Künye: Frantz Fanon, Siyah Deri Beyaz Maske, Versus Kitap, Eylül 2009, İstanbul.
***
“Nairobi’de Mathari Akıl Hastanesi’nde görevli Dr. H. L. Gordon, The African Medical Journal’da (1943) çıkan bir makalesinde bakın ne ilginç bulgular ortaya koyuyor: ‘100 adet sağlıklı Yerlinin beyninde çıplak gözle ve mikroskopla yapılan, teknik olarak son derece ileri ve hassas bir dizi araştırma sonucu, Yerli beyninin niceliksel geriliğini gösteren ciddi kanıtlar elde edilmiştir. Bu geriliğin normal insan beynine göre yüzde 14 dolayında olduğu saptanmıştır.’ Böylece Zencinin, maymunla insan arasında (yani maymunla Beyaz adam arasında) bir yerde olduğu söylenmiş oluyor.” [s, 27]
“Senegalli bir Zenci, kendini Antilli bir yerliymiş gibi göstermek için Creolce öğrenir. Buna yabancılaşma diyorum ben. İşin aslını bilen Antilli Zenciler Senegalli bu biçareyle alay etmekten asla çekinmezler. Buna da anlayış ve muhakeme geriliği diyorum ben.” [s, 37]
“Biliyoruz ki, Zenci kadın aslında kendisini küçük gördüğü için bu kadar çok istemektedir Beyazların dünyasında kabul görmeyi. Bu çabasında Zenci kadın bizim ‘duygusal coşkunluk’ dediğimiz olgudan yardım umar. Bu inceleme yedi yıllık deney ve gözlemlerin bir sonucu olarak ortaya çıktı. İncelediğimiz alana girsin ya da girmesin, gözlemlerimiz içinde en çok bir şey dikkat çekti: Küçüklük duygusunun tutsağı Zenci ve büyüklük saplantısının tutsağı Beyaz, bu her iki insan da nevrotik bir yönelimin ritmine göre davranmaktadır. (…) Davranış tarzıyla Zenci, saplantı/takıntı sahibi nevrotik tipe yakın bir tablo göstermekte, başka bir deyişle, konum olarak tam da nevrozun gözlendiği yerde bulunmaktadır. Siyah insanda bir kendi bireyselliğinden kaçma, kendi benliğini yok sayma çabası var gibidir. Siyah insan bir karşı koyma tavrı ortaya koyduğu her zaman, aynı zamanda bir yabancılaşma da sergiliyor demektir.” [s, 62]
“Başka bir deyişle, Beyaz adamın bir ırk ve değer ayrımı dayatan üstün insan örneği olarak karşımıza çıktığı, beni sömürgeleştirilen bir tipe dönüştürdüğü, tüm özgün değerlerimi, tüm zenginliklerimi talan ettiği, benim bu dünyada bir parazitten başka bir şey olmadığımı ve bu yüzden kendimi süratle Beyazların dünyasına adamam, Beyazların dünyasına uyarlamam gerektiğini haykırdığı, ‘benim vahşi bir hayvan olduğumu, benim ve halkımın iyi cins pamuk ve şeker kamışı tarlalarını bereketlendiren uyurgezer gübre yığınları olduğumuzu ve dünyada bundan başka da yapacak bir şeyimizin olmadığını’ söylediği günden beri bir Beyaz olmamanın acısını çekiyorum.” [s, 105-106]
“İnsan, dünyaya geç gelmiş olduğunu ve her şeyin söylenip bittiğini düşünüyor ve bundan esef duyuyorsa, bu onun geçmişe özlem duyduğunu gösterir.” [s, 133]
“Yanılıyordu Beyaz adam, ilkel ve geri bir ırkın soyundan gelmiyordum ben, hele insan-maymun arası bir yerde olduğum iddiası büsbütün zırvaydı. İki bin yıldan beri altını, gümüşü işleyen bir soydan geliyordum, bu gerçeği örtmek için güneşi balçıkla sıvaması gerekiyordu Beyaz adamın.” [s, 145]
“Kardeşime şöyle der, Pasifik savaşının malullerinden biri: ‘Ben kesik bacağımı nasıl kabulleniyorsam, sende öyle kabullen derinin rengini; ikimiz de kazazedeyiz çünkü.’” [s, 158]
“Bu yayınlarda Kurt, Şeytan, Kötü Ruh, Lanetli Adam gibi kahramanın alt etmesi gereken ne kadar vahşi, barbar ve kötü tip varsa, hepsi, kural olarak ya bir zenci ya da Kızılderili olarak çıkar karşımıza ve benzeri her durumda kahramanla bir özdeşleşme söz konusu olduğuna göre, küçük Zenci de, küçük Beyaz gibi, kendisini rahatlıkla şu ruhsuz Zenciler tarafından yenilip yutulmak tehlikesiyle karşı karşıya kalan kâşifin, maceracı Beyaz adamın ya da misyonerin yerine koyabilmektedir. Bunun pek de önemli olmadığı söylenecektir belki; ama bunu söyleyecek olanların söz konusu türden yayınların rolünü gereği gibi değerlendirdikleri şüphe götürür.” [s, 167]
“İster hoşunuza gitsin ister gitmesin, Oedipus kompleksi pek rastlanan bir şey değildir Zencilerde. (…) Söz gelimi, Fransız Antilleri’nde ailelerin %97’sinin Oedipus komleksine yataklık edecek şartlardan uzak olduğunu belirmekle yetineceğiz. Antilli ailenin bu yanıyla ne kadar övünsek azdır.” [s, 173]
“Çağdaş Zenci şiirini inceleyen bir Avrupalı, örneğin, 1940 yıllarına kadar hiçbir Antillinin kendini bir Zenci olarak düşünmeye alışık olmadığını öğrenince şaşıracaktır.” [s, 174]
“Bir nesneyle yahut daha geniş bir ifadeyle söyleyecek olursak, bir durumla özdeşleştirilen elem verici bir korkunun karakterize ettiği bir nevrozdur fobi.” [s, 176]
Aktaran: Davut Bayraklı