Künye: Bir Değirmendir Bu Dünya,Cahit Zarifoğlu, Beyan Yayınları, 13. Baskı, İstanbul 2016.
***
İddia ediyorlar ki Arap harfleri zormuş, kimse öğrenemez okuyamazmış, Latin harfleri okuyup yazmayı yaygınlaştırmış, insanların bilgi düzeyini yükseltmiş… Etrafıma bakıyorum. İddiaların hep aksini görüyorum. (sayfa 16)
Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır? (sayfa 17)
Biz kendimizi hep doğru yoldan ayrılmamış kabul eder ve dünyanın bir imtihanhane olduğunu hep başkaları için düşünürüz. (sayfa 20)
Kolay mı mükemmel Müslüman olmak?!
Allah’a ve Peygamber’e inanırsın. Beş vakit namazını kılarsın. Evinin geçimi için helâlinden kazanmaya çalışır ve diyelim ki kazanırsın da. Ve ne yağlıya ne de sütlüye karışırsın ve düşünürsün ki şeytan senden uzak, nefsin uyuz bir köpek gibi ayaklarının altında ve Allah’ın rahmetine senden daha layık kimse yok.
Keşke gafletin bu kadar masum olsaydı. (sayfa 21)
Tefekkür sahipleri yere, göğe bakarak hikmetli düşüncelere dalarlar. Bunun sonucu olarak Hazret-i Peygamber’in şu duasındaki hikmetten nasiplenmeyi umarlar:
“Ya Rabbi! Hakkındaki hayretimi artır.” (sayfa 26)
Efendiler kendimize gelelim!
İşe evimizden başlayarak kendimize gelelim. İşte küçük formülümüz. Geniş bir ilmihal kitabı temin et, sindire sindire oku! Karını, bacını, çocuklarını karşına diz, her gece muntazaman oku ve anlat! Ailecek İslâm’ı öğren. (sayfa 38)
Efendiler!
İlmihal okuyun. Evlerinizi Müslümanlığın öğrenildiği, konuşulduğu ve yaşandığı Müslümanhaneler haline getirin. (sayfa 39)
Bakıyoruz da gönlümüze, kırık. (sayfa 40)
Ben menekşelerin yapraklarını birkaç aylık bir çocuğun pembe yanaklarını okşar gibi okşayanlar gördüm. Evlerinin bütün çiçekleri güzel, kendilerini sevdirmek için istekliydiler. (sayfa 41)
Eğer bir baba iseniz bu akşam özel olarak evinize çocuklarınızla ilgilenmek üzere gitmenizi rica ediyorum. Onların yüzlerine dikkatle bakın: Neler biliyorlar, sorular sorarak bir deneyin. Sizden neler bekliyorlar, öğrenmeye çalışın. Onlarla biraz konuşursanız, isteklerinin sakız, çikolata gibi şeylerden ibaret olmadığını, sizden kişiliklerinin tekâmülü için sevgi, dikkat ve istikrarlı bir otorite istediklerini göreceksiniz. (sayfa 105)
Bu memleketten hayır gelir efendiler! (sayfa 150)
Denmiştir ki küfrün sürüp gitmesi mümkündür de zulmün istikbâli yoktur. O muhakkak sükût eder, zalimler cezalarını bulur. (sayfa 194)
Bir putperest, tapındığı ve ceddinin tapınageldiği bir putun, bir taş parçasından, bir tahta veya mermer parçasından başka bir şey olmadığını anladığı an düğüm çözülüyor demektir.
Çağdaş bilime, teknolojiye, bazı uygarlıklara duyulan aşırı hayranlıklarda da bir tür muhasebesiz kendini kaptırma, tutulma söz konusu… (sayfa 215)
Peygamberimiz’in mübarek dişi şehit oldu diye, otuz iki dişine kerpeten atan Veysel Karani hazretlerinin ruhundan ve şuurundan bir zerre, sadece bir zerre nasibimiz yok mu? (sayfa 218)
İşgal yıllarında Türkistanlı binlerce âlimin idam edilmesi, zindanlarda yok edilmesi yetmemiş, kısa bir süre sonra, şairlerin de kızıl rejim için tehlike teşkil ettiğine, onların ağızdan ağıza dolaşan şiirleri ile, bir muhalefeti körüklediklerine, insanları isyana çağırdıklarına karar verilerek, ülkenin her tarafında toplanıp, suçlanmalarına, sorguya çekilmelerine ve büyük çoğunluğunun idam edilmesine başlanmıştır. (sayfa 236)