Modern insan düşünce dünyasında materyalisttir. Onun aldığı eğitim ve yetiştirilme tarzı, istifade ettiği düşünürler; farkında olmasa da her olguyu, olayı ve kavramı somut bir zeminde düşünmesini, ele almasını, fehmetmesini zaruri kılmıştır. Böyle olunca her şey iki kere ikinin dört etmesine muhtaçtır. Yaşam, nedensellik dizgesinde ele alınmaktadır. Ne oluyorsa onun öncesi ve sonrasında somut, anlaşılır, insan zihnine uyacak bir neden sonuç ilişkisi içinde var olması gerekmektedir.
Ahmet Murat’ın Kalbin Kararı şiirinde “Allah sürprizdir” demesi gibi dini düşünce insanın anlayabileceği bir nedenselliğin olmadığını savunur. O nedenle somut olarak karşıt gibi görünen kavramlar aynı anlama gelebilir. Zahiren kötü olan manada iyi olabilir veya tam tersi durum da geçerlidir.
Teodise probleminin çözülememesi veya anlaşılamaması da bahsettiğimiz nedenden dolayıdır. Zihnimiz bu problemi çözmeye elverişli bir alt yapıya sahip değildir. Böyle olunca da bizler hayatın debdebesi içinde yorulmaktan ziyade boğuşur ve nihayetinde de anlamsızlık, kayıp ve umutsuzluk hengâmesinde boğuluruz.
İşte tam da bu noktada Kadir Daniş’in Birkaç Ölüm Sonra isimli romanı imdadımıza koşmaktadır. Romanın adı dahi bahsettiğimiz nedenselliğe karşıt bir anlam ihtiva etmektedir. Birkaç ölüm diye bir şeyden söz edilemez, ölümden sonrası ise şu aşamadayken bizim zihnimizde karşılık bulacak bir olgu değildir.
Birkaç Ölüm Sonra, nedensellik çerçevesinde düşünen, hayatın anlamını arayan ve kötülük problemini çözmeye çalışan bir karakterin hikâyesi aslında. O karakter de bir yerde hepimizden izler taşımakta. Kendini dünyada bulan insanın, dünyanın vaat ettiklerinin acımasızlığı karşısında afallaması ve arada bir denklem kuramaması yaşamı çekilmez, ölümü anlamsız, anlam denen kavramı da geçersiz kılmakta. O halde ne yapmalı?
Daniş cevabı veriyor: Ölmeli.
Evet, ölmeli. Yaşamanın hakkını vermek için ölmeli ve ölerek yaşamalı. İnsan yaşamanın amacının ölmek olması hem alışılagelmiş yorumlardan oldukça farklı hem de barındırdığı paradoks ile başta karmaşık ve çetrefilli gözüken bir yanıt. İşte Birkaç Ölüm Sonra’yı bu denli büyük bir roman kılan esas unsur bu karmaşık ve çetrefilli yanıtı bize hayatı eğip bükmeden göstererek vermesinde yatmakta.
Ulvi anlama, anlamlı bulduklarımızın anlamsızlığını idrak ederek ulaşabiliriz. İdrak edemediğimizde anlamsız mahiyetteki görüntüleri anlam zannederek yaşar ve gerçek anlamdan mahrum kalarak ölürüz. Böyle olduğunda da yaşam da ölüm de sadece mahrumiyetten ibaret olacağı için kişinin umutsuzluğa, karanlığa, nihilizme düşmesi kaçınılmaz olacaktır. İdrak ise önce kişinin idrakinin yetersizliğinin idrakiyle gerçekleşir. Benlik, anlam atfettiğimiz yanılgılardan sadece biridir. Kadir Daniş bize bu hakikati keskin bir dille göstererek (ki bütün acılar, sorgulamalar bu keskinliğe hizmet etmekte roman boyunca) önce anlam dünyamızı yıkıyor, daha sonra yeniden bir anlam inşâ ediyor. Ve bu inşâ sürecini de idrakin gerçek sahipleri eliyle yaparak benliğimizden kurtulup kadim bilgeliğin gölgesine sığınmamız gerektiğini hatırlatıyor.
Romanın içerisinde karakterin âlem değişmesi, anlamın yıkılıp yeniden inşâ edilmesinden dolayı. Bir kişinin kalbi çıkarılır ve yıkanıp geri koyulabilir mi? Anlamın inşâsı aynı zamanda böyle bir sembolik anlatımla güçleniyor. Romanın çok katmanlı yapısı burada karşımıza çıkıyor. Kadir Daniş, ancak dikkatli okurların ve gerçek arayış sahiplerinin fark edeceği bir dile sahip. Dikkat! Sembolik anlatım idraki yetersizler için semboliktir, idraki idrak olanlar anlatımın aslında sembolik olmadığını, bizatihi gerçek olduğunu fark edecektir!
“… hakikati görmüş bunlar, öyleyse etlikten çıkmıştırlar kesin…” cümlesinde ölüm ile hakikatin arasındaki bağı bize fısıldar yazar. Etlikten çıkmak, beşerilikten soyunmaktır. Dünya, beşer içindir; ahiret, ruh için. O nedenle beşerilikten çıkmak ile dünyalı olmaktan kurtulmak (ki bu esas olarak dünyadayken gerçekleşmelidir) aynı hal’e işaret eder.
Zıtlıklar ve karmaşa içinde yol yüründüğü sürece varış yeri karmaşadan etkilenmeyecek, saf berraklığı sunacaktır. Nevmit’in intiharı veya terk etmiş eş burada varışa götüren celallerden bazıları olarak kalacaktır. “Demek ki benim için merkezde ben varım. Nevmit’in ölümü bile ancak benim hayatım çerçevesinde bir anlam ifade ediyor bana.” Merkeze kendini koyamayan, kendini tanıyamayacağı için Allah’ı da merkezde tutamaz. Kendine sırt çeviren, Allah’a sırt çevirir. Çünkü o kişi merkeze neyi koyduysa, o koyduğu Allah ile arasında bir perde hükmünde olacaktır.
Tüm perdeleri kaldırabilecek tek güç ise ölümdür. Güneş doğar, gece ölür. Gece doğar, güneş ölür. Birbiri ardına takip eder. Her gün yeni tazeliktedir, yenidir. Zahiri ölümden önce mana ile ölmüş kişi de kendisindeki ve kendisinin merkezi olduğu kâinattaki tazeliği, ölüp dirilmeyi yakından görerek öğrenecektir.
Birkaç Ölüm Sonra, Kadir Daniş’in hakikati surete bezeyip de saklamadan aşikâr ettiği romanı. Karakterin merkezinde kendisinin olması ise her okurun merkeze kendisini koyup görmesini sağlayan ana unsur. Roman bittiğinde zihinde var olan dönüşüm, bir şeylerin ölüp dirilmesi ise kaçınılmaz.
Yasin Taçar