“Gelin Tanış Olalım”

Yunus Emre… Şair ve yazarların yolu bir şekilde Yunus Emre’nin şiirlerine düşer. Cemal Süreya “Yunus ki süt dişleriyle Türkçenin / ne güzel biçmişti gök ekinini” derken, Süleyman Çobanoğlu ise “Türkçe, bizim dilimiz, Yunus Emre’nin huzurunda diz çökerek Müslüman olmuş; içindeki şüpheyi kaldırmış, tam bir itminan ve teslimiyetle islâmlaşmıştır.” (İtibar, 6) demektedir.

Yunus Emre’nin ilâhileri, menkıbeleri dilden dile dolaşır. Anneler çocuklarını Yunus ile avutur. Bunu en güzel şekilde “Çocukluğumuz” şiirinde Sezai Karakoç dile getirir: “Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus/ Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus…”

Yunus Emre bize hem mâlumdur hem de meçhul. Öyle ki Yunus Emre’ye hümanist, sosyalist, hurufî ve bâtinî gibi yaftalar yapıştıranlara da yok değildir. Oysa Yunus Emre Süheyl Ünver’in tabiri ile “13. Asır Anadolumuzun en saf, tam Hanefi müslümanı, mübarek bir Türk şairidir.”

Bir Yunus âşığı olan ve daha önce “Yunus Emre”, “Bizim Yunus”, “Mevlâna ve Yunus Emre” kitaplarının yazarı Mustafa Özçelik’in “Yunus Emre’nin Dostları” adlı eseri büyük bir boşluğu dolduracak türden. Kitap, ülkemizde şifahî bir kültürle tanınan Yunus Emre hazretlerini Türk edebiyatı ile ilk tanıştıran M. Fuat Köprülü ve Rıza Tevfik’in hikâyesi ile başlıyor. Yunus Emre’yi edebiyat ve aydınlar zümresin bu iki isim vesilesi tanımıştır.

Yunus’un divanını hazırlan Burhan Toprak, Abdulbaki Gölpınarlı, Faruk Kadri Timurtaş,  gibi isimlerin Yunus Emre hazretleri ile tanışma hikâyeleri ve küçük biyografilerinin yer aldığı, deneme türünde yirmi makaleden oluşan eserde başka kimler mi var:  Sezai Karakoç, Arif Nihat Asya, Nezihe Araz, Hüsrev Hatemi …ve elbette Necip Fazıl. Henüz 21 yaşında iken “Rüzgâra bir koku ver hırkandan,/ Geleyim izine doğru arkandan./ Bırakmam tutmuşum artık yakandan, /Medet ey şairim, Yunus’um medet!” şiirini daha sonraları ise Abdulhakim Arvasî hazretleri ile tanışır ve tasavvufî bir neşve bürünüp “Bizim Yunus”u yazar. Kitap, ayrıca Yunus Emre hakkında nitelikli eserler okumak isteyenlere kılavuz olacak bir yapıt.

Yılda bir Mevlâna ya da Yunus Emre romanı basan yayınevleri ve yazarlara, otuz üç yıl boyunca bilgi-belge toplayarak bir kitap oluşturan Halim Baki Kunter’in elbet söyleyecek çok sözü var.

Kitabın sonunda iki Batılı şarkiyatçıya da yer verilmiş. Bunlardan biri Yunus Emre hazretlerinin şiirlerini Almanca’ya çeviren Annemaria Schimmel bir diğeri ise “Bu Türk dervişini dünyaya armağan edelim!” diyen İtalyan Anna Masala’dır.

Peyami Safa’nın “Yunus, üç zamanın geçmişin, gelenin ve geleceğin şairidir.” dediği, 700 yıl önceden bize seslenen Koca Yunus’a bırakalım sözü:

“Gelin tanış olalım işi kolay kılalım
Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.”

 

Celal Kuru

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • mücahit emin türk , 07/09/2015

    güzel bir tanıtım yazısı olmuş, celal kuru’nun kalemine kuvvet. keşke mustafa özçelik hakkında da bilgi verilseymiş, kendisi yeteri kadar tanınmıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir