Gerçekte(n) Öyle mi Olmuş?

Künye: Gerçekte(n) Öyle mi Olmuş?, (Post-Truth Zamanlarda Tarihin Temsili), Ahmet Şimşek – Sibel Yalı, Yeni İnsan Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, Mart 2019.

***

Denilir ki “Güneş altında söylenmemiş söz yoktur.” Diğer bir deyişle yeni söz söylemek demek, aslında unutulmuşları dile getirmek gibidir. Geçmiş hakkındaki merakımıza binaen söylenenler de öyle midir? Sanmıyoruz. (s.15)

Anakronizm, geçmişte gerçekleşmiş, tarihe konu olmuş bir olayın neden ve sonuçlarının değerlendirilirken, olayın zamanını değil de başka bir zaman koşulunun dikkate alınmasıyla ortaya çıkan yanılgıdır. Tabiri caizse tarihçinin çalışmasındaki zamansal sapmanın getirdiği bir yanılgıdır. (s.20)

Örneğin öğrenci, ders ortamındayken bile anında Google’da basit bir taramayla farklı bilgi ve yorumlara ulaşmaktadır. Çünkü bilgi merkezleri çoğalmakta, modern yaşamın dayattığı uzman bilgi tekeli kırılmaktadır. Böylelikle tarihe yönelik iktidarın hâkim yorumlaması dışında sınıfsal, cinsiyetçi, inançsal, ideolojik, etnik vb. yaklaşımlar, alabildiğince yayılmakta; her perspektif aynı olgunun farklı yorumuna neden olmaktadır. Artık perspektife göre bilginin değiştiği, göreceli bir dünya söz konusudur. (s.29)

Geçen yıl sosyal medya üzerinden dolaşıma sokulan “131 bin 746 Suriyeli gencin ÖSYM tarafından üniversitelere kura ile yerleştirildiği” haberi bir fısıltı gibi kulaktan kulağa yayılarak, mülteci karşıtlığı bir düşünce sistemi geliştirildi. Bu haberin devamında, “Suriyeli öğrencilerin ayda 800 TL öğretim kredisi alacakları ve Tıp, Hukuk, Bilgisayar ve Makine Mühendisliği gibi bölümleri rahatlıkla tercih edebilecekleri” bilgisi de paylaşıldı. (s. 46)

Bir başka örnek 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin yıl dönümünde demokrasi nöbeti tutan bazı kişileri ellerinde “… Ve Cumhuriyetin Sonu” pankartları taşıdığı şeklinde gösteren bir fotoğraf karesiydi. Fotoğraf karesi başörtülü üniversite öğrencilerinin cumhuriyet karşıtı propaganda yaptıkları iddiası taşıyordu. Hâlbuki paylaşımdaki o fotoğraf, on yıl öncesine ait bir protesto sırasında çekilmiş bir fotoğraftı ve 15 Temmuz tarihi ile uzaktan yakından alakası yoktu. (s. 46-47)

Hakikat sonrası meselesinde yeni medyanın Facebook ve Twitter gibi büyük kurumları ağır eleştiriler alıyor. Her iki kurum da algoritmasının şeffaf olmayışı, trend olan başlıkların denetlenmesi hususunda editör kullanmaması ve yalan haberlerin dolaşıma sokularak burada uzun süre tutulması nedenleriyle eleştirildi. Tweet atabilecek şekilde programlanmış algoritmalar ve propaganda amaçlı tweet atan teknolojik botlar ile bu işi para karşılığı organize eden kullanıcıların engellememesi aynı zamanda suç teşkil ediyor. Google ise yalan haberlerin arama sonuçlarında üst sıralarda çıkabilmesi ve uzun süre silinmeden orada kalması sebebiyle eleştiri alıyor. (s. 57)

Media (Medya) kelimesi, Latince medius sözcüğünden türetilmiş olup, aracı anlamına gelen medium kelimesinin çoğuludur. Kelimenin 16. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlandığı biliniyor. (s. 79)

Bu yeni ortamın anonim özelliği, onu propagandaya açık hale getirdi. Örneğin gözünüzü bir saniyelik kapayıp açtığınız zaman diliminde iki milyon üzerinde email gönderildi, 60000 GB üzerinde internet trafiği oluştu, 8000 binden fazla tweet atıldı, 800’ün üzerinde fotoğraf instagramda paylaşıldı. Bir anlık datanın, bir gün içindeki toplamını bir düşünün! (s. 93)

Her yeni gün yaşantımızla ilgili bilgi, belge, görseli, sosyal medyada paylaşarak üretiyoruz. Paylaşımlarımıza bir yanıt alamadığımız zamanlarda üzülüyor, eleştirel bir cevap almamız durumunda ise strese giriyoruz. Kişisel telefonumuz ve tabletimiz yanımızda değilse kendimizi güvende hissetmiyoruz. Teknolojiye bu kadar bağlıyken ondan şikâyet etmekten de maalesef kendimizi alıkoyamıyoruz. (s. 103)

George Orwell, 1946 tarihli bir yazısında “Birinin burnunun ucunu görmesinin daimi bir çaba gerektirdiğini” dile getirmişti. Orwell, bu yazısında herkesin yalan ve yanlışa inanma potansiyelinin olduğuna, yanıldığımız ortaya çıkınca yanılmadığımızı göstermek için gerçekleri çarpıtma yoluna gidebileceğimizin altını çizmekteydi. (s. 115)

Diriliş: Ertuğrul dizinin tarihselliğinin Osmanlı tarihi alanında çalışan ve diziyi takip eden akademisyenlerle değerlendirdiğimiz bir çalışmamızda tarihçilerin tamamına yakını genel olarak diziyi başarılı bulmuştur. Dizinin görüntüleme ve sunma teknolojileri bakımından başarılı olmasına karşın, senaryonun tarihe uygunluğu bakımından bazı sorunlar olduğunu belirtmişlerdir. Özellikle Ertuğrul Gazi’nin Süleyman Şah’ın oğlu olarak gösterilmesi, Tapınak Şövalyeleri gibi unsurların yoğun olarak kullanılması, obada sürekli bir entrikanın varolması, İbni Arabi gibi şahsiyetlerin anakronik olarak yer alması, dizinin çekildiği mekânların tarihselliği ışığında fazla ağaçlık-ormanlık olması, yolların tarihsel olarak dizayn edilememesi gibi pek çok nokta tespit edilmiştir. (s. 128)

Hatırlanacağı üzere, 2014 yılında “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi sahnesinden etkilenen bir vatandaş, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Dilekçeye cevaben, olayın 460 yıl önce meydana geldiği, şüphelilerin artık hayatta olmadığı belirtilerek konunun zaman aşımına girdiği kaydedilmiştir. (s. 141)

Tarihsel düşünme konusunda yapılan çalışmalar, çocukların erken yaştan itibaren tarihsel düşünme kapasitelerindeki gelişmişliği ortaya koymaktadır. 5-7 aralığındaki bu dönem çocukların önemli kişiler, olaylar ile obje ve sanat eserleri hakkında bilgi sahibi olabildikleri bir dönemdir. (s.160)

Eleştirel düşünce kavramı, kökleri yunanca iki kelime olan kritikos (ayırıcı karar) ve kriter (standartlar) kavramından hareketle standartlara dayanan karar verme yargısı manasını taşımaktadır. (s. 162)

Tarih okuryazarlığı, tarihçi olmamasına karşın tarihe ilgi duyan bireylerin, Ranke’den beri dile getirilen “Gerçekte nasılsa öyle.” mottosuna uygun arayışına yol gösterecek düşünme biçimidir. (s.174)

Aktaran: İbrahim Orhun Kaplan

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Kendine atarlı , 02/07/2021

    Ellerinize sağlık hocam.🌹🤴🏿

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir