Edebiyat ve Suç

Künye: Edebiyat ve Suç, Ahmet Sarı, Ketebe Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2018.

***

Namusun aşka, aşkın namusa döndüğü ve Marquez metinlerinde de bildiğimiz üzere çok uzun süre bekleyişin insanın kalbini arındırdığı ve bunun bir dua haliyle yeniden sevgilileri buluşturduğunu bilinir.  (Sayfa 24)

Denizden koyu ve ateş yağdırıyor gibi geldi. Bütün benliğim gerildi, tabancamın üzerindeki

İnsan başkasına ait bir öyküyü neden durmadan hatırlamak ister? Onda arınır. (Sayfa 55)

Sisiphos nasıl kendi ahlakını savunmuş ve yaptıklarının arkasında durmuşsa, Prometheus nasıl insanlık için çaldığı ateşin cezasını her gün yeniden oluşan ciğerini yeniden her gün gelip yiyen kartala yedirmekle kendi kaderinin arkasında durmuşsa, insan da nicelik ahlakının arkasında durmalıdır. (Sayfa 80)

Fakat ‘’Tolstoy’a göre tercihim Dostoyevski’’ dedim ya, bunun nedeni de onun eserlerinde beni çeken, romanlarında karakterlerinin ruhuna gerçekleştirdiği kazı, psikolojilerini derinlikli anlatışı,  insanı insan yapan duygularının en kökenine gerçekleştirdiği derinlikli sondajlar, insanlığın karanlık yanlarına eğilmesidir. (Sayfa 91)

Raskolnikov örneğin tefeci yaşlı kadını ve kız kardeşini öldürdüğünden nedim bir şekilde vicdan azabından dolayı titremeler geçirirken, arık uyuyamayıp vicdanının sesi onu gündelik yaşantıda boğarken, vicdanını susturmak, kendi cezasını kendi kesmek bakımından bir türlü intihara yeltenmeyip, o bunalımlı yaşantısını sonlandırmayı düşünmezken daha doğrusu intihara cesaret edemezken Svidrigaylov karşılıksız aşkı için bunu yapar ve intihar eder. (Sayfa 93)

Suçun ve cezanın olmadığı toplunlar düşünülebilir mi? Cezanın konulması suçu hatırlatma mıdır? Herkesin döktüğü kanda suç unsuru bulunmaz da, Raskolnikov kan döktüğü zaman mı suçlu olur? Tefeci kadın neden öldürdüğünü Raskolnikov Sonya’ya itiraf ederken, onu akla, vicdana danışmadan kendisi için, sadece kendisi için öldürdüğünü, öldürmek istediğini dillendirir. (Sayfa 98)

Kierkegaard’ın “ceza suçu başka bir zamana daha şiddetli şekilde ertelemekten, hatta suçu azdırmaktan başka bir şey değildir” tanımı işte önümüzdedir. (Sayfa 99)

Daha önce Sonya’ya tefeci kadını öldürdüğüne dair itirafta bulunduğunda Sonya’nın ona “Istırabı kabul et ve ruhunu bununla arındır” sözü böylece vicdanın devreye girerek Raskolnikov’u arındırmasına neden olur. (Sayfa 107)

Psikanalizin ve anormallikler psikolojisinin babası Sigmund Freud’un fin de siecle’de (çağın sonunda) bir ömürlük çalışmayla anormallikler psikolojisini insanlarda tespit ettiği ve bilim adamı olduğundan, yaratıcı yazarlık yeteneği olmadığından tespitlerini Arthur Schnitzler ve Dostoyevski gibi öykülere, nuvellere, romanlara taşıyamadığını bilmekteyiz. (Sayfa 107)

Vicdan, insanın içinde en büyük hukuk merci ise, Immanuel Kant’ın da dillendirdiği gibi “içteki adalet yasası” olan o vicdan insanı rahatsız ediyorsa, sorumluluk alınıp suçu itiraf etmek ve onun cezasını da çekmek gerekir. (Sayfa 160)

Urs Baumann ve Karl Josef Kuschel’in de vurgu yaptıkları gibi Dostoyevski’nin aksine Kafka’da suç, insan varoluşunun bulmacamsı, esrarengiz, gizemli, tehditkâr, korkunç bir fenomeni olarak görülür. Dostoyevski karakterlerinde suç somutlaşmış ve belli bir mantığa sahipken, nihai olarak kabul edilebilirken Kafka’da bunu izin verilmez. (Sayfa 165)

Kendisini suçsuz olarak görebilecek bütün insanlık köken suçu işlemiş, etine saplı elmayı ontolojik olarak da ruhunda hissettiğinden suçlu bulunur. Josef K’nın, Gregor Samsa’nı, Karl Rossmann’ın, K’nın suöu budur. (Sayfa 166)

Suçunun maddi, akılla kavranır, pozitvist, duygularla kavranılabilir, makbul bir alana çekilmesini isteyen Kafka karakterleri suçun kökensel bir şey olduğunu ve ruhun anatomisinde var olduğunu bilmemektedir. (Sayfa 166)

Bir insanı vicdanı, birlikte yaşadığı insanlara karşı sorumluluklara itmiyorsa, orada bireyin ahlakının çöküşe doğru doğru yolun açıldığı görülür. (Sayfa 168)

İnsanın yaptığının ve ettiklerinin karşılığını, iyiliğin de kötülüğün de seküler âlemde karşılığını bulacağı görüşü egemendir onda. (Sayfa 170)

Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanında suç Dostoyevski’nin tüm suçluluk, ya da Kafka’nın ve Camus ‘nün ontolojik suçluluğundan ayrılır.  İşleneceğini herkesin bildiği, engellemek için hiç kimsenin bir şey yapmadığı romanda suç biraz da toplumsal alana çekilir. (Sayfa 170)

Bu dört roman da suç ve suçlu, vicdan ve ceza mekanizması; yargı sisteminin işleyişi ve hükmü; suçun bireysel ya da koloktif oluşluğu; erkin kendine ait bir hukuku olsa da bireyin kendi iç dinamiğinde kendini hiçbir zaman suçlu görmediği; adaletin kime göre neye göre değiştiği; adalet mekanizmasının ona nereden bakıyorsanız farklı gerçekliklerinin olduğu tezi üzerine temelini oluştururlar. (Sayfa 171)

 

Aktaran: Musa Nargileci

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir