Benim Üniversitelerim

Künye: Benim Üniversitelerim, Maksim Gorki, Çeviri: Kerim Çetinoğlu, Kum Saati Yayınları, 2012, İstanbul.

***

Uzun saçlarının kâküllerini zarif bir biçimde sallayarak, “Siz bilime hizmet etmek için yaratılmışsınız!” derdi. Ben o dönemde bir tavşan olarak da bilime hizmet edilebileceğini henüz bilmiyordum. (Sf. 5)

Matematik –bir demir parmaklıktır- Evet!… Bir fare kapanıdır!… Bir hapishanedir! (Sf. 15)

Öğrencilerin sözlerinde dile getiremediğim düşüncelerimi buluyordum. Bu adamlara kendisine özgürlük vaat edilmiş bir esir gibi bağlanmıştım. Onlarsa bana bir heykeltıraş edasıyla olağanüstü şekil verecekleri bir taş parçası olarak bakıyorlardı. (Sf. 35-36)

Yenileşme dediğin, kendimizi aldatmak için uydurulmuş bir şeydir. Hayat anlamsız bir nesnedir. Tutsaklık olmadan yenileşme olamaz. Doyumsuzluk olmasa, insanlık yerinde sayar. Yaşayışımız çalışmamızı kolaylaştırmak isterken, işleri çoğaltarak daha da zorlaştırıyoruz. (Sf. 50)

Dünyayı yöneten açlık ve aşktır! (Sf. 51)

Gerçek, aşktan başka bir şey değildir! Diye bağırıyordu. Oysa gözlerindeki ifade nefret ve hakaret kıvılcımları ile yanıyordu. (Sf. 93)

Ben sessiz, çok dindar adamlardan korkarım! Sert adamlar hemen fark edilirler! Onlardan korunmak için gerekli zamanı bulabilirsiniz. Böyle sessiz ve sakin görünen insanlar ise otların arasına gizlenmiş yılanlar gibi hiç hissettirmeden yanınıza yaklaşarak anîden en hassas noktanızdan sokabilirler! Sessiz adamlardan korkarım ben! (Sf. 97)

İlk zamanlarda Yakutlarla beraber yaşadım; orada yok olup gideceğimi sanıyordum. Oralarda öyle bir soğuk olur ki, sanki insanın beyni donar. Hoş orada akla da gerek olmuyor ya! (Sf. 114)

Sen şunu bana anlatır mısın? Bu iş nasıl oluyor? Karmakarışık gördüğümüz bu şeyler nasıl oluyor da kelimeler hâline dönüşüyor? Hem de nasıl kelimeler, benim tanıdığım, bildiğim canlı kelimeler! Nasıl oluyor da ben bu kelimeleri biliyorum? Kimse bana bunları fısıldamıyor. Eğer bunlar resim olsaydı, o zaman iş kolaydı. Oysa burada sanki özellikle düşünceler yazılmış; nasıl oluyor bu iş? (Sf. 122)

Tuhaf hisler içindeydim. Sanki dalgaların etkisiyle aşınan toprak suyun içine kayıyor, bense güneşin sonsuza kadar batmış olduğu bu karanlığa doğru yuvarlanıyorum. (Sf. 142)

İyi insanları hayattan kovanlara, doğru yol gösterenlerden korkanlara çok rastladım. Bu tür insanlara iki türlü davranış gösterirler: Ya önce iyice adamın karşısında yer alarak, her şekilde onu yok ederler ya da bir köpek gibi itaat ederek adamın karşısında sonsuz saygı gösterirler. Bu çok nadirdir. Böyle iyi adamlardan hayatı öğrenmezler, onlara benzemeye çalışmazlar, beceremezler! Belki de istemezler. (Sf. 151)

Eğer kimin yazdığını iyice bilsem, ona gider ve: Kanunları öyle bir yazın ki, derdim, çiğnemek şöyle dursun, elimi bile kaldıramayayım. Kanun dediğin demir gibi olmalı, anahtar gibi. Yüreğimi kilit altına almalı. İşte o zaman çekinirim, korkarım! Oysa bu hâliyle hiç korkmam! Hayır! (Sf. 170)

Aktaran: Muhammet Emin Oyar

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • çiçek abbas , 16/03/2015

    her kitapçıda, manavda, kasapta, minibüste…
    mozambik’e gittim mozambik’e! adam yere örtü sermiş, üstünde oda yayınlarından çıkmış ”benim üniversitelerim” vardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir