Batı Notları

Künye: Batı Notları, Nuri Pakdil, Edebiyat Dergisi Yayınları, Ağustos 2015, Ankara

***

Bunların Türkiye hakkındaki bilgileri çok azdı. Coğrafya olarak İstanbul’u biliyorlardı, tarihimizden de birkaç ad. Ne var ki, ‘Türkiye’ adı gizemli bir kelimeydi bunlar için, hiçbir önemli bilgileri olmadığı halde, büyük ilgi duyuyorlardı. (Sf. 20)

Niçin güneşi plastik Paris’in? Çünkü yükselen Batı isi, güneşle Paris’in arasında kalın bir duvar. (Sf. 23)

Halkları ulus yapan kuvvet, tarihten gelir. (Sf. 33)

Savaşsız bir Amerikan ekonomisi çökebilir. Amerika için, ülkesi dışındaki savaşlar, alıcıları hazır Pazar yerleri anlamına gelir. (Sf. 36)

Zaman, bu çağın başından beri, önemsenecek ölçüde büzüldü. (Sf. 39)

Sorumlusunuz, bütün yaptıklarınızdan, olanlardan ülkenizde ve ülkeniz olmayan yerlerde, ilginiz ve bilginiz oranında. (Sf. 45)

Aldığım mektuplarla, kelimelerin, yurt toprağı gibi, bağlayıcı gücünü duyuyorum. (Sf. 49)

Cumhuriyet yönetimi, “Batılılaşma”yı amaç edinmişti. Ne var ki, bu yöneliş, ulusumuzun uygarlık değerleriyle çelişiyordu. Bundan olacak, ulusal bileşime de varılamadı. (Sf. 52)

Direniş, varoluşun deneyidir. (Sf. 55)

Hız telâşı tedirgin etti iç sistemimizi. Belki “en iyisi yürüyerek gidilir yaşamaya.” (Sf. 58)

“Tüm kurumları Avrupa’dan almak” hastalığına tutulalı beri, Tarihimizi okumaz olduk. Kendi tarihine yabancı kuşaklar yetişti Türkiye’de. Geçmişle aramıza bir Avrupa setti inşa ettik. Ve hiç utanç da duymadık bu setti inşa ederken. Övündük bile. Örneğin, “Anayasa ve Hukuk Devleti” üstüne öğrendiklerimizi ele alalım. (Sf. 63)

Darası alınmamış bir hüküm olarak; İngiliz’in yurdu; ‘nifak’ çıkaracağı her yerdir. (Sf. 85)

Paris’i, koparılmış bir dut dalı gibi elimde sallayarak Invalides Bulvarından az önce geçtim. Kırmızı, beyaz, mavi karışımı bayrakları o köşede kaldı; silinen bir nokta! (Sf. 89)

Seine nehri, Erzurumlu bir binicinin elindeki uzun kırbacın, atın kuyruğu ile rüzgârda yaptığı helezonlar gibi sağımda! (Sf. 93)

Ruhsal isteklerin, insanın manevî yönüyle ilgili isteklerin olmadığı, insanın artık bunları düşünmeyecek kadar katılaştığı bir dünyada adalet kalmıyor demektir. (Sf. 99-100)

Alkolün basıncı, insanın içinden dışarı kovuyor utanma duygusunu. Bir ülke, utanma duygusunu yitirmişlerle dolunca, sürgünler ülkesi olur. Utanma duygusunu yitiren, kendi kendisini yitirmiş bir sürgündür. (Sf. 110)

 

Aktaran: Muhammet Emin Oyar

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir