Birey, Burjuva ve Zengin

Künye: Mustafa Özel, Birey, Burjuva ve Zengin, Kitabevi Yayınları, Ocak 1998, İstanbul.

***

İtaat ve görev fikrini öldüren bireycilik, böylece hem gücü (iktidarı), hem kanunu tahrip eder. Çıkarların, tutkuların, sayısız görüşlerin dehşet veren bir karışıklığıdır geriye kalan. (Sf.13)

Siyaset ve tarih literatüründe en az kesinlik arz eden terimlerden biri olan burjuvazinin en sağlıklı (yani en az yanıltıcı ve en çok açıklama gücü olan) tanımını C.B. Macpherson’a borçluyuz: ‘mülkiyetçi piyasa toplumu’. (Sf. 23)

Şükür, Allah’a taat ve ibadet etmek ve O’na isyan etmemektir. Sabır bunların aslıdır. Taat ve ibadeti edâ ederken çekilen meşakkatlere sabretmek ve günahlardan uzaklaşmaya sabretmek şükrün ta kendisidir. Sabır emredilince, sabretmek şükürdür. Şükür sabırdan ayrıldığı zaman, şükrün şükür olması bâtıl olur. Sabır şükürden ayrıldığı zaman, sabrın sabır olması da bâtıl olur. (Sf. 41)

Japonlar modern tarihe görünürde edilgen biçimde katılmayan, kararlı bir tavırla modern bir sanayi toplumu inşâ eden ilk ve tek medeni (Avrupalı) olmayan millet. (Sf. 55)

Bireycilik kavramı ‘toplumsal’ bir karaktere sahiptir ve esas olarak her bireyin hem diğer bireylere hem de ‘gelenek’ kelimesiyle ifade edilen geçmişin düşünce ve eylem biçimlerine bağımlılıktan kurtulmuş olmasını dile getirir. (Sf. 67)

İktisat, modern dünyanın dini. (Sf. 81)

Japon iş dünyasının liderleri, devletin hedeflerini kendi kârlarının önüne koyan emsalsiz bir adanmış milliyetçiler topluluğuydu. Sanayi çağının samurayları. (Sf. 93)

Şibusawa’ya göreyse insanlar birbiriyle rekabete girişmemeliydiler. Toplum içinde bir arada olabilmek ve “ülkeye borcunu ödeyebilmek” için kişisel bağımsızlık ve kendine dayanma düşüncesini terk etmeli, bencilliği tümüyle bir yana bırakmalıydılar. (Sf. 102)

Sonu gelmez servet ve güç birikiminin iyi topluma yol vermek şöyle dursun, herhangi bir yaşayabilir toplum için gerekli şartları bile zayıflattığını göremiyordum. (Sf. 120)

Senin için en kârlı olanın ne olduğunu sor kendine ki hayatın erdemli olsun; eğer erdemliyse mutlu da olacaktır. (Sf. 135-136)

Çalışmak, dua etmek ve sâde (zühd içinde) yaşamak, Max Weber’e göre, modern müteşebbisin ayırıcı özellikleriydi. (Sf. 148)

Klasik Türk edebiyatında roman diye nitelenebilecek bir tür yok. Daha çok hikâye anlatmış, şiir yazmışız. Roman, başka bir dünyada, başka bir ruh ikliminde gelişmiş. Bir bunalımın, bir toplumsal uyumsuzluğun eseri. (Sf. 153)

Siz de bu memleketin ruhuyla uyuşamıyorsunuz. Şeytan girmiş bir kere içinize, ruhunuza aklı ışığı düşmüş, artık yabancısınız, ne yaparsanız yapın yabancısınız. (Sf. 165)

Temas ettiği toplumların bütün maddî, sosyal, siyasal ve kültürel yönlerini köktenci biçimde değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor. Bu anlamda insanlık tarihinin en büyük sosyal devrimlerinden biridir kapitalizm. (Sf. 179)

H. G. Wells reklamcılığı ‘insanlara eşyaya talip olmayı öğretme sanatı’ olarak tanımlıyordu. (Sf. 180)

Kozmetik imalatçıları lanolin satmıyor, umut satıyorlar… Portakal satın almıyoruz artık, hayatiyet satın alıyoruz. Sadece bir araba değil, prestij satın alıyoruz. (Sf. 185)

İdeolojiler kapitalist dünya sisteminin meşrulaştırılmasına yarayan siyasi programlardır. Geçen yüzyılda kasd-ı mahsusa ile geliştirilen üç ideoloji (muhafazakârlık, liberalizm, sosyalizm) kapitalist karakterli Batılı ulus-devletlerin çalışan (mülksüz) tabakalarını sistemle bütünleştirme gayesine hizmet ettiler. Böylece cebire dayalı ama yine hiyerarşik bir tahakküm sisteminin yerini, rızaya dayalı ama yine hiyerarşik bir tahakküm sistemi aldı. (Sf. 206)

Aktaran: Muhammet Emin Oyar

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • yunus , 20/01/2015

    Musfafa Ozelin sesi, Ugur Cumaoglunu hatirlatti. Yani her ikisi de sesini bulmus… devamini biliyorsunuz.

  • haddi muttasıl , 19/01/2015

    Eseri nakleden Muhammed Emin Oyar’a teşekkürler. Kitabı okunacaklar listesine ekledim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir