Samuel Phillips Huntington, gençliğinde liberal görüşlerin savunucusuyken Soğuk Savaş ve McCarthy yılları onun muhafazakârlığı benimsemesine yol açar. Neticede de ortaya Asker ve Devlet kitabı çıkmış ve Huntington tarihe adını yazdırır.
Öyle ki sivil-asker dengesi ve askerin sivil üzerindeki kontrolü konusunda Huntington’un eseri kapsamlı ilk inceleme olma unvanının sahibidir. Alanda daha sonra yazılacak pek çok esere ve üretilecek pek çok düşünceye kaynaklık etmiştir. Eseri eleştirenler dahi, eserin muhtevasına duydukları saygıyı gizleyememişler.
Eser özelde Amerikan sivil-asker ilişkilerine dair bir bakış açısı sunsa da önerdiği çözümler ve ürettiği tespitler ile evrensel olma mahiyetini kazanmış. Huntington, eserinde sivil ve asker kavramlarının tanımlanmasında ve açıklamasında hiçbir eksiklik bırakmamış. Bu iki kavram tanımlanması ve açıklanması kolaymış gibi gözüktüğü için aldatıcılığa sahiptir. Oysa günümüzde dahi birçok toplumda kavramlar karmaşa içerisindedir ve ülke politikasında pek çok probleme sebebiyet vermektedir.
Huntington eserinde “Sivil-asker ilişkilerinde dengeli bir model geliştiremeyen uluslar kaynaklarını israf eder ve hesaplanmamış risklere girerler” tespitiyle aslında Amerika’nın liberal yönünü eleştirmiş, ancak az önce de bahsettiğimiz gibi tespitleri evrensel nitelik kazanmış. Pek çok ülkede sivil ile asker arasında denge sağlanamamış, asker kontrolü olması gerekenin üstüne çıktığında ülkenin tepesine vesayet gölgesi düşmüş ve ülke içinde çıkan karışıklıklar hesaplanmamış risk olarak tarihe geçmiş, hem uluslararası arenada politik olarak devlet hem de sosyolojik olarak toplum zarar görmüştür.
Kritik nokta; askeri güvenliğin azami seviyeye çıkartılması ama bu esnada da sosyal değerlerden fedakârlıkların asgari düzeyde tutulmasıdır. Ordu, sivillerin güvenliğini sağlamalı ama sivil gücün üstünlüğü ilkesini mutlak manada benimsemiş olmalı. Asker; sivil güç için bir vesayet olmamalı, gerekli saygının gösterileceği bir güvenlik otoritesi haline gelmelidir. Fakat sivil otoriteye bağlılığı da askerin özerk yapısını engellememeli. Askerin özerk yapısı ne kadar engellenirse, profesyonelliği de o kadar zarar görür ve o kadar hasara uğrar.
Burada sivilden kasıt halktan ziyade devlet, hükümettir. Huntington, hükümet ile ordunun arasındaki dengenin birbirine müdahale edilmeden kurulmasının yönünü tespite çalışmıştır. Bunu yaparken de işe ülkesini eleştirerek başlar. ABD gibi liberal ülkelerin, Soğuk Savaş’ta mücadele edebilecek yeterli askeri gücü üretemeyeceğini düşünmüş ve düşüncesi onu muhafazakârlığa yaklaştırmıştır. Bu muhafazakârlıkla ordu ile sivilin arasında net bir çizgi çekilebilecek, böylece de iki taraf da özünü koruyabilecek ve yeterli güçlenme sağlanacaktır.
Barış Ateş’in, Huntington’un Asker ve Devlet’i Bir Tahlil eseri özellikle bizim gibi ülkelerin insanları için bir rehber niteliği taşıyor. Türkiye, kuruluşundan bu yana belki de, asker ve sivil kavramlarının tam olarak oturtulamadığı, kavranamadığı ülkelerden biri. Bu ikilinin ilişkisinin dengesini kaybettiği dönemler, Türkiye için kaybın ağırlıklı olduğu dönemler olarak tarihe geçti. En azından kavramları zihnimize yerleştirebilmemiz için başvurabileceğimiz bir eser var artık: Huntington’un Asker ve Devlet’i Bir Tahlil.
Yasin Taçar