Künye: İlerlemeye Farklı Bir Bakış, Lord Northbourne, İnsan Yayınları, 2. Baskı, İstanbul.
***
İnsanlığın sonu gelmez arayışının aslında dünyevî hayâtın beraberinde getirdiği kısıtlamalardan bağımsız olmak arayışı olduğu gerçeği, bizim dünyevî durumumuzun gerçek anlamda bir kölelikten ibâret olduğunun kanıtıdır. (sf, 8)
Sözcüklerin kullanım ve anlaşılışını, sâdece tasvir işlevi ile sınırlayanlar, diğer birçok şeyin yanısıra, tüm kutsal metinleri, tüm büyük şiirleri ve insanlığın dünyevî ilgisinin perdesini delebilmiş olan tüm yazı ve deyişleri basite, olağana indirgemişlerdir. (sf, 19)
Geçmişte meydana gelmiş çevredeki büyük değişikliklerin “ilerlemeci” olduğuna dâir hiçbir işâret bulunmazken, neden bu değişimlere uyum göstermek bir “ilerleme” oluştursun? (sf, 31)
Modern bilimin, kontrol edilemeyen yıkıcı güçleri salıvererek faydalı yanlarını kaçınılmaz bir şekilde bertaraf ettiğini göstermek isteyen biri, bu görüşü dayandıracağı birçok delil bulabilecektir. Hele özelikle sâdece bedene zarar veren güçleri değil, onu insanlığından mahrum bırakıp, makinaya köle yaparak ruhuna zarar veren güçleri de hesâba katıyorsa. (sf, 34)
Bu arada, bilimin ilerleyişi bizi en azından olduğumuzdan daha mutlu ya da güvenli yapmamıştır. Birçok insan bunu bilimin yeterince ilerlememiş olmasına bağlamaktadır; ama asıl neden bilimsel yaklaşımın bazı temel faktörlere kör olması ve bu faktörlerin gerçekten neler olduğunu görmekten âciz kalması olamaz mı? (sf, 54)
Bilim ve aynı zamanda insanlar, dünyâdaki refah sağlandığında insanın mânevî yönünün, yâni onun doğasının niteliksel boyutlarının kendiliğinden gelişeceğini zânnediyorlar; hâlbuki durum böyle değildir, çünkü hiçbir bakımdan karşılaştırılamaz olan bu iki şey aynı yönde bulunmaz. (sf, 56)
Evren kendini yaratmamıştır ve yaratılmasının sırrı onu aşmış olduğu için, onun tarafından içerilemez. (sf, 61)
Genişlemek için genişlemek paroladır; ona en kestirme yoldan bedelini başkasına ödeterek erişilebilir; herkes onu hedeflediğinde ise, millî ya da başka kökenli bölgesel çıkarların çatışması her yerde körüklenir ve “soğuk” ya da “sıcak” savaş hazırlıkları bütün kaynakları tüketen en büyük odak hâline gelir. (sf, 84)
Yapay olanı doğal olandan ayıran çizgi nereye çizilirse çizilsin, bunların ayrılığı öyle bir noktaya erişmiştir ki, endüstriyel devrimin kuyruğuna yapışan tarım devriminin insan ile doğa arasında, evlilikteki boşanmaya benzer bir durum yarattığı ortadadır. (sf, 89)
Aşırı araştırıcılık, dikkati içe değil, dışa çeker; gerçekte bunlar yalnızca dış görünüşlerle ilgilidir ve yüzeyseldir. (sf, 91)
İnsanlar bir çiçeğe bakmak yerine onun belirgin bir şekilde gözlerine çarpmasını istiyor gibidirler. Kokunun gösterişli okula fedâ edilmesi genellikle üzüntü yaratsa da, aynı yaygınlıkla kaçınılmaz olarak kabul edilmektedir. (sf, 110)
Bu dünyâdaki sayılamayacak kadar çok çeşitli güzellikler içerisinde en yaygın ve en saf, aynı zamanda da en az dayanıklı olan, çiçeklerin güzelliğidir. (sf, 114)
Aktaran: Sevbân Delibaş