Künye: Genç Bir Şaire Mektuplar, Rainer Maria Rilke, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1963.
***
Şairin varlığı, ancak estetik duyuşla sezilebilir. Bundan ötürü de şair hiçbir zaman tam olarak tanıtılamaz, ona ancak işaret edilebilir. (s. 7)
Sanat eserlerine eleştirici sözlerle yaklaşılamaz; eleştirilmeğe kalkılınca da birçok anlaşamamazlıklar doğar. İç olaylar, çoğunlukla bizi inandırmağa çalıştıkları halde, elle tutulup sözle söylenemiyor, çoğu da anlatılamıyor. Bunlar, sözcüğün hiç giremediği yerde oluyorlar, ölümlü hayatınız yanında ölmezlik kazanmış olan büyülü varlıklarıyla sanat eserleri açıklanamıyor. (s. 13)
İçinize dönün. Size yaz diyen nedeni araştırın. Kökleri yüreğinizin en derinliklerinde dal budak salıyor mu, buna bakın. Yazmanız yasak edilince, artık yaşayamayacak mısınız? Bunu söyleyin. En çok da gecenizin en sessiz bir anında, yazmalı mıyım diye kendi kendinize sorun. Buna içinizin derinliklerinden bir karşılık çıkarmaya bakın. Eğer bu karşılık «evet» diyorsa, bu ağırbaşlı soruya, bütün gücünüzle, sadece yazmalıyım diyebiliyorsanız, o zaman yaşamanızı bu ihtiyacınıza göre kurun. (s. 14)
Günlük hayatınız size zengin görünmüyorsa, bundan yakınmayın. Kendinizden yakının, zenginliklerinizi görecek yeterlikte sanatçı olmadığınızı söyleyin; çünkü yaratan için yoksulluk olmadığı gibi, yoksul, verimsiz bir yer de yoktur. (s. 15)
Aslında, en derin ve en önemli şeylerde, bizler, çoğunlukla çok yalnızızdır. Birinin bir başkasına öğüt verebilmesi, yardım edebilmesi için de çok şey istiyor. Bir şeyin başarılması için, çok şeylerin başarılması, yıldızların mutlu duruma gelmesi gerekiyor. (s. 18)
Sanatçı olmak demek: hesaplamamak, saymamak demek değildir. Sanatçı olmak demek, özünü zorlamadan, rahatça, bahar fırtınalarına göğüs gererek, ya ardından bir yaz gelmezse diye düşünmeden duran ağaç gibi olgunlaşmak demektir. Yaz gene de gelir ama, yalnızca sabredenlere gelir; önlerinde sonsuzluk varmış gibi tasarlanmadan sessiz ve yürekleri geniş olanlara gelir. Ben bunu günden güne daha iyi anlıyorum. Onu, gönül borcu duyduğum acılar içinde öğreniyorum: Sabır her şeydir. (s. 24)
En iyiler bile, sözlerinde, en sessizi, en söylenemeyecek olanı söylemek istedikleri zaman yanılıyorlar. (s. 26)
Yaşamadığınız için size verilmeyen cevapları şimdi araştırmayın. Her şey yaşanmak ister. Siz şimdi sorularınızı yaşayın. (s. 27)
Tabiatta her şey, kendi tarzına göre büyür ve kendini savunur; kendi içinden, kendine özgü bir şey olur; her ne pahasına olursa olsun böyle olmağa çalışır ve her karşı koyuşa dayanır. Biz, az biliriz, ama güç olana tutunmamız gerektiği, bizi hiç bırakmayacak bir inancadır. (s. 42)
Yalnız olmak iyidir; çünkü yalnızlık güçtür. Bir şey güç olunca, onu bize yaptıracak bir nedeni daha var demektir. (s. 42)
Âşık olmak da iyidir; çünkü aşk güçtür. İnsanın insana âşık olması: Bu belki, bize verilmiş olan ödevlerin hepsinden daha güç olanıdır; belki de sonuncusudur; son deneme, son sınavdır. (s. 42)
Bir insan için, olmak, kendi içinde bir şey olmak, bir dünya olmak, bir başkası için bir dünya olmak, bu büyük ve aşırı bir istektir. (s. 43)
Gene yalnızlık üzerinde konuşacak olursak, onun, seçilebilen, ya da bırakılabilen bir şey olmadığı açıkça görülür. Bizler yalnızız. İnsan bunda aldanabilir ve yalnız değilmiş gibi yapabilir. (s. 51)
Dünyamıza karşı güvensizlik göstermeye hakkımız yok; çünkü dünyamız bize karşı değildir. Dünyanın korkuları varsa, bunlar bizim korkularımızdır; onun uçurumları varsa, bunlar bizim uçurumlarımızdır; yıkılacakları varsa, bunları sevmeye çalışmalıyız. (s. 54)
Sanat da yalnızca bir çeşit yaşamaktır. (s. 60)
Rilke’nin sanat anlayışı, var olmanın arı duygusundan, insanın içinde uyuyan, ya da uyanık bulunan varlığın kendisinden olmuştur. Şair, acı yalnızlığının içinde, kendi içine inecek ve içlerinde insanlar için korkunç, bununla birlikte gene de çekici olana ulaşacaktır. Goethe’nin “Faust” unda dendiği gibi, doğanın dokunduğu yere: “Sonsuz bir deniz hep değişen bir doku ateşli bir hayat.” (s. 94)
Aktaran: Cenk Baran