Gül Yetiştiren Adam

Künye: Gül Yetiştiren Adam, Rasim Özdenören, İz Yayıncılık, 2016, İstanbul.

***

Gününü değerlendirmeye bakacaksın… günün nasıl değerlendirilir, bak anlatayım: şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler… İşte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun… İşte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın…

O zaman bu bahçede gezinmem ki, der çocuk.

Ne yaparsın ya?

Ağlarım. (Sayfa 19)

Beklemek tüm anlamın kendisiydi, bekler ve düşünürdü, boşuna değildi, sebepsiz, yersiz değildi, bekliyordu ve beklediği gelecekti. (Sayfa 14)

Gezinmektedir evin içinde, kitap okumakta düşünmektedir, yaradanı anmaktadır, yalnız onunladır, onunla baş başadır, onu tesbihle uğraşmaktadır. İşte kendine ilk bellediği söz: bir kimse zalim bir padişaha âdildir dese kâfir olur demişler. Ve susuyordu âdil dememek için zalime. (Sayfa 18)

Çaresiz… bekliyoruz. Beklemek burada bir umut değil, endişedir, herkes kendi endişesinin bulanık çalkantısında döneniyor, zamanın küçük aralıkları, dar aralıkları bir bir geçip gidiyor-zamanın aralıkları mı, yani boş bıraktığı, yok bıraktığı, işlemeden bıraktığı aralıklar, ihmal edilmiş geçitler? (Sayfa 21)

İyi olan nedir peki?

Sabahleyin gözünü açar açmaz yeşile bakmak. (Sayfa 25)

Ama insan her zaman ağlayamaz, diyor çocuk.

O zaman da ağlar gibi durmak gerekir. (Sayfa 26)

… (yani kendisinin daha delikanlılığının ilk yıllarında ve ne korkunç yıllardı onlar, arpa ekmeği yerlerdi ve uzak köylerden yiyecekleri gelirdi ve kıtlık ve açlık savaş bir aradaydı ve dövüşmüşlerdi Kur’an için, Halife için ve Fransız’ı kenti terk etmek zorunda bıraktıkları zaman kurtulduklarını sanmışlardı, oysa sonradan olanlar bambaşkaydı, uğrunda savaşmadıkları ve savaşmayı akıllarına getirmedikleri şeyler olmuştu, ne uğruna savaşmışlarsa sanki savaşla onu ortadan kaldırmak isterlermiş gibi bir sonu olmuştu, kimsenin beklemediği bir şeydi bu ama gene de çok kimse farkında değilmiş gibiydi bunun ya da sanki herkes kâfir olmaya teşneymiş gibi, bir kendisi fark etmişti gerçeği bir de asılan birkaç arkadaşı, şimdi biliyor ki asılan arkadaşlarının uğrunda asıldıkları şeyler de bugünkü insanların anlayabileceği şeyler değildir ve anlamazlar ve belki kendileri de bir kez daha asmaya kalkışırlar ama onlar yani asılanlar yani savaş verenler kendilerini asan insanlar kurtulsun diye savaşmışlardı ve asıldıkları şeyler için savaşmışlardı, bunu kim anlayabilir, kim? Kim?) (Sayfa 31)

… korkaklık da bulaşıcıdır yiğitlik de… ölüm vız geliyordu herkese… çünkü ölmeyi düşünmüyorsun, çünkü kolayca ölünüyor, ölmek barış zamanında zor oluyor. (Sayfa 38)

… içinizdeki İslam’ı gösterin. Çünkü İslam, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslam açık. İman kalptedir, İslam zahirde. İslam şeriatsa şeriat sizin amellerinizde görünmek ister. (Sayfa 133)

Aktaran: Merdiya Hitay

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • @serdarkocabas , 21/09/2016

    guzel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir