabanını, şövalyenin kılıcını, pilotun kumanda aletlerini, ressamın fırçasını, gazetecinin kalemini, dokumacının ipliğini aynı beceriyle kullanmıştır. El, öldürmeye de dua etmeye de çalmaya da vermeye de tarlaya tohum ekmeye de sipere bomba atmaya da yarar.(Sf.83-84)
Medeniyet tarafından aklın, maddeye feda edilmesi bir hata idi.(Sf.106)
İnsan, hem beyni hem de bütün organları ile düşünür, sever, ızdırap çeker, hayran kalır ve dua eder.(Sf.111)
Fizyolojik, fikri ve ahlaki bir disipline uymak; sinir sisteminde, endokrin guddelerinde ve şuurda, kati değişiklikler yapıyor. Organizmaya daha iyi bir bütünlük daha büyük kuvvet, hayatın tehlikelerine ve engellerine karşı koymak için daha büyük bir kabiliyet vermektir.(Sf.172)
Birçok kimsenin derisi, rüzgârla hiç dövülmüyor, yağmura, ıslanmış elbiselerin rutubetine, kızgın güneşe maruz kalmıyor. Bu insanlarda kanın ve iç sıvıların hararetini ayarlamakla görevli mekanizmalara, hiç iş düşmüyor ve daima istirahat halinde kalıyorlar. Bu mekanizmalar, kendilerinin ve ferdin tam gelişmesi için belki de zaruri olan bir egzersizden mahrum kalıyorlar. İntibak fonksiyonlarının, ihtiyacımız olmadığı zaman vazgeçebileceğimiz özel bir sistem olmadığını kaydetmeliyiz. Bunlar, bütün vücudumuzun bir ifadesidir. (Sf.179-180)
Yemeklerdeki tekerrür, intizam ve bolluk, insan ırkının bekasında muazzam rol oynamış bir fonksiyonu, gıdasızlığa intibakı kullanılmaz halde bırakmıştır.(Sf.181)
Ferdiyet, insanın başlıca karakteridir. O yalnız vücut ve zekânın muayyen bir görünüşünden ibaret değildir. Bütün varlığımızı doldurur. Onu, dünya tarihinde tek olan bir olay yapar.(Sf.190)
Her insan, bir tarihtir ve başka hiç kimsenin tarihi ile aynı değildir.(Sf.195)
İnsanlar, büyük bir idealden ilham aldıkları ve geniş ufuklara baktıkları zaman büyürler.(Sf.235)
3 Yorum