Bir seyahatnâme düşünün, İstanbul’dan başlasın ve Anadolu’nun vilayetleri, Kafkas illeri, Güney Rusya, Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya’yı kapsasın. Toplamda 51 yıl sürsün ve 257 şehir gezilip tanıtılsın. Ve bu üç kıtaya yayılan seyahatnamenin seyyahı yirmi bir yaşında yollara düşsün. Gittiği yerlerin fiziki özellikleri, gelenek ve görenekleri, halkı, halkın adetleri, şehrin ticari durumu, tarihi eserleri, ziyaret yerleri, mimarisi, halkın inançları ve mitolojisi, manevî hayatını anlatsın ve göremediği yerler hakkında ise bilgi edinip duyduklarını yazıya geçirsin. Ve bu seyahatnâme Türkçe kaleme alınmış olsun. Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’sinden bahsediyorum. Bir dünya mirası olan, birçok ülke ve ilin tarihine dair enfes bilgileri kapsayan, çağının tarih, edebiyat, kültür ve sosyal hayatının bir panaroması olan Seyahatnâme…
Seyahatname’de anlatılan 257 şehir bugün 30 farklı ülkeye taksim olunmuş. Yirmi beş milyon kilometrekareye ulaşan bir seyahatin başlangıcı ise Evliyâ Çelebi’nin hacca gitmek üzere İstanbul’dan ayrılmasıyla başlıyor.
Evliyâ Çelebi, seyahat etmeyi çok sevmesine rağmen, ailesinden ayrılmak kendisine çok zor geliyordu. Fakat bir türlü seyahat etme düşüncesinden de kurtulamıyordu. Öyle ki tüm benliği bu arzu ile sarılmıştı. Ne yapacağını şaşıran Çelebi bir gece istihare yapar ve rüya görür. İşte bu rüya Evliya çelebi’nin hayatını baştan aşağı değiştiren bir rüyadır.
1630 yılının 20 Ağustos gecesi rüyasında Yemiş İskelesi civarındaki Ahî Çelebi Camiinde Efendimiz (s.a.v.), cennetle müjdelenen on sahabe ve diğer sahabe-i kiramın bulunduğu bir topluluk görür. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzurunda heyecanlanır ve hayrete düşer, “Şefaat yâ Rasulallah” diyeceği yerde “Seyahat yâ Rasulallah” deyiverir. Efendimiz de (s.a.v.) kendisini seyahat ve şefaatle müjdeler. Sahabe efendilerimizden Sad b. Vakkas da (r.a.) yapacağı seyahatlerde gördüklerini yazıya geçirmesini tembih eder. Evliyâ çelebi sabah kalkınca hemen rüyasını Kasımpaşa Mevlevi şeyhi Abdullah Dede’ye anlatır. Abdullah Dede kendisine ilk önce İstanbul’u gezmesini ve İstanbul hakkında topladığı bilgileri yazmasını söyler. İşte Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi bu rüyaya ve rüyanın yorumu sonucu aldığı seyahat icazetnamesine dayanır. İstanbul’u dolaştıktan sonra 1640 yılında Anadolu seyahatine çıkar. Artık yolculuk başlamıştır. Çelebi ara ara İstanbul’a döner, yol yorgunluğu geçince seyahatlerine devam eder. Seferlere katılır, Melek Ahmed Paşa’ya refakat ederek Anadolu’nun birçok yerini dolaşır ve buralardaki hadiselere şahit olur. Muharebelere katılır, Boğdan ve Bosna’ya gider. Avrupa içlerine kadar yolu düşer. Uzun lafın kısası Şam, Kudüs, Mekke ve Medine dâhil birçok yere gider, gördüklerini ve duyduklarını o müthiş üslubuyla yazıya döker. Gittiği yerlerdeki tasavvufi kültürün tezahürleri hakkında da pek çok bilgiler verir.
Tekkeler, tekkede görev yağan şeyhler, kabirler, ziyaretgâhlar, müritlerin halleri, zikir çeşitleri ve pek çok tasavvufi bilgiyi de içeren Seyahatnâme birçok açıdan araştırmalara konu olmuş bir eserdir. Bu araştırmalardan biri de Dr. M. Askeri Küçükkaya tarafından hazırlanan “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Tasavvuf – Tarikatler, Şeyhler, Tekkeler, Ziyaretgâhlar” adlı çalışmadır.
2013 yılında Mostar yayınlarından çıkan eser seyahatnâme geleneğine selamla başlıyor ve İslam tarihindeki seyahatnameler tanıtılıyor. Hemen akabinde ise tasavvuftaki seyahat kavramı irdeleniyor. Tasavvufta iki çeşit seyahat vardır. Birincisi Allah’ın eserlerini müşahede etmek için bedenen çıkılan yolculukları kapsar ki amaç ibret almaktır. Bu vücudun seyahati bir mürşid-i kâmil bulunca sona erer ve artık kalbin seyahati başlar. Tasavvufta bu durum seyr u süluk kavramı ile ifade edilir. Bu yolculuk ise seyr ilallah, seyr fillah, seyr maallah ve seyr anillah’tan oluşur. Yani Hakk’a doğru yolculuk, Hakk’ta yolculuk, Hak ile beraber yolculuk ve Hakk’tan halka yolculuk…
Kitap daha sonra Evliyâ Çelebi’nin hayatı ve eseri üzerine odaklanır. Çelebi’nin hayatı Seyahatnâme’sine dayanılarak ortaya konulur. İkinci bölümde ise Seyahatnâme’de geçen tarikatler ve tasavvufi müesseseler incelenir. Ahiyân-ı Rum, Gaziyân-ı Rum, Abdalân-ı Rum ve Bâciyân-ı Rum konuları tekke, türbe ve ziyaretgâhları hakkında bilgiler verilerek açıklanır. Kısacası Seyahatnâme’de geçen büyük tarikatlar; bunları kolları pirleri, mürşitleri, dervişleri, tekkeleri, türbeleri ve ziyaretgâhları ile birlikte işlenir.
Seyahatnâme’de adı geçtiği halde tarikatları belirtilmeyen mutasavvıflar, tekke ve türbeler ise üçüncü bölümde incelenir.
Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’sine dayanılarak hazırlanan “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Tasavvuf” adlı eser dönemim tasavvufi kültür unsurlarını bir arada görmek ve değerlendirmek için önemli bir eser.
Serdar Kocabaş