175 H.K.
(First article)
Ait olduğum kuşak, bir yürek kadar bir de beyinle donatılmış insanoğluna kesinlikle arka çıkmayan bir dünyaya doğdu. Bizden önceki kuşakların yıkıcı mantığı yüzünden, doğduğumuz dünya din alanında güven, ahlaki alanda destek, politik alanda barış vaat etmiyordu. Son derece yoğun metafizik ve ahlaki sıkıntıların, politik çalkantıların ortasında doğduk. Eski kuşaklar kafalarına kazınmış olan, dışarıdan kaptıkları kendinden menkul formüllerin, mantıksal ve bilimsel süreçlerin etkisiyle, Hıristiyan inancının temellerini yerle bir ettiler: Kutsal Kitap’ı eleştirirken metinleri bırakıp işin mitolojik boyutuna yönelerek, daha eski olmalarına rağmen Yahudi metinleri de dâhil olmak üzere Kutsal Kitap’ı başı sonu olmayan bir mitler, efsaneler, edebiyat yığınına çevirdiler; ardından bilimsel eleştirilerle İncillerdeki ilkel “bilimin” barbarca saflıklarına ve hatalarına dikkat çekildi; son olarak tartışma özgürlüğü kavramıyla, bütün metafizik sorunların yanı sıra, metafizikle bağlantıları oranında dinle ilgili sorunlar da tartışmaya açıldı. “Pozitivizm” denen o ne idüğü belirsiz şeyin içinde yüzen bu kuşaklar genel olarak ahlakı eleştirmeye, hayatın kurallarını didiklemeye koyuldular ve böylesi bir öğreti şokundan geriye, el attıkları hiçbir meseleyi çözemedikleri gerçeği ve bunun verdiği acı kaldı. Toplum, kültürünün temelindeki süreçleri, düzeni tamamen yitirmesinin cezasını haliyle politik alanda da gördü; sonuç olarak biz de, toplumsal yeniliklere tutkun, büyük bir hevesle ne olduğunu bilmediği bir özgürlüğü ve tarif etmeyi bile beceremediği, “ilerleme” denen bir şeyi fethetmeye koşan bir dünyada doğmuş olduk.
Öte yandan, babalarımızın bu kaba saba eleştirel mantığından, Hıristiyan olmanın mümkün olmadığı fikrini miras aldık, ama bunun getirebileceği mutluluğu tatmaksızın; yerleşik ahlaki söylemlere karşı uyanık olmayı öğrendikse de, insanca yaşamak için konulmuş kurallara ve ahlaka karşı kayıtsız olamadık; doğru, politik meseleyi çözümsüz bıraktılar, ama getirilebilecek çözümlere omuz silkip geçmeyi öğretmediler. Babalarımız önlerine geleni neşeyle yakıp yıktılar, çünkü geçmişin sağlamlığından izler barındıran bir çağda yaşıyorlardı. Onlar ne kadar yıksa da, toplum boylu boyunca çatlamadan ayakta kalabilecek kadar güçlüydü. Biz ise bu yıkımı ve sonuçlarını miras aldık.
Şu anda dünya aptallara, huzursuzlara, yüreksizlere ait. Yaşama ve başarma hakkına sahip olmak için, bir akıl hastanesine kapatılmak için gereken şartları yerine getirmek zorundasınız: düşünememe, ahlaka aykırı davranma ve aşırı coşku.
Fernando Pessoa
(Kaynak: Huzursuzluğun Kitabı, Fernando Pessoa, Can Yayınları, Çev: Saadet Özen, 2003, 10. Basım, İstanbul)